Soğukkanlı traduction Anglais
2,246 traduction parallèle
Soğukkanlı olan ve erkekler tarafından en çok sevilen Shin Woo, siyah.
Shin-woo's calm and he's popular among male fans so he's black
Merkez, makineler gibi savaşmamızı soğukkanlı, hesaplı kararlar vermemizi istiyor.
Command wants us to fight like machines. They want us to make cold, calculated decisions.
Ani hareket etmeyin, soğukkanlı ve yavaşça.
No immediate danger, cold blooded and slow.
Çok soğukkanlı ve çok akıllıca davrandığını malı derin suya boşaltmamak için çok dikkatli olduğunu kayalıklardan kurtulana kadar beklediğini ve kargo görünmesin diye aşırı derecede zorlandığını söylüyor.
Says he was very cool, very smart, very careful not to dump the merchandise in deep water, but waited till they were over the reef and took great pains to make sure the cargo was not seen.
Soğukkanlı olabilirsek, bu işi hala yapabiliriz.
If we keep our cool, this thing could still work.
Soğukkanlı cinayet.
Cold-blooded murder.
Soğukkanlı bir cinayetin karmaşık hiçbir yanı yoktur.
There's nothing that complex about cold-blooded murder.
Soğukkanlılıkla birini öldürdüğümü anlamıştı.
He knew I'd killed in cold blood.
Ama sonra en yakın arkadaşı tarafından soğukkanlılıkla öldürüldü.
And then he was murdered by his best friend in cold blood.
Ama o kaderini soğukkanlılıkla kabullendi.
But he accepted his fate with such nobility.
Geçen pazar, İngilizler soğukkanlılıkla 13 masum İrlandalıyı öldürdü.
Last Sunday, youse Brits killed 13 innocent Irishmen in cold blood.
Acımasızca ve soğukkanlılıkla bana ihanet etmenden mi bahsediyorsun?
You mean your ruthless, cold-hearted betrayal?
İtiraf etmeliyim ki, kaçmak için yaptıklarınız bir harikaydı ve orada soğukkanlılığınızı hiç elden bırakmayışınız.
I gotta say, I think you're pretty amazing for breaking free and keeping it together like you did.
Yoksa asla bu kadar soğukkanlı davranmazdın.
You would have never been as cool as you were.
Kadınlara güvenmem. Soğukkanlılıktan yoksundurlar.
I don't trust women... they never know how to keep their heads
Biraz soğukkanlı olmayı becerebilse, böyle tek başına kalmazdı.
If he learnt to keep his cool, they'd leave him alone.
Tamam. Çok soğukkanlı olmalıyız.
- We need to stay cool now.
Soğukkanlı davrandın.
You played it cool.
Soğukkanlılığını koru.
But keep your head.
Hiç de soğukkanlı, acımasız, vahşi bir vampir avcısına benzemiyorsun.
You sure don't look like a cold-blooded, meaner-than-hell, badass vampire killer.
Demek ki zavallı Bay Wharton kamp ateşiyle uğraşırken onu soğukkanlılıkla ve haince katlettiniz.
So it was a cold-blooded bushwhack, while poor Mr. Wharton was tending to his campfire.
Soğukkanlı olmalıydın.
You should have stayed calm
Soğukkanlılığımı kaybetmemem iyi oldu.
Good thing I didn't lose my cool.
Onu soğukkanlılıkla öldürecektin.
You were going to shoot them in cold blood.
Soğukkanlı ol ve ne isterse yap.
Stay calm and do whatever he asks.
Soğukkanlı olmak.
Keep our heads.
Hemde soğukkanlı bir şekilde
In cold blood.
Onlar soğukkanlıydı
They were cold-blooded.
Benim, soğukkanlıca yapmam gereken bir konuşmam var.
I have, philosophically speaking.
Soğukkanlı bir katil değil...
Not the cold-blooded killer,
* Rahatlamanın vakti geldiğinde, korurum soğukkanlılığımı *
# When it's time to get loose #
Birader, o nasıl soğukkanlılıktı?
That was so cold-blooded.
Ben Carina gibi soğukkanlı bir ajan değilim. "Aşk" gibi şeyler söyleyen biri değilim.
I'm not like Carina, some coldhearted spy who throws around words like "love."
Daha öncede silah kullananlar görmüştüm, Ama silahı bu kadar soğukkanlı kullanan bir adam görmemiştim.
I had seen guns before, but never a man shot in cold blood.
Hırsızımızın ne kadar soğukkanlı olduğunu öğrenme zamanımız geldi.
It's time to see how coldhearted our thief really is.
Soğukkanlı bir katile dönmüşüm, değil mi?
I can pass for a cold-blooded killer, right?
Amca, soğukkanlı ol... amca.
Uncle, cool... uncle.
Belki de o asla yitirmediğin soğukkanlılığın, seni hiç sevmediğini Michael Garfield'ın kendi ağzından duyduğunda sarsılmaya başlayabilir.
Or, perhaps your composure so absolute it will be shaken when you hear from his very own lips that michael Garfield never loved you.
Soğukkanlıymışsın.
You were pretty calm.
"... ve bunu çok zarif bir soğukkanlılıkla yaptılar. "
And does so with foppish aplomb. You know that's right.
Bu soğukkanlılıkla işlenen bir cinayet, öyle değil mi, Bayan Debenham?
This was a cold crime, was it not, Mlle. Debenham?
Bay soğukkanlı, buğdayların arasında orada silahıyla. Bay gerginse, burada bekliyormuş.
Mr Cool over there in the corn with his shotgun and Mr Jittery puffing away here, waiting.
Vali bana, bundan sonra katliam olmayacağını söz verdiği halde hemen sonrasında Albay Nascimento ve Yüzbaşı Matias'ın mahkûmları nasıl soğukkanlılıkla infaz ettiğini açıklamak zorunda.
The Governor will have to explain how, after he promised me... that there would be no massacre, immediately after... Colonel Nascimento and Captain Matias... executed the prisoners in cold blood.
Kim ilk önce saldırıp, soğukkanlı bir katil damgası yiyecek?
Who will strike first and brand themselves a cold-blooded killer?
Onu sırtından vurarak soğukkanlılıkla öldürdün.
Who you shot in the back and killed in cold blood.
Soğukkanlı görünüyorsun.
you look cool ;
Chuck, soğukkanlılığını koruman gerek.
Chuck, you're going to want to stay calm right now, okay?
Tatlım her kadın bazen soğukkanlılığını kaybeder.
Darling... Even a lady loses her cool sometimes,
İçeriye girdiğinde, soğukkanlı olmak istersin.
Okay, so when you walk in, you want to have a presence.
Erkek kardeşini soğukkanlılıkla öldürüp özürlüler pansiyonuna mı bıraktı? Ondan ne istiyorsunuz?
He killed his brother in cold blood and got him a disability pension and you can't leave him alone?
Senin gibi soğukkanlı değiliz!
And not as'cool'as you!