Hazine traduction Anglais
3,225 traduction parallèle
Robert Louis Stevenson'un Hazine Adasında bahsettiği hazine bu olmalı.
That must be the treasure Robert Louis Stevenson was talking about in Treasure Island.
Korsan olmanın en iyi tarafı hazine değil.
The best thing about being a pirate isn't the treasure.
Hep söylüyorum, olay asla ödül veya hazine olmadı.
I keep telling you, it's never been about the trophies or the treasure.
Şu hazine sandıkları kendi kendini yağmalayamaz.
Those treasure chests won't plunder themselves.
Sahilde bulduğum bir hazine kendisi.
Here's a treasure I found on the beach.
Şimdi, Hazine için!
Now, for the treasure!
"X" işaretleri hazine sandığının yerini gösteriyor.
"X" marks the spot where the sunken treasure is.
Ordu beni millî hazine olarak görür.
The Army considers me a national treasure.
Doğru kişiyi bulana kadar korumak zorunda olduğum bir hazine değil.
It's not some treasure that I have to guard until I find the one or the right person.
Bugün,'hazine'nin... hisse satin alacagini duyuruyorum.
Today I'm announcing... that the treasury will purchase equity stakes.
Hazine sekreterligi rolüne soyunan... Wall Street yöneticilerimiz tarafindan yönlendirilmemeliyiz.
We should not be rolled by our Wall Street exec... who's masquerading as Secretary of the Treasury.
Büyüyünce dünyanın en iyi hazine avcısı olacaksın.
You'll be the best treasure hunter, when you grow up.
- Onlar bütün dünyada hazine arar.
- They seek treasures all over the world.
Ya hazine?
And the treasure?
Kitap hazine odasında kilit altında.
The Book is in the treasure chamber under lock and key.
İşte ben buna hazine derim.
Now that's what I call treasure.
Bende senin gibi büyük bir maceracı ve hazine avcısı olmak istiyorum.
I want to be great adventurer and treasure hunterjust like you.
Bulduğun en büyük hazine nedir, Babi amca?
What is the greatest treasure you ever found, Uncle Babi?
Bulunacak bir hazine daha olursa,
Next time there is a treasure to be found,
Babu, Babi'nin gerçek bir hazine avcısı olduğundan bile emin değil.
Babu not even sure Babi is real treasure hunter.
Babi Hazine Patileri ile tanıştı.
Babi really meet the treasure Buddies.
Aldığın hazine kaptan, onları sen çalmadın ki?
That treasure you're taking, Captain, ain't yours to steal it.
Hazine dediler.
They say treasure, sir.
Çünkü şuan Flint'in hazine haritası sende.
Because you've got Flint's treasure map now.
Şimdi ne harita ne de hazine elimizde.
Now we've got no treasure, no map.
Hazine için, bir parça peynir ve Trelawney'in incilini verdik.
Bargained away the treasure for a cake of cheese and Trelawney's Bible, didn't you?
Artık hazine gitti ve şeytanlar beni rahatsız etmeyecek.
Now that the treasure has gone, no Devils will come and hurt me.
Bana bir hazine verdiler ve karışıklığa sürüklememi istediler.
They gave me a load of treasure and told me to drag it through the jungle.
Baba, hazine arıyorum.
Daddy, I'm digging for treasure.
Hazine arıyorum ben.
I'm digging for treasure!
Yemek ziyafetiyle dolu, hazine sandığını seyredin.
Behold a treasure chest of culinary delights.
Biri için çöplük olanlar, başka biri için hazine olabilir.
One man's trash is another man's treasure.
Hazine orada, biz buradayız.
It's in there, we're out here.
Hazine sandıkları dolu.
The coffers are full.
Birgün trende hazine yerine askerleri buldu. Sultana trene saldirdiginda..
One day force were travelling in train instead of treasure when Sultana attacked on the train
Ellerimde nasıl bir hazine tuttuğumun, farkına çok geç vardım.
I realized too late what a treasure I held in my hands.
Kalbim burada bir hazine yattığını söylüyordu. O hazineyi buldum.
I just knew in my heart that there was treasure here... and I found it.
Yalnızca sen ve ben Neal'ın hazine hırsızlığına karıştığını biliyoruz.
Only you and I know that Neal was involved with the art theft.
Hazine ondaydı ; ama gitmedi.
He had the treasure, and he didn't leave.
Hazine ondaydı.
He had the treasure.
Sayısız hazine burada yatıyor.
Here lie the ashes of countless treasures.
Hazine sendeymiş.
You have the treasure.
Hazine burada mı?
The treasure's in here?
Peter, hazine buradaydı.
Peter, it was all here.
Hazine onda öyle değil mi?
He has the treasure, doesn't he?
Hem hazine Neal'a ait değildi ki.
Besides, the art doesn't belong to Neal anyway.
Hazine sende mi?
Do you have the treasure?
Hazine şimdilik en önemli kozumuz.
But now we have the treasure as a bargaining chip.
Demek hazine burada.
So the treasure's here?
Hazine elinde olduğu halde sürekli arkadaşını yüzüne yalan söylemek...
Lying to your friend's face about having the treasure all this time?
Hazine senin olunca karımı bırakacaktın.
You have the treasure, release my wife.