Sebebi traduction Anglais
25,732 traduction parallèle
Bir sebebi yok.
No reason.
Tabi, kesin budur sebebi.
Oh, yeah, that's the reason.
Dün kulağımdan çıkan bir şey gördün mü diye sormamın sebebi buydu.
That's why I asked if you saw anything coming out of my ear the other night. I'm...
- Bu olayın tıbbi sebebi de yok.
- There is no medical reason for this.
Başka isim takıp yalan söylemenizin sebebi de bu.
It's why you have to lie and call it something else.
Öyle düşünmemizin sebebi şuydu...
And the reason we thought that...
Lee, Flora'nın burada olduğunu düşünmenin sebebi ne?
Lee, what would make you think Flora's here?
Sebebi aşk.
Love is the reason.
Bunu istemenin özel bir sebebi var mı Todd?
Any particular reason you want that, Todd?
- Sebebi ne olabilir?
What could've caused that?
Dirk Gently'nin hayatına girmesinin bir sebebi var.
I think Dirk Gently came into your life for a reason.
15 yıl sonunda şüphelileri yakalamamamızın bir sebebi var efendim.
The fact is, Ma'am, there's a reason that we haven't tried to bring in suspects after 15 years.
O bütün bu garip olayların sebebi değil mi?
I mean, isn't he the reason that all this weird stuff is happening?
Seninle olmamın sebebi var.
I'm with you for a reason.
Hayatım... Bunların bir sebebi var.
My life is... is happening for a reason.
Homo erectus'ların Neandertal'leri yenmelerinin bir sebebi var.
There's a reason why the Neanderthals fell to the Homo Erectus.
Burada olmamın tek sebebi o.
He's the entire reason why I'm even here.
Sebebi özgürlüğünüz?
Because of... your freedom?
Hiç bir bok yapmayan bir tek Mulatto. Aramızda Nano'yu öldürmek, için tek büyük sebebi olan kişi o. Tabii arkadaşının intikamı söz konusu, anlıyorsun ya.
The one not doing a fuck is Mulatto, he's the only one of us with bigger reasons to shoot Dwarf and avenge his friend.
Polis olmak istememin tek sebebi Brendan Fraser aktör olmasaydı ne olurdu diye kendime sormamdı.
The whole reason I wanted to become a cop is because I asked myself, what would Brendan Fraser do if he wasn't an actor?
Her şeyden korkmanın sebebi benim!
I'm the reason you're scared of everything!
Sebebi para herhalde.
♪ Hey, must be the money! ♪
Seksi sevmemin sebebi sonunda... bir anlığına da olsa... nevrotik aklımı kapatıp... sadece tüketilmek.
The reason I like sex is that I can finally, for a moment, turn off my neurotic mind and just be consumed.
Peki Pakistan'da doğdum, Londra'da büyüdüm, Paris'te okudum ama bence burada olmamın en önemli sebebi yardım derneklerine topladığım bağışlar.
Okay, well I was born in Pakistan, raised in London, schooled in Paris, but I think the primary reason that I'm in the Good Place is that I raised quite a lot of money for non-profit groups.
Polise gitmemi engelleyen tek şey... insanlar Grace'in Molly'i öldürmek için... bir sebebi daha olduğunu... düşünecekler.
The only thing that's keeping me from going straight to the police is my fear that they'll see this as one more reason Grace had for wanting Molly dead.
Bölümlere ayrılmamızın bir sebebi var dünyanın dört bir yanında görevde olan ekiplerimiz var ve bu yüzden...
There's a reason we're so compartmentalized, but there's teams of us all over the world on missions, and that's why...
Sana kızgın olmasının sebebi bu mu?
That's what she's mad at you about?
İçinde o sporcu egosu olduğunu biliyorum ama senden hoşlanmamın sebebi bunun aslında doğru olmaması.
I know that you've got the whole sporting ego thing going on, but I like you because I know that, deep down, that's not true.
Anlamamanızın sebebi de önceliklerinizden sapmış olmanız.
And the reason you're not getting that because your priorities are all outta whack!
Sizi sakinleştirdim evet ama bunun tek sebebi sizi buraya getirmek zorunda olmamdı.
I sedated you, yes, but only because I had to get you out here.
Lisede cümbüş yapmamanın sebebi kimsenin sana teklif etmemesi.
You didn't party in high school because nobody asked you to party in high school.
Bu gezegende evimde hissetmemin tek sebebi sensin.
You are the only reason I've ever felt at home on this planet.
Çünkü cennete gidememesinin sebebi makyaj yapıyor olması.
Because, well, for one thing she doesn't get to go to heaven because she wears make-up.
Bence sebebi, bunlar şey değil ya...
Yeah.
Tamam, tamam, ama köpekbalıklarının çekici olduğunu söylemek daha gerçekçi değil mi Bunun sebebi olmaktan ziyade şehrin imhasına mı?
Okay, okay, but isn't it more realistic to say that the sharks were attracted to the destruction of the city, rather than being the cause of it?
İlk buraya gelmenin sebebi yönetmelikler yüzünden işini aksamasını istememen.
The only reason why you're here first is because you don't want to get slapped with regulations.
Tanışmamızın bir sebebi var.
There's a reason we met.
Tanrıya yemin ediyorum ki, davada bu kadar mesafe katettiğimi düşünmemin sebebi,
Swear to God, the only reason why I think I've gotten this far...
Dinle, annem bana sen ve Trudy hakkındaki gerçeği anlattı, içimde bir his vardı, ve benim seni bulan kişi bulmam gerekiyordu... bunların hepsinin olmasının bir sebebi var.
Listen, my mom told me the truth about you and Trudy, but I just had this feeling, and I knew it had to be me who found you, that... this is all happening for a reason.
Sebebi ne olursa olsun, Jack kendini sana gerçekten yakın hissediyor.
For whatever reason, Jack feels a real connection with you.
Anlayacağın, mutluluğumun sebebi de onun ölmüş olması.
There you have it, the source of my happiness is death.
Bunun da tek sebebi, sonsuz sadakatiniz, sıkı çalışmanız ve azminiz.
And that's entirely due to your unflagging loyalty, hard work and tenacity.
Bunun sebebi Cricket Marlowe'un ilk kızın hakkında söylediği birşey miydi?
Was that because Cricket Marlowe said something about your first daughter?
Moondog Black'in dostlarından birini koruyordu ve sanırım o dostu da bu küresel felaketin sebebi.
He was protecting an ally of Moondog Black, who's facilitating the global catastrophe.
Bir çeşit el tarağı kemiği çatlağı kronik enfeksiyonun sebebi de o.
It's some kind of metacarpal fracture which explains the chronic inflammation.
Burada olmasının tek sebebi bir dava ile uğraşmak istemiyoruz.
The only reason she's here is because we're worried about a lawsuit ; that's it.
Bunu yapmamın sebebi bu.
That's the reason I did this.
Onu şu an içeri almamamın tek sebebi, kariyerini kurtarmak.
The only reason I'm not taking her in right now is to save your career.
Kaçıp gitmesinin tek sebebi senin onu bulman.
- He stayed here, Bobby, after he killed Angela.
Antipsikotik adını almalarının bir sebebi var ama bugünlerde şeker gibi dağıtılıyorlar.
They're called anti-psychotics for a reason, but they dish them out like sweeties now.
Temas kurmasının bir sebebi var.
[stammers] I mean, he got in touch with us for a reason.