Sıradan traduction Anglais
15,562 traduction parallèle
Bir adamın en kötü günü benim için sıradan bir iş günüydü.
The worst day of that man's life was just another Tuesday at the office for me.
Sıradan bir sabah.
A normal morning.
Sıradan bir çevirme.
Just a routine stop.
Axe sıradan bir milyarder değil.
Axe is no ordinary billionaire.
- Boş ver. Okul çocuklarına ve sıradan sersilere ilaveten milyarderler multimilyonerleri yumruklamasalar daha iyi olurdu tabii.
It'd be better if, in addition to the college kids and regular dirtbags, I didn't have my billionaires punching out my multimillionaires.
Yani sıradan bir hafta içi öğleden sonra müzakeresi, ha?
So a normal weekday afternoon negotiation, huh?
Sıradan birisi...
He's a regular guy...
Sıradan insanlar göre akıllı piçler tabii.
Oh, they are, to a person, clever motherfuckers.
Sıradan olmayan herhangi bir şeylere bak. Elleri ceplerinde, uzun paltolu, kıyafetleri havaya uymayan insanlara bak.
Look for anything out of the ordinary... people with their hands in their pockets, long coats, clothes that don't match the weather.
Gölge Avcıları sıradan dediklerinizden nasıl daha iyi olabilir?
How can Shadowhunters be better than... than what you people call mundanes?
Sıradan olarak yetiştirildi.
It's true. She was raised as a mundane.
Bu, Gölge Avcıları'nın anlayabileceği bir şey mi yoksa sıradan olduğumdan dolayı mı?
Is that something Shadowhunters understand or am I just being a mundane?
Bir sıradanı kaçırdılar.
They kidnapped a mundle.
Çünkü eğer kendini bunun sıradan bir iş olduğuna inandırırsan o halde Abbie'ye gerçekten olanları aklından kolayca atamazsın.
Because if you can convince yourself that it's just business as usual, then the truth of what might have happened to Abbie can't sink in.
Sıradan bir kanser de değil.
Not just any cancer.
Hedefleri sıradan değil Bay Grote.
His targets aren't random, Mr. Grote.
Sıradan bir Pazar günüymüş gibi geçireceğiz, özel bir şey yapmayacağız.
You know, just treat it like a normal Sunday, nothing special.
- Sıradan bir adam.
- Just a guy.
İçeridense sıradan bir Hint kızısın.
A simple Indian girl on the inside.
Teklifiniz çok güzel ama o sıradan biri.
Your offer is very good, but he's a simple man.
- Caddede dolanan sıradan herhangi birini farketmedin mi?
You didn't notice anyone out of the ordinary hanging round the street?
6 numara hariç, köpekler sıradan çıkıyor 6 numara devam ediyor, son virajda 6 numara son düzlüğe girdi ve çizgiyi geçiyor.
The dogs are all falling out except for 6, 6 goes on, it's the last bend... 6 enters the last straight and 6 crosses the line.
Sıradan.
Cagily.
Senin için hiçbir şey sıradan değildir Profesör.
Nothing so prosaic for you, Professor.
Sıradan bir günde... havanın yer değişimi, sürtünme ve hız değerlerinin manometre ölçümleri dahil... kosinüs, karekökü ve analitik geometri kullanarak 10.000'den fazla... hesaplama yapıyorum.
On any given day... I analyze the manometer levels for air displacement, friction, and velocity and compute over 10,000 calculations by cosine, square root... and, lately, analytic geometry.
Sadece sıradan tuvalet var.
Just plain old toilets.
- Sağlık görevlisi falan gelmedi. Bizim evin sıradan bir gecesinden iyidir yani.
Ah, well, the paramedics weren't called, so it's better than your average night in my house growing up.
Size sıradan adamı takdim ederim.
I give you the average man.
Sıradan bir ön camı parçalamış.
That blew out a regular windshield.
Sandığından çok daha fazlasını ve sıradan bir insandan çok daha hızlı öğrendin.
You learned more than you think you did, and faster than an ordinary person could.
Ama gün içinde sıradan insanlar olarak tanıyabilirsiniz.
But you may know them as ordinary people during the day.
Buraya kadar sıradan bir kilit bizi durdursun diye mi geldik yani?
Are you telling me we came all the way down here just to be stopped by an ordinary key?
Mason sıradan bir frekans sinyali olmadığını söyledi.
Mason said it's not just to transmit a frequency.
Bir grup sıradan insanı mı?
A bunch of random people?
Sen sıradan bir kötüydün ve hep öyle kalacaksın.
That you were and would always be an ordinary evil.
Sıradan olduğumu mu düşünüyorsun?
You think I'm ordinary?
Herkese göre, ben sıradan bir adli tıp uzmanıyım,... ama gizlice, S.T.A.R Labs'taki arkadaşlarımın yardımıyla,... suça karşı savaşıp kendim gibi insanüstü güçleri olanları arıyorum.
To the outside world, I'm an ordinary forensic scientist, but secretly, with the help of my friends at S.T.A.R. Labs, I fight crime and find other meta-humans like me.
Sıradan bir insanın yaşadığı durumlarla başa çıkmak bizim işimizdir...
It's our job to deal with situations that an ordinary person...
Yani bu sıradan bir asılma büyüsü.
So it's really just a simple suspension spell.
Ne kadar sıradan.
So unoriginal.
Ama normal, sıradan, ünlü olmayan bebeğimizin geri dönmesine sevindim.
But I'm glad we have our normal, very average, non-famous baby back.
Sıradan atıştırmalıklar, krakerler, cipsler.
The usual... snacks, pretzels, chips.
Sıradan yöntemlerle yenemeyeceğiz onları.
We're not going to be able to defeat them by conventional means.
Neden İsveç'te saklandı. Sıradan bir atık değildi.
It's no ordinary waste.
Bir çoğu aileleri ile birlikte yaşayan ve rahat bırakılmak isteyen sıradan insanlar.
Most of them are regular people with lives and families who just want to be left alone.
Sense öylece oturmuş sıradan bir günmüş gibi gazete okuyorsun.
And you just sat there, reading the newspaper, like it was any other day.
Sıradan bir kız değil.
She's not just a girl.
Çok sıradan bir olay.
Pretty standard.
Alec hakkında konuşamazsın sıradan!
You do not get to talk about Alec, mundane.
- Hayır, sıradan.
No, mundanes.
Sıradan bir mermi.
It was a regular bullet.
sırada 98
sıradışı 31
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sırada ben varım 21
sıradaki sensin 35
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18
sıradışı 31
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sırada ben varım 21
sıradaki sensin 35
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18