Satın traduction Anglais
30,656 traduction parallèle
Church neden bir teknoloji mağazasından satın alabileceği bir şeyi çalmak için adam göndersin ki?
Why would Church send a guy to steal a computer chip that you could buy from any Tech Village store?
Oliver, bunu yapmazsan kurul Ray Palmer'ın satın alma kararını değerlendirecek.
Oliver, if you don't do it, the board's gonna push to accept Ray Palmer's buyout offer.
Claybourne gibi tipler hakimleri, jürileri satın alır.
Men like Claybourne buy judges, they buy juries.
Yeni Porsche 911'i kapının önünde duruyor Belli ki nakit olarak satın almış, Ve yolun aşağısındaki bankada
Got a brand-new Porsche 911 downstairs that he apparently paid cash for, and he just leased a safe-deposit box at a bank down the street.
Birazcık satın alan müşterinin pişmanlığını yaşıyor gibisin.
You're suffering from a little buyer's remorse.
Kitabımı satın alın.
Buy my book.
Satın alma seçeneğiyle bir yıllık.
One year with an option to buy.
Hatta, bir ömür süren otobüs şoförlüğünden sonra ilk arabamı satın aldım.
In fact, after a lifetime of riding the bus, I just bought myself my first ever new car.
Joe White'ın bağlantısının dediğine göre fuhuş ve uyuşturucu işi yapan hatta bazı polisleri bile satın almış bir sokak çetesiymiş.
According to Joe White's contact, these guys were a street gang who controlled vice, drugs, even some cops.
Evet, uygulama içi satın almanın güzelliği de bu zaten.
Yeah, that's the beauty of in-app purchases.
Birkaç defa sergi salonuna geldi ve doldurduğum kuşlardan satın aldı.
He came into the showroom a few times. He bought a couple of birds I'd stuffed.
Siz her şeyimizi satın aldınız.
You bought up all our shit.
Ev satın aldım.
I just bought my own house.
Maggie, Owen'ın ev satın aldığını duydun mu?
Hey, Maggie, did you hear that Owen bought a house?
Şuan bir bisiklet satın almak üzereyim ki aslında benimle gelir misin diye soracaktım, yani...
And, now, I'm on my way to... buy a bike, which I was actually gonna ask you to come with me to do, so...
Herhangi bir marketten satın alabilirsin.
You can pick that up at any supermarket.
Eğer satın alırsak, her şey bizim olur.
If we buy it, we get everything.
Yani, buranın satın alınabileceğini bilen sadece biz varız.
So the only people who know that we can buy it here, is us.
Svartsjön'ü satın aldığımda buralarda hiçbir şey yoktu.
There was nothing here when I bought Svartsjön.
Tesisi satın aldığımda, küçük atölyenizi de alıp kilit vuracağım.
When I have bought the facility, I buy your little workshop and shut it down.
Tesisi satın almak istiyorsun.
You want to buy the facility yourself.
Anladım, artık evini satın aldın demek...
Yeah, now you have bought his house.
Simon Epstein bu evi Güney Yakası evsizleri için satın aldı.
Simon Epstein purchased this house for the South Side homeless.
Sempatisi ve siki büyük bir milyarder benim için bu evi satın mı aldı yani?
A billionaire with a bleeding heart and a big dick bought this place for me?
Hepiniz için satın aldı.
He bought it for all of you.
Gelip duruyorlar, kira kontratımı satın almaya çalışıyorlar.
They've been poking'around, trying to buy out my lease.
Güven fonlarıyla veya her neyse satın alınan üniversite diplomaları.
Degrees bought and paid for by trust funds or whatever.
Yani sokaklarda bir tane daha az satıcının olması daha iyi değil mi diyorsun?
So you saying this city isn't better off with one less dealer on the streets?
Başsavcının bir planı vardı. Sampson'ı ele geçireceklerdi ve o da bize tüm satıcıları verecekti.
The D.A.'s office had a plan, they were going to flip Sampson, and then he was going to give up the suppliers.
Bu öyle sıradan bir serseriyi ya da bir uyuşturucu satıcısını durdurduğunuz Bir eğitim değil.
This isn't some drill where you take down a petty thug or drug dealer.
Mr. X Süleyman'ın mezarının yok edileceğinden endişe etmeye başladı Ya da daha kötüsü, soyulup, yazıtların terörizme destek sağlamak için satılacağından çekindi.
Mr. X became concerned that Solomon's tomb would be destroyed or worse, looted and the relics sold to fund terrorism.
Eskiden insanların barınması için kullanılan bir bina artık kendi başlarına zapt edemeyecekleri kadar çok şeye sahip olan, bu yüzden bir mağazaya ihtiyaç duyanlara satış yapan bir yer olacak.
A whole building that used to house human beings will now be dedicated to selling things to people who own so much stuff, they can't contain it themselves, so they need the help of a store.
O sandalyeye oturan en belalı adamın bile umursadığı birileri vardı.
That even the worst men who have sat in that chair they all have someone they care about.
Şimdi, yaklaşık bir yıllık planlamadan aylarca süren zorlu ön-satışlardan sonra en son ve en görkemli girişimim Kamekona'nın Adalar Arası İçki Gemisi'nin denize indirilme vakti geldi çattı.
Now, after nearly a year of planning, months of robust pre-sale, finally time for my inaugural voyage of my latest and greatest enterprise : Kamekona inter-island booze cruise.
Sanal penguen mamasını 99 sente satıyorsun değil mi?
You sell 99 cent virtual penguin food, all right?
Yakın zamanda satışa çıkmışlar.
They were all on the market recently.
Ev satışa çıktığında araması için cep numarasını vermiş.
He left a cell phone number to contact him at when the place was ready to be shown.
Sen alkolik satıcının tekisin.
You're an alcoholic salesman.
Ve Juilliard'ın AYT puanı istemediğinin farkında mısın?
And you realize that Juilliard doesn't require SAT scores?
- Evet, bütün gün kıçının üstünde oturdun.
- Yeah, you sat on your ass all day.
Pekala bunların hepsi bahçe satışına gidebilir.
Okay, well, um... all this can go to the yard sale.
Savaş Sanatı'nı satıyorsunuz.
Huh. You're selling the Art of War.
Kızların kek satışından aldım.
I got them at the girls'bake sale.
Satın almaya gücüm yetmedi.
Can't afford to buy.
Yarın Goodwill'e satıIık ilanı koyacaktım da o yüzden merak ettim.
I was just gonna take a few bags to Goodwill tomorrow, so I was just wondering.
Bilgin olsun, berbat bir satıcısın.
For the record, you're a really bad salesman.
Yerel eczaneler ve kimyasal tedarik şirketlerden şüpheli bir alım var mı diye bakmak için satış kayıtlarını alıyoruz.
We're pulling sales records from local drugstores and chemical supply companies, looking for suspicious purchases.
- Satıcının öldüğünü biliyor muydun?
Did you know that the seller is dead?
Eğer istediğiniz buysa tabii. Bunu yeni pirinçle satılığa çıkarın.
If that's what you want.
Bunu bir satıcıdan mı yoksa özel bir partiden mi almıştınız?
Did you buy it from a dealer, or was it a private party?
Maliyetin ne olduğunu bilmek istiyorum. Ya önden ödeme yapacağım ya da ya da mobilyalar satılsın diye buraya getireceğim.
I-I feel like I'd need to know what it would cost, you know, if I had to pay for the work up front or if there'd be some way of settling it once the stuff is sold.