Ne kadar korkunç traduction Anglais
728 traduction parallèle
Ne kadar korkunç bir rol biçilmiş bana?
I could have been given a more pleasant part to play.
Ne kadar korkunç bir yangındı!
Man, that was a terrible fire!
Ne kadar korkunç!
This is terrible!
Seni böyle bir yerde bulmak ne kadar korkunç. Tony.
It's awful finding you in a place like this.
Ne kadar korkunç.
What an honor for her.
Sizin için ne kadar korkunç.
How awful for you.
- Bu insanların ne kadar korkunç olduklarını söyle.
- Tell him how desperate they are.
Dexter, ne kadar korkunç bir durum.
Dexter, how perfectly dreadful.
"Ne kadar korkunç, değil mi Madam?"
"Isn't he awful, madame?"
Ne kadar korkunç!
How appalling!
Ne kadar korkunç bir son.
What a horrible end.
Ama sen de bir adamı sevmenin ne kadar korkunç olduğunu anlamalısın.
You must've known for years how terrible it is to love a man who...
Ne kadar korkunç.
It was horrible.
Ne kadar korkunç.
That must have been terrible.
Adamlar ne kadar korkunç ve çılgınlar.
How mad men are possessed by fear.
Ne kadar korkunç! Düşünsenize, ikisi birlikte intihar etmiş.
- Just imagine, a double suicide!
100.000 yıl boyunca etrafta uzun donla gezseydim ne kadar korkunç olurdu düşünsene.
Imagine how awful it would be for me to go around in long drawers for 100,000 years?
Herkes türümüzün ne kadar korkunç olduğunu görmek için bu resimleri görmeli.
Everyone should see these images, to see how terrible it is our species.
Ne kadar korkunç bir ölüm.
Such a cruel way to die.
- Ne kadar korkunç bir kaza.
- What a terrible accident.
Ne kadar korkunç!
How horrible!
Onun için ne kadar korkunç bir şey gözlerinin önünde bir adamın öldürülmesi.
What a terrible thing this is for him, seeing a man murdered right before his eyes.
Ne kadar korkunç bir hata.
What a horrible mistake.
Şimdi herşeyi mahvettim Ne kadar korkunç değil mi?
Now I've ruined him. That's what's so terrible.
- Ne kadar korkunç!
- How dreadful!
Ne kadar korkunç.
How awful.
Ne kadar korkunç görünüyorlardı Ooh,.
Ooh, how terrible.
Ne kadar korkunç bir şey.
What a dreadful thing.
Ne kadar korkunç olduğunu görmeliyim.
I've got to see your hideousness.
Ne kadar korkunç bir hata yaptığımı görüyor musun Jonas?
Do you see, Jonas, what a monstrous mistake I made?
Ne kadar korkunç.
How horrible.
Eski binaları yakıp yıkmadan yenisini yapmaya başlayamayız bu, halkın vicdanıyla oynayarak yan gelip yatanların kulağına ne kadar korkunç gelirse gelsin.
We can't begin to build until we've burnt the old buildings down no matter how dreadful that may sound to those who lounge contentedly toying with their scruples.
Ne kadar korkunç.
Ooh! How awful.
Ne kadar korkunç.
How frightening.
Ne kadar korkunç bir şey!
Oh, how shocking!
Ne kadar korkunç.
- How awful.
"Sizi ne kadar çok özlediğimi ve bu korkunç savaş bitince tekrar evime size dönebilmekten ne kadar mutlu olacağımı anlatamam."
"I can't begin to tell you how much I miss you both " and how happy I will be when this horrible war is over "and I can come home to you again."
Ne kadar korkunç.
Oh, how terrible.
Hayatının son günlerini bu korkunç savaşta geçirmesi ne kadar üzücü.
How terrible that her last days had to be during this awful war.
Yüzüm bu kadar korkunç olduktan sonra çok iyi şarkı söylesem ne olur?
What difference does it make how well I sing if my face is so awful?
Ne kadar hızlı olsam da onları bu korkunç ıstıraptan kurtaramıyorum.
No matter how fast I am, I still can't save them that terrible agony.
Bu günlerde kendisine her ne diyorsa, bugüne kadar rastladığım en korkunç sofra adabına sahip biri.
You introduced me to him. You can't mean Stanley Braithwaite. That gambler?
Ne yaptı? Bu kadar korkunç olan ne yaptı?
What's he done that's so terrible?
Perşembeyi bu kadar korkunç yapan ne?
Well, what's so gruesome about Thursday?
- Boyunun bu kadar uzaması ne korkunç!
- You're so terribly tall!
Ne kadar berbat, korkunç, rezil şey varsa hepsi başıma geldi.
... and then that dirty, rotten, slimy bum that double-crossed me.
O, bu kadar korkunç olan ne yaptı?
So terrible what he did?
Ne kadar üzücü ve korkunç bir durum.
What a distressing and terrible situation...
Bu adamın ruhunun derinliklerine baktım ve içinde kocaman bir boşluk gördüm. Korkunç gerçeği ortaya çıkartacak ne bir ruh ne de insani bir kıvılcım var onda. Ne de fani insan için çok önemli olan erdemden zerre kadar bile yok bu canavarda.
I have looked into the depths of this man's soul and I have seen a gaping void within, to reveal the awful truth, he has no soul at all, no human spark, not even the merest speck of morality so dear to mortal man does this monster possess.
Ve suçlu olan ise antik çağın cezasına çarptırılacak, her ne kadar barbarca ve korkunç olsa bile.
And he who is guilty will face the ancient penalties, barbaric and horrible though they may be.
Eve gidecek ve her şeyin ne kadar kabaca olduğunu ve hepimizin korkunç davrandığını ve bu olaylar başladığı anda nasıl hemen eve döndüğünü anlatacak.
She is gonna go home and talk about how vulgar it was and how terrible we all behaved and how she went home the moment it all began.
ne kadar güzelsin 38
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34