Kaçın traduction Anglais
59,482 traduction parallèle
Ama insanlığın kaçınılmaz şekilde gitmesi gereken yol budur yoksa hepimiz kaderimize mahkum oluruz.
But it the path man must inevitably tread, or we are all doomed.
Bu kaçınılmaz bir durum.
It's inevitable.
Çok kolay, korkunç bir ölümün kaçınılmazlığıyla yüzleşmeye çalış.
It's easy, just try to face the inevitability of a violent death.
Kaçın.
Run.
- Peki kaçıncı sınıftasın?
- So, what grade are you in?
Kulağa samimiyetten kaçınıyormuşsunuz gibi geliyor Doktor.
Sounds like you're avoiding intimacy, doctor.
Düzenli egzersiz yaparım, sigara içmem, gazlı içecek içmem, uykumu alırım, stresten kaçınırım ve sağlıklı olduğunu düşündüğüm şeyleri yiyerek büyüdüm, ta ki - Dünya Sağlık Örgütü, bu sabah...
I exercise regularly, don't smoke, don't drink soda, get enough sleep, reduce stress and grew up eating what I thought was a healthy diet until... [tires screeching] The World Health Organization this morning
Kızlar kaçın!
Girls, run!
Dolayısıyla müvekkilim aleyhine oluşacak bir peşin hükümden kaçınabilmek adına davaların ayrı görülmesi taraftarıyım.
I thereby move to sever their cases to avoid any prejudice against my client.
Kaçınılması tavsiye edilen bir şey olsa da,
Mr. Delfino, though ill-advised,
Belki de bütün bu kovalamaca, sadece kaçınılmazı ertelemektir.
Maybe all this running is just delaying the inevitable.
Bundan uzun süredir kaçınıyorum.
I've been avoiding this for too long.
- Ama aklını kaçırmışsın.
But you've lost your mind.
Ütopya'daki kadın vardı. ama bir kurbanı kaçırıyoruz.
There was the woman at Utopia, but we're missing a victim.
Jim, kaç çalışanın var?
Jim, how many people have you got working for you?
İşin aslı, skorumun, zamanımın ve konumun ucunu kaçırdım.
The truth is, I've lost track of my score, my time, my position.
- Kızını kaçırdılar. - Şebeke kaçırdı.
- They took your daughter.
- Kızını biz kaçırdık.
- We're the ones who took your daughter.
Yani... Dr. Brennan'ı kaçırdığınızı inkar mı ediyorsunuz?
So... you're denying that you kidnapped Dr. Brennan?
Burada karını kaçıran kişiden bahsettiğimizin farkında mısın?
Nice? Nice? I mean, you realize we're talking about the person who kidnapped your wife here.
Tabi kaçırıldığın günün ertesi hariç.
You don't. Except, of course, the day after you get kidnapped.
IQ seviyesi bunun iki katı olan biri ile konuşma fırsatı kaçıramayacağınız bir şey.
To talk with one whose IQ is double that is not an opportunity you let pass by.
Tezimin temel noktalarını gözden kaçırıyorlar, kişilik ikili bir kavram değil, bir spektrum.
They're missing the fundamental point of my thesis, which is that personality is not a binary concept but a spectrum.
Yanlış bir şey yaptığımı düşündüm diye kaçırdın beni oradan.
You had me running there for a bit, thinking I'd done something wrong.
Terapi randevularını kaçırdığını biliyorum.
I know you've been missing your therapy appointments.
Max Rager çalışanları kutularca Süper Max içtiler akıllarını kaçırdılar ve birbirlerine saldırmaya başladılar.
Max Rager employees were knocking back cans of super Max and just lost their minds, began attacking each other.
Neden Bay Boss sizin kaçırılmanızın Bay Deaux'yu çekebileceğini düşünüyordu?
And he's a stool pigeon. Why would Mr. boss think he could draw out Mr. Deaux by kidnapping you?
