English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ N ] / När

När traduction Anglais

925 traduction parallèle
Kaynayan bir pınarı andıran Yellowstone doğal parkı.
Like the boiling hot springs of Yellowstone national park.
Yellowstone'daki sıcak pınarın değeri PH1 dir, Aynı pildeki asit gibi..... ve tam 194 derece.
The hot springs at Yellowstone can be PH1, just like battery acid..... and 1 94 degrees.
Dr Mark Young, Yellowstone'nin sıcak pınarıyla yakından ilgilenen bir astrobiyolog.
Dr Mark Young is an astrobiologist looking very closely at Yellowstone's hot springs.
Senin gülüşün benim pınarım Kalbime batıyor aşk tanrısının oku
Your smile is my Spring, my heart feeling Cupid's sting
Senin gülüşün benim pınarım
Your smile is my Spring
Bu yoksa baharı müjdeleyen nar bülbülü mü?
Is it the robin that heralds the first breath of spring?
Biz Illinois'de donarken sen nasıl nar bülbüllerini düşünebiliyorsun?
How can you think of robins in the spring when we're freezing in Illinois?
İşte, pınar.
Here's the spring.
Şu nar bülbülü sesiyle hislerime tercüman oluyor.
That robin sings just like I feel.
Zat-ı aliniz buna yağmur şapkası diyor... çünkü bir pınar gibi görünüyor.
I call this one the rain hat... because it looks like a fountain.
Pınarınız akmaz oldu.
The very source of it is stopp'd.
Dört çeşit rom, brendi, nar, limon, papaya suyu ördek yumurtası akı.
Four kinds of rum, brandy, grenadine, lime juice, papaya juice and the white of one duck egg.
Sana bir nişan yüzüğü ve bir nar vereceğim.
I'm gonna give you a marriage ring and a pomegranate too
Sanki halka bir çeşit "gençlik pınarı" vaat ediyormuşuz gibi bir izlenim veriyor.
It implies that it's some sort of "fountain of youth" drug.
Ardıç kuşu ve nar bülbülü nerede öter?
Where do the thrush and robin sing?
Yoksa nar gibi ıslak ve kırmızı mı?
Or are they moist and red like a pomegranate?
Sana olmaz bu kız. Pınar suyudur o.
She's not for you, it's spring water.
Geldiğim yerde sürüyle pınar kaynağı vardı.
Where I come from, there are plenty of sources.
Pınar başına git öyleyse.
So go to the source, go on.
En sevdiğin tatlıyı, nar şuruplu sütlaç pişirdim.
I cooked your favorite dessert, grenadine rice pudding.
Gençliğin pınarı Artık mat
The fountain of youth Is dull as paint
- Sen bir şurup... nar şurubu.
- You'll get a gre... grenadine.
- Garson, bir şurup... onun için nar.
Waiter, one gre... grenadine for her.
Granada da nar şurubu yok mu?
Granada they don't have grenadine?
Kızlar hep nar şurubu ve süt ister.
Girls always order milk and grenadine.
Çok susamadım ama bir nar şurubu ve süt alabilirim.
I'm really not thirsty. Just a milk and grenadine.
Yolumuz üzerinde birçok pınar olacaktır. Kocamın haritalarının da belirttiği gibi.
As my husband's charts indicated.
Nar rengi.
Pomegranate.
Pınar suyu gibi saf bir kız.
A pure girl like spring water.
İki sıcak nar şurubu.
Two warm Grenadines.
İki sıcak nar şurubu mu?
Two warm Grenadines?
Bir çınar kadar sağlam.
Strong as an oak!
Geceleri nar ağacının üzerinde şakıyor.
Nightly she sings on yon pomegranate tree :
Pınarın sesini duyabiliyor musunuz?
Can you hear the voice of the springs?
Pınar yakında olmalı. Dinle bak.
The springs must be nearby.
Ve bir gün pınarın yanı başında bir kızla karşılaşıyor.
Then one day he meets the girl of the spring.
Bu nar mı?
- Mmm. - I say, is that a pomegranate?
Fırında nar ve kuş diliyle meze edildi.
Garnished with Larks tongues and baked Pomegranates...
- Çöl Pınar'ına mı gidiyorsun?
- You're going to Desert Spring?
Çöl Pınarı, altın madenleri ile Sacramento arasındaki tek alışveriş yapacak yerdir.
Desert Spring is the only trade center between the gold mines and Sacramento.
Bu piçler Çöl Pınarı'ndandı.
Those bastards from Desert Spring did it.
Çöl Pınarı, bir Şerif ve bir Yargıç için yeterince büyük değil.
Desert Spring isn't big enough to have a sheriff and a judge.
Çöl Pınarı önemli bir yer.
Desert Spring is an important place.
- Bu yol Çöl Pınarı yolu değil.
- This ain't the way to Desert Spring.
Çöl Pınarında sana geri veririm.
I'll give it back to you in Desert Spring.
" Beni duru pınar başlarına götürür.
" He leadeth me beside the still waters.
Kardeşlerim! Bugün ruhlarınızı dualarla beslemek için ve susuzluğunuzu, gerçeklik pınarından gidermek için buradayız.
We are here to feed your souls with prayers and to quench your thirst at the fountain of truth.
Geceleri oradaki nar ağacında öter.
Nightly she sings on yon pomegranate tree.
Karapınar Köyü'nden, Reşat Ağa'nın oğlu Osman Efendi dağlarda gezen, ırzımızda, namusumuzda ve canımızda malımızda gözleri olan eşkıyaların başına para koymuştur.
From Karapınar Village, the son of Reşat Agha, Osman Efendi has put a price on the heads of the bandits who are our threatening our lives, our honor and our belongings.
... nar, bardak eriği.
Pomegranates, greengages.
Önce kınar sonra saldırırsınız.
First you condemn and then attack.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]