Olaganüstü traduction Anglais
8,320 traduction parallèle
Söylesene bana, Bess, Harry'nin olağanüstü güçleri olduğuna inanıyor musun?
Tell me, Bess, do you believe that Harry, here, is the possessor of supernatural powers?
Görüş olarak ayrılıklarımız olsa da kocanız tanıdığım en olağanüstü adam.
"Whilst we differed, " your husband is the most remarkable man I ever met.
- Olağanüstü.
Oh, terrific.
Bu seni şok edebilir ama babanı olağanüstü bir devlet adamı olarak görürdüm. Bana ihanet edene dek.
This may shock you, but I considered your father an extraordinary statesman right up until the the moment he betrayed me.
Ma'an'a saldırılmadan önce babanın gerçekten de tanıştığım en olağanüstü insanlardan biri olduğunu düşünürdüm.
Those days before the attack on Ma'an, I really thought your father was one of the most extraordinary individual I had ever met.
Sempatinizi olağanüstü şaşırtıcı bulduğumu söylemeliyim hanımefendi.
I must say, madam, I find your sympathies extraordinarily puzzling.
- Çok hoş, olağanüstü!
It's lovely, fantastic!
Bu olağanüstü.
It's extraordinary.
Olağanüstü bir kadın.
Remarkable young woman.
Sadece olağanüstü hallerde.
Only under extraordinary conditions.
Öylesin ve öyleydin, olağanüstü birpolis memurusun sen.
You are now, and always have been, the superior police officer.
Olağanüstü.
Extraordinary.
olağanüstü güzel iş!
I found you!
- Olağanüstü.
- Wonderful.
Evet, olağanüstü.Bir ons mu 2 mi?
Yeah, fabulous. One ounce or two?
Barda olağanüstü toplantı için toplandıklarını duydum.
I heard that they're all gathering at the pub for an emergency meeting.
Bu kesinlikle olağanüstü, değil mi?
That's definitely out of the ordinary, isn't it?
Bunlar olağanüstü koşullar.
These are extraordinary circumstances.
O gerçek ve olağanüstü biri.
He's real, and he's wonderful.
Denek, her gününü hızına bel bağlayarak geçirmeye başladı. Olağanüstü güçlerini kullanarak olağan sorunları çözüyor.
Subject has begun relying on his speed in everyday life, using his extraordinary powers to solve ordinary problems...
Hepsi olağanüstü.
It's all so surreal.
Olağanüstü.
♪ All that I ask for is to keep down my food ♪ Glorious.
Olağanüstü kadındı.
Glorious woman.
Umarım bu akşam izin verirsiniz Lord Hazretleri'ne bu mükemmel parti ve olağanüstü yıl için teşekkür etmeme.
I hope you will let me speak for you when I thank His Lordship for this wonderful party - and for a marvellous year.
Bütün dünya, şaşkınlık içinde ülkemizin kalkınma hızını ve olağanüstü gelişme başarısını izliyor.
The whole world is watching, astonished by the achievements and rapid progress of our country.
Bu olağanüstü süper kahramanları üretmek için, üst düzey 3 boyutlu yazıcı ve tarayıcı kullanıyorlar.
They manufacture these little masterpieces using state-of-the-art, cutting-edge 3 - D printers and scanners.
Todd, Cadılar Bayramı için aklıma olağanüstü bir fikir geldi.
Todd, I just got a phenomenal idea for a Halloween costume.
- Bu olağanüstü.
- Baby, that's huge.
Olağanüstü Hâl Yasasının yedinci maddesi gereği deneysel bir madde verilmek üzere seçildiğinizi belirtmek isterim.
In accordance with the Emergency Executive Order section seven, you are hereby notified that you have been selected for exposure to an experimental substance.
Olağanüstü lazer ışını gibiler kanalizasyonda Sallanın kabuklu pizza krallarıyla
♪ get rocked with the shell-shocked pizza kings ♪
Olağanüstü lazer ışını gibiler kanalizasyonda
♪ so extreme, out the sewer like laser beams ♪
Gerçekten ama gerçekten olağanüstü bir adamdı.
He was truly, truly a remarkable man.
Olağanüstü.
Remarkable.
Son 24 saatte olağanüstü şeyler başardı,... Yüce İsa.
She has done something extraordinary in the last 24 hours, Jesus.
Sakın beni olağanüstü hal tedbirleri almaya zorlama.
don't make me invoke the nuclear option.
Olağanüstü.
It's almost uncanny.
Şayet buna izin verirsek eski yaraları iyileştirme üzerine olağanüstü bir güçleri var....
Have a remarkable power to heal old wounds... If we're open to it.
Olağanüstü bir hikaye.
Such a remarkable story.
Olağanüstü güzel...
Full of beauty...
bu kitaplar... bir süre heyecan verici dava olağanüstü temmiz olaylarıyla dolu
These books are... are filled with... With exciting cases and dramatic reversals.
Bu muazzam bir şey, olağanüstü.
I mean, this is massive and extraordinary.
İşleri zor Matt, Çünkü Peter'ın da belirttiği gibi, bir gecede gece yarısı açıklaması gibi, gece olağanüstü bir şey yaşadık.. ... ve Ulusal istihbarat Daire Başkanı'ndan gizliliğin kaldırıldığı bilgisi geldi.
It's difficult Matt, because, as Peter was pointing out, overnight we had an extraordinary, late-night... close to midnight... announcement and a declassification from the Director of National Intelligence.
Bence bu olağanüstü güçlü bir duruş ardından bunu nasıl doğru bir şekilde en mükemmel şekilde yapacağımız konusu var.
- Yeah. - You know? And I just think that is just incredibly powerful.
Aksi takdirde Silahlı Hizmetler Komitesi'ni sizin biriminize bu kadar olağanüstü bir fon vermeye neden ikna ettim bilmiyorum.
Otherwise, I don't know why I persuaded the armed services committee to give your unit such extraordinary funding.
Başkan Grant ülkemizi yerli ve... yabancı tehditlere karşı güvence... altına alan olağanüstü işler başarıyor.
President Grant has been doing a remarkable job securing our homeland against threats both foreign and domestic.
Bu olağanüstü.
Oh, it's tewiffic!
Atlatmanıza sevindim çünkü Dylan olağanüstü oynuyor.
I'm glad that you did, because Dylan is doing phenomenal.
- Harikaydı. Olağanüstü bir hikayeydi.
Terrific, wonderful story.
Buna çizgi romanların olağanüstü çağı dendi.
It was called the marvel age of comics.
Gelecekte de 75 yıldır yapmakta olduğumuz şeye devam edeceğiz. Muazzam olasılıklara karşı inanılmaz şeyler yapan olağanüstü insanların hikâyelerini anlatmak.
As for the future, we'll continue to do what we've been doing for over 75 years... to tell good stories about extraordinary people doing incredible things against enormous odds.
Olağanüstü yorumuyla yasaya karşı.
Extraordinary rendition is against the law.