Tür traduction Anglais
36,466 traduction parallèle
Bu adamlara ne tür bir sadakatin var?
What loyalty do you have to these men?
Bu tür bir şeyin, günler içinde koca şehirleri temizlediğini gördüm. Bu tür bir şeyin, günler içinde koca şehirleri temizlediğini gördüm. Yani gitmeye hazır değil misin?
I've seen this sort of thing wipe out whole cities in a matter of days.
Ben bu tür konuşmalara güvenmiyorum.
I don't trust big game.
Tanrı bilir, su kaynağınızın içine ne tür zehirler akıyor. Tanrı bilir, su kaynağınızın içine ne tür zehirler akıyor.
And God only knows what kind of poisons are leaking into your water supply.
Bir tür gözlük takması gerekecek. Görüntüyü dijital olarak işleyecek kameraları olan bir gözlük takacak ve görecek.
He'd wear goggles equipped with cameras that would process images digitally, but... yes, he would see.
Yenilgiyi ortadan kaldırmak ve ondan bir tür şahadet yaratmak.
To erase defeat and to take out of it sort of a martyrdom.
Reagan yönetiminde yaşanan bu tür dengesizlikler hızla topluca hapsedilme döneminin kapılarını açtı.
[Cobb] These sorts of disparities under Reagan quickly exploded into the era of mass incarceration.
Bu tür çocuklara genellikle azılı avcılar deniyor.
They are often the kinds of kids that are called super predators.
Aileleri bunları yaşamış olan, bu tür bir baskının uzantısı olan bizler neler olduğunu anlamak için filmler görmeye gereksinim duymuyoruz.
For many of us, you know, [stammers] whose families lived through this, who are extensions of this kind of oppression, we don't need to see pictures to understand what's going on.
Çok daha büyük ve vahşi bir sistemin yansıması. Topluca hapsetme olarak bilinen ırksal ve sosyal kontrol mekanizması bu tür bir polis şiddetine yetki veriyor.
It's reflection of a much larger, brutal system of racial and social control known as mass incarceration, which authorizes this kind of police violence.
Bu evrendeki en baskın tür biziz.
We're the most dominant species on the planet.
Çok az gıdayla, muhtemelen dominant tür olmalılardı. Ve kutup ayıları gibi kol yemi Ve suyun kenarına yakın diğer şeyler.
With so little food, they probably had to become the dominant species and stalk prey like polar bears and other things that were close to the edge of the water.
- Ne tür bir şekildesin?
- What kind of shape are you in?
Lafı daha fazla uzatmadan, bu tür şeylere inanmıyorum.
I hear about. I'm getting to the point where I don't even believe in such things.
- Bu ne tür bir iş be?
What kind of errand is this?
Bilmiyorum, bu şekilde belki bir tür rahatlık sağlar.
I don't know there's also something kind of... cozy about the way it is.
O ne tür bir silah?
What kind of gun is that?
Bu programdan gerçekten güzel bir şey çıkması çok hoş. Bir tür kozmik denge iş başında.
It's... it's nice to see that something good actually came out of this show.
Pasadena'daki enerji laboratuvarından ne tür bir silah çaldıklarını kim bilir.
And who knows what kind of weapon they stole from the energy lab in Pasadena.
- Hayır Maria, o tür bir arkadaş değil.
No, Maria, not that kind of friend.
Gözcüler denen bir grup var. Pasadene'daki enerji laboratuvarından ne tür bir silah çaldıklarını kim bilir. Nainsanları avlıyorlar.
There's a group called the Watchdogs.
Bence tam olarak senin kafandaki düşünceler benim kafamda olsa daha iyi olabilir. S.H.I.E.L.D.'ın bile o tür bir teknolojisi yok.
I think it might be better if I literally had what's in your head... in my head.
Bunu bir tür Kuantum güç hücresi olarak düşünün.
Think of it as a Quantum Power Cell.
