Ingiltere traduction Anglais
10,335 traduction parallèle
İngiltere'deki köleliği kaldırmak isteyen insanlara mektuplar yazabilirim
I could write to the abolitionists in England.
İngiltere'deki köleliği kaldırmak isteyen insanlara yazıyorsun.
You are writing to abolitionists in England.
İngiltere yardım teklif etti.
England has offered that help.
İngiltere istediği zaman işgal edebilir.
England could invade any time they choose.
Antoine'ın İngiltere ile ne yaptığını bilmiyorum.
I have no idea what Antoine is doing with England.
Duyduk ki İngiltere Navarre'a birliklerini yerleştirmek için sizinle pazarlık ediyormuş.
We hear that England has been negotiating with you to station troops in Navarre.
Navarre'a sağ salim dönmezsem, karım Jeanne anlaşılır bir şekilde üzülecek... ve İngiltere'yle anlaşmakta daha hevesli olacak.
If I don't return safely to Navarre, my wife Jeanne will be understandably upset... and all the more eager to accommodate England.
İngiltere Protestan bir ülke, ve öyle görünüyor ki Fransa kralı ve kraliçesi Protestanları ezmek istiyor.
England is a Protestant country, and it would seem the king and queen of France wish to crush Protestants.
İngiltere, Fransa, Çin.
England, France, China.
Kimin sahip olduğunun yada aldığının bir önemi yok. İran, İngiltere, Kuzey Kore, Kanada, Uyuşturucu Lordları.
It doesn't matter who has her, who bought her, if she went to Iran or England or North Korea or Canada or drug lords.
İngiltere ve Amerika karşılıklı yaptırım adında bir anlaşmaya sahip.
The UK and the US, they have this agreement, which is called "the reciprocal enforcement".
Ve 1980lerde İngiltere ve Amerika'da ekonomik büyüme oluşturmak için radikal yollara giren sağcı hükümetler gücü ele geçirdiler.
And in the 1980s, right-wing governments came to power in Britain and America who turned to radical new ways to create economic growth.
Faiz oranları aşırı artmıştı ve ve bu durum İngiltere ve Amerika'da sanayi sektörünü kırıp geçirdi.
Interest rates had risen massively - and this decimated manufacturing industry in both Britain and America.
Ve 1980lerin ortasında, hükümetler bankaların borç vermesindeki kısıtlamaları kaldırdılar ve İngiltere ve Amerika boyunca borçlanma dalgası yayıldı.
And in the mid-1980s, governments removed the restrictions on the banks'lending, and a wave of borrowing spread through Britain and America.
Ama İngiltere'de bir sanayi kolu vardı ki kurtuldu ve hatta büyüyordu.
But there was one industry in Britain that had survived and, in fact, was growing.
Bugün ortaya çıktı ki İngiltere ve Suudi Arabistan dünyanın en büyük silah anlaşmalarından biri olduğu düşünülen anlaşmayı imzaladı.
It emerged today that Britain and Saudi Arabia have signed what's thought to be one of the biggest arms agreements.
Bu, İngiltere'nin, Suudiler'in en büyük silah satıcısı olan Amerika'yla ya aynı seviyede olduğu ya da onu aştığı anlamına geliyor.
It means Britain is pulling level with, if not overtaking, the United States as the biggest military supplier to the Saudis.
Bu, Amerika ve İngiltere'deki muktedirlerin demokrasiyi işlettiğine inandıkları şeylerin anlık fotoğrafı gibiydi.
It was like a snapshot of what those in power in America and Britain believed made democracy work.
Amerika ve İngiltere'deki politikacılar devreye girdi ve bankaları kurtardılar.
The politicians in America and Britain stepped in and rescued the banks.
Bu, memlekette, Amerika ve İngiltere'de politikacılar aleyhinde ortaya konulan savın, aynısıydı.
Which was the very same allegation that as being made against politicians at home, in America and in Britain.
İngiltere'den hiç Hale tanımıyorum.
I don't know any Hales back in old England.
İngiltere'deyken almıştım.
I brought them from Britain.
Güneydoğu İngiltere ile aynı boyutta.
It's the same size as the South East of England!
İngiltere'de bir sürü, ortalama 28-50 inekten oluşur.
In Britain, the average beef herd is between, sort of, 28 and 50 cows.
Güvertedeki hastalıklardan ve İngiltere'den getireceği mikroplardan bahsedip durdu.
