Kennel traduction Anglais
318 traduction parallèle
Köpeğimin yuvası bile daha büyük.
My dog at home has a bigger kennel all to himself.
Köpek yuvasında yaşarsın.
Livin in a kennel.
Kulübene git!
Go to kennel!
Kulübene git, Bass.
Go to kennel, Bass.
Kulübene git.
Go to your kennel.
Kulübene git!
Go to your kennel!
Kulübene git, Bass!
To kennel, Bass!
Kulübene git, Bass!
Go to your kennel, Bass!
Köpek kulübünde yeni bir şeyler var mı?
Anything new in the kennel club set?
Şimdi, biz yokken o kulübede güzel güzel oturacaksın.
Now, you're going to behave yourself at that kennel while we're gone.
Cins olmayan bir köpek yavrusu için fazla şık bir köpek kulübesiydi.
A very grand house. A very plush kennel for an unpedigree pup.
Gidip kahve içelim ve köpek kulübesini Lassie'ye bırakalım.
Let's go have some coffee and leave the kennel to Lassie.
Hangi sebepten Bodin ailesinin bir ferdi yuvanın en değerli hayvanlarından Coleen'i alıp zincirinden serbest bıraksın?
For what reason, then, would a member of the Bodin family take Colleen, one of the kennel's most valued animals, and deliberately turn her loose in the field?
Köpeklerin yetiştirildiği yerde buna alışıyorsunuz.
You get used to it working around a kennel.
Köpek kulübeleri hislerle yürütülmez.
You can't run a kennel like this on sentiment.
Bekçi onu vurdu.
The kennel man shot her.
Yani böyle bir barınakta kalça "displazisi" lafı edersen köküne bir kibrit çak daha iyi.
I mean, you just say "hip dysplasia" in a kennel like this, and you might as well put a match to it.
- Barınağa bakan kimseden başka bir yok.
Nobody. Just the family and the kennel man.
Yeni bir adam aldınız mı?
Have you got a new kennel man?
Bakımcınız... etrafta mı?
Your... kennel man around?
Barınağa gidip köpekleri besleyeceğiz.
We will go to the kennel and feed the dogs.
Bu 20 kişiye köpek kulübesini gösterir misin?
Will you show these 20 good people the dog kennel, please?
Köpek kulübesi değil, şilte.
Dog kennel? No, no, no, mattresses.
Hayır, Bay Lambert'e "köpek kulübesi" demelisiniz. Eğer "şilte" derseniz kafasına torba geçiriyor.
Oh, no, no, you have to say "dog kennel" to Mr. Lambert because if you say "mattress" he puts a bag over his head.
Size "köpek kulübesi" demeliymişiz "şilte" yerine.
He said we should say "dog kennel" to you instead of "mattress."
"Şilte" yerine "kulübe" demeniz çok kafa karıştırıcı.
It's very confusing if you say "kennel" when you mean "mattress."
Kafeslerine kapatın.
Take them back to the kennel.
Uçan köpek kulübesi yapmıyoruz burada.
I'm not running some kind of flying kennel.
Deli köpek barınağına dönüştü dünya.
It's become a kennel of mad dogs.
Hayvanın barakaya gidiyor, kamyonetin de polis garajına.
The animal goes to the kennel. The truck goes to the police yard.
Sen bana köpeğin kulübeye dün akşama kadar konulmadığınımı söylüyorsun?
Are you sayin'to me the dog wasn't put in the kennel until last night?
O halde niçin beni kulübedeki köpekler gibi uzaklaştırdı?
Then why did he send me away like I was some dog in a kennel?
Köpek yuvasına vereceğim.
I'll take him to the kennel.
Gelip onu almaları için barınağı arıyorum.
Look, I'm calling the kennel to come get him.
Nerde o köpek barınağı?
Where is that kennel?
- Güzel bir yer mi?
- Is it a good kennel?
Barınağı sevmiş mi, öğrenebildin mi?
Do you know if she likes it at the kennel?
Barınakta.
She's at a kennel.
Burda önce tanrı gelir sonra cezaevi müdürü sonra bekçiler sonra kulübede ki köpekler ve son olarak sizler bir parça insan artığı
First, there's God... then the warden... then my guards... then the dogs out there in the kennel... and finally you :
Bir köpek kulübesine koy.
put me in a kennel.
Köpek kulübesi fikrinden vaz mı geçtik?
the kennel idea is dead?
Onu bir köpek kulübesi gibi düşün.
Think of it as a kennel.
Köpek kulübesinde yedek yastık var mı gidip bakayım.
[Sighs] I'll go out and see if there's... A spare pillow in the kennel.
"Geber Joseph!" "Kulübene Joseph!"
"Down, Joseph! To your kennel!"
Bud'ı alacak bir köpek barınağı yok mudur?
Is there no kennel that will take him?
Onu, bir köpek uyutma evine bıraktım.
I left him in a suspended animation kennel.
Kulübene gir!
To your kennel!
Köpek ininin sahibine söyle!
Tell the kennel master.
Köpek ininin sahibi?
Kennel master?
Bir köpek kulübesinde uyumak zorunda kalmasaydım daha düzgün düşünebilirdim.
It would help if I hadn't had to sleep in a kennel. I can't even think straight.
Burası, tam olarak, müteveffa Dük Pileforth'un tazılarının kaldığı yermiş.
This is the room... where the late Duke of Pileforth used to kennel his hounds.