Gürültü traduction Anglais
4,626 traduction parallèle
Çok fazla gürültü yaptığımız için üzgünüz.
We're sorry for making too much noise.
Gürültü kopar, gök gürler ve bulutlardan asit yağar. Şarkı söyler, dans ederim, ama asla böbürlenmem. Önce ben gelirim, sonra gerisi.
Rumb es, thunders and ra ns acid from the clouds, I sing, dance, ock horns for no reason, I come f rst, the rest come later,
Fazla gürültü yapmamaya çalış, özellikle de seks yaparken.
Try not to make too much noise, particularly when having sex.
Odandan gelen bu gürültü de neyin nesi?
What is that noise coming from your room?
Bu olaylar bazı gürültü ve hasarlara yol açabilir ama bu gerçekten çok küçük bir şey.
Well, these things can make some noise and do some damage, but it's pretty primitive, really.
Sadece gürültü, öyle değil mi?
It's just noise, right?
Siz çocuklar burada biraz gürültü yapsam sıkıntı çıkarır mısınız? biraz yazarım, belki bir kaç kişi gelir?
Do you guys mind if I crash here, do some writing, maybe have a few people over?
Gürültü yapmayı seviyorsun, Kaptan Jackson.
You do make a rumpus, Captain Jackson.
Buradan bir gürültü duydum.
I heard a crashing in here.
Bütün bu gürültü nedir?
What's all that noise?
- Gürültü koparacaklar.
They're gonna be livid.
Şeftali Kulesi'ni suçladığımızı düşünürlerse - büyük gürültü koparırlar. - Kimin umurunda?
If there is a hint that we're blaming the Peachoid, they're gonna raise holy hell...
Gürültü yapmayın! Aptallar.
- Stop making noise!
- Çok mu gürültü...
Are we being...
- Çok mu gürültü yapıyoruz?
Are we being way too loud? No, no.
Trafikten, inşaat sesinden araba alarmlarından, gürültü kirliliğinden.
Traffic, construction, car alarms, noise pollution.
Ve geçen gece banyo penceresinin dışında bir gürültü duydum, dışarı baktığımda devrilmiş bir saksı gördüm.
And last night I heard a noise outside the bathroom window, and when I went to look, someone had knocked a pot over.
Çok gürültü yapıyorsunuz.
You guys are so loud.
Yatmaya geldiğinde gürültü yapma.
Be quiet when you come to bed.
İnsanlar çok fazla gürültü yapıyor.
People are making noises.
Onu birkaç günden beri görmüyormuş ve kedisi gürültü yapıyormuş.
She hadn't seen her for a couple of days, and the cat was making a racket.
Gürültü ediyorsun.
Too much noise.
Tanrim, bu ne gürültü böyle.
Oh, God, that's so loud.
O gürültü neydi?
What was that noise?
O gürültü.
That noise.
Bütün o çığlıklar ve kilerdeki gürültü onu korkutmadı mı sanıyorsun?
Don't you think she got scared by all the screaming and the noises in the cellar?
Gürültü yapmadan, yalnız banyo yapıyorum.
I bathe alone, without making any noise.
Gürültü yapıyorsun.
You are making noise.
- Şey, gürültü var.
- Well, they're loud.
Yani geceleri gürültü yapabilirsiniz.
So you can make noise at night.
Bu gürültü de ne?
What's that noise?
Fazla gürültü yapmasan olmaz mı?
would you be a little quieter?
Gerçek Dünya'daki günlük hayatınızda ne kadar çok gürültü, kirlilik olduğunu fark edemezsiniz.
You just don't realize how much noise pollution there is in your daily life back in the real world.
Gürültü yapma. "
Stop making noise. "
Hım, gürültü yapacağım.
Well, I'm gonna make noise.
Gürültü yapacağım ki beni duyabilsinler...
I'm gonna make a noise that they can hear...
Nuri, bu gürültü de ne?
Nuri, what's with all that racket?
Gürültü için özür dilerim.
Sorry about all the noise.
- Tüm bu gürültü nedir?
What's all that racket?
Camiye çıktığınızda tüm gürültü ve kalabalığı arkanızda bırakırsınız.
When you go up to the mosque, you leave all the noises and the crowds behind you.
Gürültü patırtı istemiyorum.
And I don't want any fuss.
Hanım efendi, adadan gelen yüksek sesli gürültü ile ilgili rapor aldık.
Well, ma'am, we got a report of a loud noise coming from the island.
Sürekli çocuklardan şikâyetçi. Gürültü yapıyorlarmış!
Always whining about the kids : noise, any old crap.
Gürültü yapın.
Make noise!
Telefonu kapatıyorum. Ve evde gürültü yapan herşeyi kapatacağım.
Like, I'm turning the phone off and I I'm turning off everything in the house that makes noise.
Gürültü ihlali. Karımı uyandırdın.
You're keeping my wife up.
Haydi, biraz gürültü yapalım.
[Crowd cheers]
Cecile, nedir bu gürültü?
Cecile, that racket!
- Çok gürültü olsun da istemiyorum.
But I don't want too much fill.
# Bilgi, temiz, gürültü
? Info, clear, noise?
Gürültü mü?
Yea, noise?