Hapiste traduction Anglais
6,901 traduction parallèle
Birlikte, N'in hapiste çürümesini garantileyebiliriz.
Together, we could make sure N rots in a prison cell.
Evet, ama hapiste sana çok kötü arkadaşlar edindirecek.
Yeah, but it's gonna make you all the wrong kinds of friends in prison.
Hapiste radikalleşmiş Ürdünlü bir militandı. Afganistan'da eğitim kampı vardı ve Irak'ta bilinmeyen bir yerde... ülkeyi dize getirmeyi bekliyordu.
He was a Jordanian, a militant radicalized in a prison, had run a terror camp in Afghanistan and was now somewhere in Iraq,
Abraham Baarker cinayet suçundan hapiste.
Abraham Baarker is in jail for murder.
Sence kim onu hapiste birinin orospusu olmaktan kurtardı?
Who do you think keep him from being somebody's bitch in jail, huh?
Yani... ona hapiste güvenlik teklif ediyorum, iyi bir fiyata.
So, I offer him protection from prison, at very good price.
Hapiste Vartan Sofoyan'ı gördüm.
I saw Vartan Sofoyan... in prison.
İçinde don olmasaydı, şu anda hapiste olurdun.
Well, it hadn't have been underpants, your sorry ass would be sitting in jail right now.
Hapiste 20 yıl geçirdikten sonra hiçbir şey hatırlamayacaksın, Gabbar.
After 20 years in jail.. .. you won't remember anything, Gabbar.
Dünyadaki hiçbir hapishane, Gabbar'ı 20 yıl hapiste tutamaz.
No jail on earth... can keep Gabbar caged for 20 years.
Raghav, Liak 15 yıldır hapiste.
Raghav, Liak's been in jail for 15 years.
Ama şunu biliyorum ki, insanlar hapiste kaldıktan sonra değişebilirler.
But I do know that people can change after spending time in jail.
Oğlumun hapiste ölmesine izin vermeyin.
Don't let my son die in jail.
Hapiste sevap işledim, beni erkenden salıverdiler.
I did some good deeds in jail.. .. so, they released me early.
- Sen nasıl oluyor da hapiste değilsin?
How are you not in prison?
Kim bilir ne kadar hapiste kalacağız.
We're going to jail for God knows how long.
Ya da hapiste ölürüz.
Or maybe we'll just die in jail, butt raped with a bullet in the back of our head.
Evlat, annen hapiste. Pinyatayı yumrukla.
Hey, kid, your mother is in prison.
Bunu normalmiş gibi düşünüp annesini hapiste görmesini istemiyorum.
I don't want her seeing her mother in prison, thinkin'this is normal.
Ülkeyi yönetmek için konuşmaya cesaret eden kaç kişi şu an hapiste? - Adam!
How many men and women are now in prison for daring to speak up for home rule?
Hapiste olan ve azılı suçlularla bağlantısı olan sensin!
When it's you who is in jail, you who's associating with violent criminals?
Hapiste çürümekten korkuyor.
He only fears rotting in jail.
Katedral'deki aşırı rahat yaşam tarzının basına sızması üzerine Polis, zaten hapiste bulunan Pablo Escobar tarafından işlenen ve sonuçları idam olabilecek suçlarla ilgili bir soruşturma başlattı.
When the public found out about the excessive lifestyle of the prisoners at La Catedral, the police began an investigation into the supposed capital crimes being committed by Pablo Escobar within the prison walls.
En azından Escobar hapiste, içeri girmesine yardım ettiğini bilerek gidiyorsun.
At least Escobar is in jail and... you can leave knowing you helped put him there.
Nerede, hapiste mi?
Where, in jail?
"Hapiste."
"In jail."
Hapiste bir gece...
One night in jail, I mean...
Hapiste bir gece, bana böyle bir şey olmadı.
One night in jail, that doesn't happen to me.
Şu an hapiste olmalı!
- He should be in jail!
- Sen hapiste değil miydin?
- Weren't you in jail?
Birini öldürmüş ve cinayetten yedi yılını hapiste geçirmiş.
( Odegard ) She killed a man. Spent seven years in prison for his murder.
Hapiste olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? Yalnızca... hapsedilmiş olmak değildi.
You know, the worst part of being in prison, it wasn't... it wasn't just being in prison.
Suçu üzerinize alın ve hapiste on yıl geçirin.
You can take the fall and spend the ten years... in prison.
Hapiste iyi bakmışlar sana.
I guess they fed you well in prison.
Monty şuan hapiste olurdu. Monty bir suçlu değil.
Sachin, the truth is this isn't the streets of Mumbai nor is Monty a criminal.
Buradaki herkes hapiste değil, şansına küs mahkûm.
Unfortunately for you, inmate, not everyone around here is locked up.
Onları hapiste bırakamayız, tamam mı?
We can't leave them in jail, all right?
- Hapiste potansiyelini fark etmene sevindim.
How nice that prison could help you realize your full potential. Fuck you!
Hapiste yemek dağıtırken mi?
When I'm a prison cook?
- Peki "Hapiste olanlar"?
- What about "been to prison"? - Oh, yeah.
Şu anda hapiste o yüzden çok olmaz.
Well, he is in prison, so... not much.
Bayan Burset kimsesiz bir hapiste değil koruyucu bir nezarette.
Ms. Burset is in protective custody, not solitary confinement.
Ayrıca hapiste de değiller, henüz.
And they're not in prison... yet.
Yeğenin önümüzdeki 20 yılı hapiste geçirsin mi istiyorsun?
You want your nephew to be locked up for the next 20 years?
Seni hapiste ziyaret etmediğim için üzgünüm.
I'm so sorry I didn't visit you in jail.
Hapiste de burada da bir şeyler duydum!
Bitch, I've been hearing shit in jail, I've been hearing shit out here.
Diplomamı hapiste alacağım.
And I'll get my GED in jail.
Hapiste, polis katillerine neler yapıyorlar, biliyor musun?
Do you know what they do to cop-killers in prison?
- O zaman neden hapiste değil?
- Then why isn't he in jail?
O sadece uzunca bir süre hapiste olacak, aşağılık biri.
He's just a low-life long time.
Hapiste biraz zaman geçirmemiz lazım, değil mi?
Well... we have to spend some time in jail, right?