She kept on about the diseases on board and all the germs she'd bring back from England.
İngiltere kraliçesi hakkında dediklerimden dolayı intikam mı alıyorsunuz?
Is this some kind of revenge for my talks with the English queen?
Belki baban seni Fransa'ya ya da İngiltere'ye götürür.
Maybe dad could take you to France or England.
Ben İngiltere'nin kraliçesiyim.
I'm the Queen Of England.
Aynı anda da... İngiltere'nin gelecekteki Kralı olmuştu.
And in the same moment... had become the future King Of England.'
Eğer bunu unutursan kolayca unutursan, tüm gece cin içip, gelecekteki İngiltere Kralı ile, yasak bir seks yapmış olursun.
A code you must have forgotten, otherwise you wouldn't have been up all night drinking gin and having illicit sex with the future King of England.
Robert, İngiltere'nin sevilen çocuğuydu. Ve tüm Kraliyet Ailesi gibi, halkını tüm kalbiyle severdi.
Robert was Britain's beloved son, and he, like all the Royals, loved the people with all his heart.
Geleceğin İngiltere Kralı ile yemek yiyor, yani bunun için tam biçilmiş kaftan.
Well, she is dining with the future King of England, so she's got that going for her.
İngiltere Monarşisi her zaman oldu ve olacaktır da.
The British Monarchy always has been and always will be.
Bu sinsice yaklaşan yoksa İngiltere'nin kralı mı?
Is that the King of England skulking about?
İngiltere'nin kralısın kahretsin!
You are the King of England, goddammit.
İngiltere'nin kraliçesisin!
You're the Queen Of England.
Ne de olsa, İngiltere Kraliçesiyim ve burası da benim evim.
As you say, I am the Queen of England, and this is my house.
Tam gözlerinin içine baktı onun, patronun, İngiltere kraliçesinin..... ve..
He looked her... right in the eyes his boss, the Queen of England and he said, " Sack me or deal with it.
söylemeye çalıştığım şey, eğer göçmenseniz, İngiltere'desiniz, Hoş Geldiniz.
All I want to say is, if you are an immigrant, you've just arrived in Britain, welcome.
Bunu not aldım, İngiltere etrafında sürmek, Tamam, not aldım. İngiltere'ye gelen çoğu insan... burada yolları nasıl kullanması gerektiğini öğrenmeli bu sağ şerit, dış şerit, sollama, ve aracı solladıktan sonra... iç şeride geri dönmen gerekir.
I've noticed this, driving around in Britain, OK, I've noticed a lot of the new boys, people who've just arrived in Britain, have to understand how you use the motorways here - that the right-hand lane, the outside lane, is for overtaking -
Bir başkası İngiltere'den, Oraya yeni gelenler için.
There's another one in Britain, for people who've just got here.
Eğer bir polis tarafından sebepsiz yere durdurulsanız, bu İngiltere'de gelenekseldir.
If you're stopped by the police for any reason, it's traditional in Britain
NHS'nin yanıt süresi... İngiltere'de ölümcül bir şekilde tam 8 dakika.
The NHS response time in Britain for a life-threatening situation is eight minutes.
Ölü Gurkha'ların fotoğraflarını Hindistan, İngiltere ve Nepal askeri veri tabanlarında araştırdık.
We cross-referenced the pics of the dead Gurkhas against military databases in India, England, and Nepal.
İngiltere'ye gönderildiğim zaman mı?
When I was sent back to England. No, I don't mind your asking.
Biftek ve İngiltere.
Roast beef and England!
Isola Perduta sadece Akdeniz'i dolaşmamış tahmin ettiğim gibi İngiltere'ye de gitmiş.
The Isola Perduta didn't just sail the Mediterranean, it went to England as I suspected.
Bilirsin, efsane der ki İngiltere'nin gerçekten ihtiyaç duyduğu anda Arthur geri dönecek.
You know, the legend states that when England is in its hour of greatest need, Arthur will return.
Excalibur'u daha önce kullanan tekrar kullanacak ve bütün İngiltere'yi kurtaracaktır.
"He who wielded Excalibur before " shall wield it again, and save all England. "
James'i öldürecek ve İngiltere'nin yöneticisi olacağım sonra da Dünya'nın.
I will murder James and become ruler of all England... and then the world.
Bilirsin şöyle bir hikâye var. İngiltere'nin en çok ihtiyacç duyduğu anda...
You know, there's a story about England in its greatest time of need...