Bir tür enerji silahı mıydı acaba?
Was it some kind of energy weapon?
En iyi tahminim bu haznenin bir tür parçacık jeneratörü olabileceği.
Best bet is this chamber's some kind of of particle generator.
Bir tür enerji silahı olabilir mi?
Was it some kind of energy weapon?
Bir tür laboratuvar deneyi yapmak için bir Nainsan'ı tutsak ettiğini biliyor muydun?
Did you know she has an Inhuman prisoner locked away, like some sort of lab experiment?
Şu anda, Robbie diğer taraftan gelen çekimi hissediyor çünkü buraya ait olmayan bir tür kuantum enerjisi ile kaplı bir kutuda sıkışmış durumda. Şüphesiz ki sana da ait değil.
Right now, Robbie's feeling the pull from that other place because he's trapped in a box with a bunch of quantum energy that doesn't belong here, and it sure as hell doesn't belong to you.
Aynı tür bile değil gibiler.
They don't even look like the same species.
Bu tür şeyleri bütün eski hastaların için yapıyor musun?
You do this sort of thing for all your old patients?
Ne tür bir arıza?
What kind of glitch?
Ne tür bir oyun oynamak istiyorsun?
What kind of game you wanna play?
Bu bir tür aydınlanma oluyor.
It's kind of a revelation.
Bu tür bir tümör için en iyisi o.
He's the best there is, at exactly this kind of tumour.
Burası farklı bir tür Virginia.
This is a different kind of Virginia.
Bir tür işçi dolandırıcılığı mı?
Some kind of pass-worker scam?
Ne tür bir güvenlik duvarı olduğunu bilmiyoruz.
We don't know what kind of firewall it has.
Ne tür bir belaya battın?
What kind of trouble you in?
Gruptaydı... Sinir bağlantısına karşı bir tür tepki vermiş olmalı...
She was in the group... must be some sort of reaction to the neural connect...
Ne tür bir hukuk uzmanlığınız var.
What kind of law did you practice?
O kadar muazzam olduğunu normalde düşünmezsin ama bu ve onun gibi binalarda o tür camlar yoktu.
You wouldn't think it was such a wonder, but buildings like this and... that, and those, didn't have windows like this.
Bu tür tuhaf şeyler satın alıyorsun.
You buy such strange things.
Yani, Quentin Latham'ı öldürdüğünü gösteren bu görüntünün sahte olduğunu seni efekt şirketine yatırım yapmaya ikna etmek için bir tür seçme çekimi olduğuna inanmamızı mı bekliyorsun?
So, you expect us to believe that this footage of you killing Quentin Latham is fake, that this is some sort of audition reel to convince you to invest in their CGI company?
Sürekli düşünmem gereken bir tür olduğunu unutuyorsun.
You seem to keep forgetting that I have a species to think of.
Otopsi, Meredith'in vücuduna bir tür cinsel müdahalede bulunuldugu sonucuna vardi.
The post-mortem concluded that there had been some sort of sexual interference with Meredith's body.
Gördüğünüz şey, beyler, hidrojen bombası olarak adlandırılan yeni bir tür atom bombası... bizim silahlarımızdan bin kat daha güçlü bir büyüklükte.
What you're seeing, gentlemen, is a new type of atomic device called a hydrogen bomb... with a magnitude a thousand times more powerful than anything in our arsenal.
Bir tür yapışkanla karıştırıldığını düşünüyoruz.
We believe it was mixed with a plasticizer.
Ona bu tür bir teoriyle gitmemi istiyorsan lütfen bana kanıt getir.
So, if you want me to go back to him with your theory, please prove it.
Belki de Viyetnema filan dönmelisin, bu tür şeylerde...
Maybe back in Vietnam or wherever, this sort of thing...
Ne tür bir tabanca kullandınız?
What kind of gun did you use?
Ama bu tür bir operasyon gündüz daha uygun olur.
But an op like this is better during the day.