Işıkları açın traduction Anglais
597 traduction parallèle
Işıkları açın!
Lights on!
Işıkları açın, hemen.
Put the lights on. Quick!
Işıkları açın.
There's no danger.
Işıkları açın.
Give me the work light.
Işıkları açın, lütfen.
Turn on the lights, please.
Işıkları açın!
Put the lights back on!
Işıkları açın.
Turn on the rails.
Işıkları açın çocuklar.
Mr. Lightman!
Işıkları açın lütfen.
( man ) Lights, please.
Işıkları açın lütfen.
Turn the lights on, please.
Işıkları açın!
Turn on the lights!
İşte Birleşik Devletler sahili, işte Kanada ve işte açıkların manyetik anomali haritası.
Here's the coast of the United States, here's Canada, and here is the magnetic anomaly map offshore. Black is positive anomalies.
Işıkların açık!
Your lights are on!
- İşıkları açın.
- Turn on the lights!
Işıkları yakmam, o yüzden gözlerinizi dört açın.
I won't be burning any lights, so keep a sharp lookout.
Tek istediğim insanların bana başkalarına davrandıkları gibi davranmaları acımaları değil.
All I've wanted is for people to treat me like anybody else, instead of pitying me.
- Işıkları sen mi açık bıraktın?
No, Webb.
Bu yay çıkartıldığında ne olacağını açıklar mısınız?
Will you explain what happens if this spring is removed?
Bir sonraki açıkça anımsadığım şey, o sandalyede yaklaşık saat 4 : 00'te irkilip kalkmam, neredeyse günün ışıdığını fark etmem ve birinin ışıkları söndürmüş olması.
That my next clear memory is of starting up in that chair at about 4 : 00, noticing that it was nearly daylight and someone had turned off the lights.
Işıkların tüm gece açık olması sağlığınıza zarar vermesin?
Is this healthy, to have the light on the whole night?
O halde kızının neden bir prenses gibi davrandığını açıklar mısın?
Then explain why your daughter is acting like a princess?
Işıkları açık bırakmışsın.
You left your lights on.
Işıkları söndürelim. Sadece buzdolabı açık kalsın.
We'll turn out the lights and open the refrigerator.
Öyleyse açıklar mısın bana, Anna Pavlovna kim?
So, explain to me. Who is Anna Pavlovna?
Işıkları açın.
- Lights!
Sizin bu Arkadaş nedir, açıklar mısınız lütfen?
Would you please explain what this Companion of yours is?
Beni niye çağırdığınızı açıklar mısınız acaba?
Would you mind explaining what this is all about?
Ama... çocukların yaptıkları açıklanamaz, onlar da gösteriye inanmıştı.
But... what the kids did is inexplicable, they liked the show too.
Aynı peri atların yelesini karıştırır geceleri. büyülü bağlarla düğümler ki. açıldıklarında felaket gelsin çözenin başına.
This is that very Mab that plaits the manes of horses in the night, and bakes the elflocks in foul sluttish hairs, which, once untangled, much misfortune bodes.
Yörüngede kaybolduğu sanılan iki Amerikan uzay gemisinden biri dün Güney Kaliforniya açıklarında Pasifik Okyanusu'na düştü. Gemi mürettebatının eğer mürettebat denirse, maymunlar olduğu bildirildi.
One of the two American spaceships believed to have disintegrated in orbit splashed down yesterday in the Pacific Ocean, off the coast of southern California, and is stated to have been manned, if you can call it "manned," by monkeys.
Işıklarınızı açın, ve polis arabasını takip edin.
Turn on your lights and follow the police car at the entrance of the theater.
Işıkları açık bırakın.
Leave your lights on.
Işıklarınızı açık bırakın.
- Leave your lights on. - Come on, come on, move it.
Burası onların mikropları, hastalıkları ve enfeksiyonları dağıttıkları yer... açık seçik meyveleri ve sebzeleri sağlık adı altında... yedikleri yer.
