Olağanüstü bir şey traduction Anglais
418 traduction parallèle
Bugün daha olağanüstü bir şey hakkında konuşacağım :
Today, I want to talk to you of a greater marvel :
Olağanüstü bir şey oldu. Bir fikrim var.
Something extraordinary has happened.
Olağanüstü bir şey.
Ain't that a humdinger.
Olağanüstü bir şey olacağım desenize?
I'll be quite the thing, won't I?
Tamamen olağanüstü bir şey.
It's quite extraordinary.
Bunu bu şekilde dile getirmeniz olağanüstü bir şey.
I s extraordinary how well you put it.
Olağanüstü bir şey sun bize, Suzie.
Let's have a real doozy, Suzie.
" Sevgili Max, olağanüstü bir şey oldu.
"My beloved Max, an extraordinary thing has happened."
Olağanüstü bir şey! Çok güzel! Bir kır kulübünün yanında!
Really charming, right next to the country club.
Aslında daha geçen hafta, çeyrek milyon dolar borç vermemi istedi benden. Gönderdiğin o mektuptan daha olağanüstü bir şey okumadım şimdiye dek.
The letter you sent me is the most incredible thing i have ever read.
Bu motorlu makinelerin bu denli sorunsuz çalışabilmesi olağanüstü bir şey.
It's fascinating how these ancient machines continue to work so efficiently.
Tam anlamıyla olağanüstü bir şey, Tepedeki Ev gibi.
Something truly extraordinary, like Hill House.
Olağanüstü bir şey çıkartacağımı ummuyorum.
I don't expect to unearth anything extraordinary.
Aslına bakarsan Mary Poppins'i işe aldığından beri bu eve olağanüstü bir şey oldu gibi görünüyor.
As a matter of fact, since you hired Mary Poppins, the most extraordinary thing seems to have come over the household.
Judy için olağanüstü bir şey yapıyorsun.
The wonderful thing you're doing for Judy.
Olağanüstü bir şey.
It's so unusual.
- Olağanüstü bir şey.
Something extraordinary. What?
Olağanüstü bir şey.
Very strange.
Bir tanesinin dışında olağanüstü bir şey bulamadım.
I found nothing unusual, with one exception.
Olağanüstü bir şey.
I think it's marvelous.
Bak Gunther, bu gece sen... gerçekten olağanüstü bir şey kazandın.
You see, Gunther, you, tonight... have acquired something truly extraordinary.
- Bu, olağanüstü bir şey, öyle değil mi?
That's fantastic, don't you think?
Bu, olağanüstü bir şey.
He's amazing.
- Olağanüstü bir şey yoktu.
– Nothing as extraordinary as that, sir.
Olağanüstü bir şey. Şuna bakın...
Look at that.
Olağanüstü bir şey görürsen, ben ya da Sartorius'tan başkasını, aklınızı kaybetmemeye çalışın.
If you see something out of the ordinary, something besides me and Sartorius, try not to lose your head.
Becerilerinde henüz... olağanüstü bir şey yok.
Yet your skills... are nothing outstanding.
Ne olağanüstü bir şey!
Isn't that something!
Kahvaltıdan sonra... ah, tamamen olağanüstü bir şey yarattım.
I have created something... absolutely extraordinary since breakfast.
Cidden olağanüstü bir şey.
Truly a wonderment.
Hey, bu olağanüstü bir şey değil mi, Boxey?
Hey, isn't this something, Boxey?
Olağanüstü bir şey yaptın.
You've done a remarkable thing.
Başka bir boyuttan gelen, çok özel müşterilerimiz için, olağanüstü bir şey yapmak için uyandırıldık.
We've been awakened to perform just one extraordinary function for very... special clients from another dimension.
Belki de o 5 köşeli yıldızda olağanüstü bir şey vardır.
Maybe that pentangle was for something supernatural.
Olağanüstü bir şey bu.
This is fantastic.
Olağanüstü bir şey değil, ama her şey bizzat içinde.
Not to be the phenomenon, but the thing in itself.
Olağanüstü bir şey.
That's fantastic.
Europa'da olağanüstü bir şey oldu.
Something extraordinary has happened on Europa.
Olağanüstü bir şey olacak.
Something extraordinary is going to happen.
Ama biliyorsun, bu olağanüstü bir şey.
But, you know, it's an extraordinary thing.
- Biliyor musun, niyetlenmeye bile cesaret edemeyeceğimiz bir şeyin kazayla başarıya ulaşması olağanüstü bir şey.
- You know, the extraordinary thing is that we've accomplished something by accident that we wouldn't have dared to do by intent.
Şey, bu senin ya olağanüstü bir hafızaya sahip olduğunu gösterir...
Well, it suggests either that you have an extraordinary memory....
Hakkımda olağanüstü denecek bir şey yok.
There's nothing amazing about me.
Reaktör patlarsa, yarık açılır. Olağanüstü evrensel felaket oluşur. Ama bu şey, seni bir güç alanıyla korur.
You see, if the reactor blows, the rift opens, phenomenal cosmic disaster but this thing shrouds you in a force field, you have this energy bubble, so you're safe.
İşte bu harika bir şey. Harika, olağanüstü.
What a wonderful, wonderful, uh, thing.
Tek bildigim, bu Meksika mantarı olağanüstü bir madde. Sezgilerim, burada çok önemli bir şey yakaladığımı söylüyor. Bir 200 miligram daha beni öldürmez.
All I know is this Mexican stuff is an extraordinary substance and every instinct I have tells me I'm onto something hot here and another 200 milligrams isn't going to kill anybody.
Ve bir anda fark ettim ki, çok olağanüstü haller dışında hiçbir şey hissetmeden 18 sene geçirmişim.
And then, at a certain point, I realized I'd just gone for a good 18 years unable to feel... except in the most extreme situations.
Şey, bu takma burun ve makyajın altında bir süre Plei Ku'da görev yapan olağanüstü yakışıklı bir eski asker duruyor.
Well, underneath this putty nose and make-up... is a remarkably handsome veteran who was stationed for a while at Plei Ku.
Olağanüstü ilerleme gösteriyorsun. Bekle. Sana bir şey söyleyeyim...
You're making marvellous progress.
Bir şey vardı Hanımefendi, uğradığımız cennet adasından olağanüstü bir hediye.
Well, there was one thing, Ma'am, a most extraordinary gift from the island paradise we visited.
Şey, düşünüyorum da bu çok olağanüstü bir teklif.
Well, I just think.. .. that's an extraordinary proposal.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17