Peyton, Seattle'ın suç elebaşı tarafından kaçırılmış hafızasını yitirmiş Blaine tarafından kurtarılmıştı. Ve bu Ravi'nin hiç hoşuna gitmiyordu.
Peyton, kidnapped by Seattle's criminal kingpin, saved by a new amnesiac version of Blaine, which doesn't seem to be sitting well with Ravi.
Ona söylemem gereken şey aklını kaçırmasına sebep olabilir.
What I need to tell him may send him over the edge.
İnsanların yarısı canları uğruna korkuyla kaçıyordu.
Half the people were running scared, running for their lives.
Kaç yaşındasın bu arada?
How old are you, anyway?
Kaçışını planlıyor.
Planning his escape.
Ama sanki sadece kendi kaçışını planlamıyor gibi.
But it looks like he just wasn't planning on getting himself out.
Kaçışın hazır zaten.
Your whole escape's already wired.
Ve Kolombiya kaçışını yaptığımızda senin Ramon Cadena olman önemli değildi, ya da Asaf...
And it didn't matter if you were Ramon Cadena when we did the Colombian break, or, you know Asaf...
Mesela kardeşimin bana, Bay Giggles'in, arabanın altında kaldığını söyleyip, beni bir kaç saat ağlattıktan sonra kediyi yatağıma kedirip ölmediğini göstermesi gibi. Yaptığı şey sadece Nisan 1 şakasıymış.
Like the time my brother told me Mr. Giggles got hit by a car, and I cried for hours, until he brought the cat into my bedroom and I learned all about April Fools'Day.
Bir sisteme sızarken bilmen gereken ilk şey senden başka kimsenin bilmediği bir kaçış plânın olduğuna emin olmaktır.
You know, the first thing you learn when you hack a system is to make sure you have an escape route that only you know about.
Genç biri olarak kaçırıldığını iddia etmekle Bayan Castillo, haksız bir iddiada bulunduğunu itiraf ediyor.
It contains a statement from Ms. Castillo confessing that she made a false claim of kidnapping as a teenager.
Kaçırılmanız hakkında otoritelere yalan söylediğinizi itiraf eden bu belgeyi imzaladınız mı, imzalamadınız mı?
Did you or did you not sign that document admitting that you lied to authorities about getting kidnapped?
Hunter'ın yerinde olsam o zavallı kıza "Hemen kaç" derdim. Hastama da kendisini tatmin edebilecek birini bulmasını söylerdim.
If I were Hunter, I'd tell that poor girl to run for the hills, and I'd tell my patient to find someone who actually satisfies him.
Dünyanın dört bir yanında hapse atılmış insanları kaçırmak için benim yardımıma ihtiyacı varmış.
And he needed my help breaking out people imprisoned all over the world.
Orada dikilip klimalı havayı dışarı kaçırmayın.
Don't just stand there and let the AC out.
Dostum, kaç canlısın sen.
My man, you got more lives than anyone.
Abini bu yüzden hapisten kaçırmak zorunda kalmıştın.
That's why you had to bust your brother out in the first place.
Planının muazzamlığında küçük detayları gözden kaçıracak.
In the grandiosity of his plan, he'll lose sight of the simplest details.
Beni kandırıp da buraya getirmek yerine kaçırmalıydın.
Should've just kidnapped me instead of tricking me down here.
Arthur'un kaçırıldığı gece sahnede sen vardın.
You were on stage the night Arthur disappeared.
Özür dilerim ama viski yok dedikten sonrasını kaçırdım.
Oh, sorry. You lost me when you said no fuckin'whiskey.
Beni buraya getirmek için kandırmak yerine kaçırmalıydın.
You should have just kidnapped me instead of tricking me down here.
Kardeşini bir kalemde kurtarma fırsatını kaçırmaman lazım.
You need to take this opportunity now to free your brother, once and for all.
Aklını mı kaçırdın sen?
Have you lost your fucking mind?