This is where they spread germs, disease, and infection... gobbling obscene fruits and vegetables... all in the name of health.
Işıkları açılsın.
Lights on. Forward.
Işıklar açık kalsın mı?
You want the lights on?
Genel olarak bugüne kadar yaptıklarımızın doğru olduğuna gönülden inanıyorum. Sadece belki bakış açılarımız değişik olabilirdi. Daha sonuca dönük bir askeri müdahalede bulunabilirdik.
I do believe that what we have done is generally right, although I would have preferred to have seen a different, more decisive military strategy.
Bana yaptıklarını açıklayamam, en azından resmi polis diliyle.
I can't explain what they did to me, not in official police jargon, that is.
Sadece ilgimi çeken işleri kabul ediyorum ve açıkçası, bana anlattıklarınız beni hiç ilgilendirmedi.
I take only such cases now as interest me, and to be frank, my interest in your case is... dwindling.
Ve işte o yılan -... şimdi bir avukat şeklinde ortaya çıktı, aç gözlü akrabalarımın.... hakkım olan mirası benden çalmak için yolladıkları bir avukat.
And here he is - the serpent - in the form of an attorney, dispatched by my greedy relatives... in hopes of robbing me of my rightful inheritance.
Yine de efendim, izleyicilerime daha önce bu kelepçeleri hiç görmediğimi açıklar mısınız, ve buna ilk kez teşebbüs ettiğimizi?
Would you be good enough, sir, though, to explain to my audience that I have never seen these cuffs before, and this is the first time we've ever attempted this?
Işıklar açık olsa bile daha iyisini yapamazdın.
You couldn't have done it better if you had your lights on.
Kazıkların önünde eğlendiğini, ve insanların acı çektiğini izlemekten büyük zevk aldığını anlatın.
Tell them that he is feasting in front of the stakes, and finds great pleasure in seeing them suffering.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Dünya'nın dev bir çubuk mıknatıs olduğunu bilmek gökyüzündeki en güzel görüntülerden birini açıklayabilmemizi sağlar : Kutup ışıklarını.
Knowing that the Earth itself is like a giant bar magnet explains one of the most beautiful sights in the sky, the aurora.
Balıkçıların ve onların babalarıyla, dedelerinin anlattığına göre,..... sis, tekrar Antonio körfezine döndüğünde Spivey Point açıklarında... denizin dibinde yatan adamlar kalkacaklar ve kendilerini, karanlık, soğuk ölüme gönderen kamp ateşini arayacaklar.
But it is told by the fishermen... and their fathers and grandfathers... that when the fog returns to Antonio Bay... the men at the bottom of the sea... out in the water by Spivey Point... will rise up and search for the campfire... that led them to their dark and icy death.
Tek yapabildikleri dışarıdan seyredip acı içindeki çığlıklarını dinlemekmiş.
All they can do is stand outside, and listen to him cry out in agony.
- Işıklarınız açık olsa daha iyi olurdu.
- Might be easier with your lights on.
Işıkları yine açık bırakmışsın.
You left the lights on again.
Bu bölge, bir getto değil., Merkezi Hükümetin Techir bölgesidir... İnsani nedenlerden ve kamu hijyeni açısından.. Salgın Hastalıkların yayılmasını önlemek için otuzdokuz yıl
The Central Government advises this relocation is for humanitarian reasons and public hygiene... to prevent the spread of epidemics
Bana açıklar mısınız, profesör?
Well, this is quite a revelation to me, professor.
açın 340
acınası 21
açın kapıyı 126
açın şu kapıyı 25
açın şunu 58
acınacak haldesin 23
işıklar 178
ışıklar 44
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27
acınası 21
açın kapıyı 126
açın şu kapıyı 25
açın şunu 58
acınacak haldesin 23
işıklar 178
ışıklar 44
işıkları aç 25
işıkları söndürün 27