Hediyeler traduction Anglais
1,854 traduction parallèle
Bana hediyeler de aldı.
And he bought me presents.
Aileme hep pahalı hediyeler aldım, tabii onların kredi kartıyla.
I always bought my parents expensive gifts, using their credit card, of course.
Bayan Elda, büyükannenin Kefaretçi'ye bıraktığı hediyeler hakkında ne demişti?
Remember what Miz Elda said about Granny leaving gifts for the Sin Eater?
Piyano yarışmalarında hediyeler kazanmış birisi.
She's won prizes in piano competitions.
Hediyeler geldi.
Presents.
Bekle, yani diğer hediyeler, senden değil miydi?
Wait, so the other gifts, that wasn't you?
Hangi hediyeler?
Uh... What other gifts?
galiba... biraz... Noel ve hediyeler ve ökseotu yüzünden heyecanlandım ve unuttum...
guess I got... a little excited about Christmas and all the presents and mistletoe and everything, and I forgot that it's...
Gerçekten mi, neden? Bana sürekli, onu sevdiğimi hatırlatmak için böyle küçük hediyeler verir. Bana sürekli, onu sevdiğimi hatırlatmak için böyle küçük hediyeler verir.
She always gives me these little gifts, just to remind me that I love her.
Şimdi, elde edilen tüm paralar, buna vergiler, gümrük gelirleri, savaş ganimetleri, resmi olmayan hediyeler ve rüşvetler de dahil, Bir Satürn rahibinin gözetimindeki... Hazine'ye konulacak.
Now, all monies received, including taxes, customs revenue, military spoils and informal gifts and bribes, will be placed in the treasury under the supervision of a Saturnine priest.
Babam her zaman harika hediyeler alır.
My dad's always been a great gift-giver.
Evet, hediyeler gelmeye başlamıştı, bütün planlar yapılmıştı.
Yeah. No, we were getting presents and had all the plans made.
Ama pahalı hediyeler almayacağını söz vermelisin.
But you have to promise to stop buying me these expensive gifts.
Aslında şimdi daha çok bebek için hediyeler veriliyordur.
Actually, I think it may be more of a baby shower.
Bana dün hediyeler getirdiğin için, ben de bu iyiliği geri ödemek istedim.
Since you brought me presents yesterday, thought I'd return the favor.
Her şeye gücü yeten ulu TiVo bize verdiğin bütün hediyeler için sana teşekkür ederiz tuvalete gitmek için canlı yayını dondurma gücünün tanrısal güçten hiç aşağı kalır tarafı yok.
Almighty TiVo, we thank you for all the gifts you have given us : the power to freeze live TV to go take a leak is nothing short of Godlike.
Bana sürekli sebepsiz yere hediyeler veriyor.
He's always giving me gifts for no reason.
Tamam, James Bond değil belki, oldu mu, ama, demek istediğim, düşünceli hediyeler ve haftasonlarını dışarıda geçirmeler ve yastık üstüne bırakılan şiirler gibi şeyler...
Okay, he's no James Bond, all right, but, I mean, things like... thoughtful gifts and weekends away and poems on New Christine's pillow. You know, I made him.
Ona rüşvet mahiyetinde hediyeler gönderiyor. - Elmas bilezik filan.
He's been sending her all sorts of stuff to bribe her, even a diamond bracelet.
Yani, Asad'ın ona pahalı hediyeler alması bu durumu değiştirmez.
I don't now. Let me get back to you on that. ( laughing ) Mike, Sara's definitely with Asad.
Mike- - Sara kesinlikle Asad'ın, yani, sen, ona çok pahalı hediyeler almayı planlamıyorsan hayatta senin şansın yok.
I mean, unless you plan on buying her expensive gifts, you don't have a chance in hell.
Her zaman güzel hediyeler istenir, fakat hediyeler hayal kırıklığında başka bir saçmalık değildir.
Presents are a disapointment You always want something beautiful and come away with crap.
Tamam, arif adam, bu hediyeler nereden geldi?
All right, wise guy, where'd all the gifts come from?
Ya hediyeler ne olacak?
- What about the gift?
- Hediyeler.
- Presents.
Sizin hediyeler nerede?
Weird. What happened to your presents?
Hediyeler için bir masa mı dedik, iki mi?
But did we agree on one table for presents or two?
Bütün bu hediyeler çok düşünceli.
All of these gifts are so thoughtful.
Hediyeler, ödünç kitaplar...
- Gifts, borrowed books...
Oyuncularıma hediyeler veriliyor.
My players have been receiving gifts.
Nakit hediyeler, Buddy.
Cash gifts, Buddy.
Nakit hediyeler?
Cash gifts?
Ayrıca hediyeler alan oyuncularım var. Ve bir kasaba dolusu...
You know, I'm getting players who are receiving gifts and I've got a damn town that's full of...
İyi misin? Tamam, iyi haber ve hediyeler için teşekkürler.
Ok, thank you so much for the good news and the gifts, and it was very nice meeting you, dennis.
Ne düşünceli hediyeler bunlar.
What thoughtful gifts.
Belki de ona sürpriz hediyeler aldığı için getirmemiştir
MAYBE HE WAS JUST TRYIN'TO BUY HER THINGS TO SURPRISE HER.
Nanna'nın kendisine pahalı hediyeler veren bir adamla gizli bir ilişkisi varmış.
Nanna had a secret affair with... a man who gave her expensive gifts.
Hediyeler burada. Herkes uçak biletlerini aldı.
The gifts are all here, people have bought plane tickets...
Hediyeler burada.
The gifts are all here.
Sana çıkma teklif ederim ve pahalı bir restorana götürürüm her özel günde sana hediyeler alırım
I could offer you a date and take you to an expensive restaurant present you gifts on every occasion
Bırak sana hediyeler alsın.
Let him... give you gifts.
Hediyeler için hazır mısın?
So, are you ready for presents?
Paltosunun içinde tıka basa mum, sigara ve çeşitli hediyeler olurdu dul da onları en kısa zamanda güzelce mutfak dolabına saklardı.
In his coat he had tucked away candles and cigars and plenty of gifts that the widow stashed away in her kitchen cupboard as quickly as possible.
Şimdi de bana hediyeler mi alıyorsun?
So, now you buying me gifts?
Pasta, hediyeler, palyaço.
Cake, presents, a clown.
Umarım arkadaşların pahalı hediyeler getirirler çünkü ben espresso makinası alabilecek birini bile çağıramıyorum.
Well, I hope your friends are buying the high-ticket items because I'm not inviting anybody who can afford an espresso maker. I'm gonna go make sure that they're not scratching up the floors.
Oğluma hediyeler aldım.
I bought some presents for my boy.
Oğlum için minik hediyeler.
Little gifts for my boy.
Eski hediyeler inanılmaz güçler taşır.
Ancient gifts carry amazing powers.
Size hediyeler aldım.
I brought gifts for you.
Geciktim, ama ben hediyeler ile geldim.
I'm late, but I come bearing gifts.