Tıs traduction Anglais
493,899 traduction parallèle
Bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum, ama kurbanın Stephen'la bağlantısı yüzünden Tırmık ihtimalini de düşünmeli miyiz?
I hate to raise the possibility, but because of the victim's connection to Stephen, should we consider Scratch?
Eğer buradan çıkamazsak, Anka Filosu'na güle güle deriz.
If we don't get out of here, it's bye-bye Phoenix Squadron.
Bu Maul'un sesini neden duyduğumu açıklamıyor.
That doesn't explain why I heard Maul's voice.
Benim inancım, bir insan bu işte usta olamaz.
It's my belief one can't be overqualified.
Gördüğün şey, Alexander'ın veya başkalarının benim hakkımda bilmediği şeyler... çalıştığım insanlar hariç.
Why didn't you? What you saw, it's more than Alexander, or anyone, knows about me.
Ne olduğunu bilmiyorum.
I don't know what he is. He's...
Bir haftadan fazla oldu.
It's been over a week. I can't.
Aynen, o da bizde olmayan bir şey.
Yeah, that's something that we don't have.
Sürekli otel odası gibi hücrenden çıkış kaydını yapamayız.
We can't keep checking you out of your holding cell like it's a hotel room.
Bence bu bir anahtar ama daha tam olarak çözemedim.
I think that's a key, but I haven't quite figured it out yet.
Pellington beni aradı eğer yakında Roman'dan işe yarar bilgi elde edemezsek CIA'e verilecek.
Pellington called me, and if we don't start getting actionable intel out of Roman soon, he's gonna hand him over to the CIA.
Onun bir işe yarayacağını sanmıyorum.
I don't think that's actually going to do anything.
Onlarca Dr. Katz hastası ulusal bağışçı kayıtı için bekleme listesinde.
Dozens of Dr. Katz's patients are on the wait-list for the national donor registration.
Sanırım yakıt istasyonuna doğru gidiyor.
I think she's headed toward the fueling station.
Nasıl olduğunu bilirim ihtiyacın olduğunda yanında olmayan ebeveyne sahip olmayı.
I know what it's like... to have a parent that wasn't there when you needed them to be.
Babam bir ilişkiyi yürütemememin sebebini şımarık olmama bağlıyor.
My father thinks the reason I can't make a relationship work is because I'm spoiled.
Çok heyecanlı, bunu ona yapamam.
Well, she's so excited, I can't do that to her.
Penny'nin gelip benim gelemeyecek olmama inanamıyorum.
I can't believe Penny's gonna get to go, and I'm not.
Baban seni şımartmış olabilir ama ben şımartmayacağım.
Your father may have spoiled you, but I won't.
Ben Penny'yi getirmek zorundayım, Sen bilet alamıyorsun Howard'ın başı belaya girecek ve bütün eğlence bu herife kalacak.
So I have to bring Penny, you can't afford it, Howard's gonna get in trouble, and this guy gets to have a great time.
Fırtına çıktığı zaman Sheldon'ın yatağımıza tırmandığı zamanlardan farkı yok.
Well, it's no different than when Sheldon used to climb in bed with us during a thunderstorm.
O benimle beraber zevk almadığı şeyleri yapmak için çaba gösteriyor. Dışarı çıkmak gibi şeyler.
You know, he's always making an effort to do things with me he doesn't enjoy, like going outside.
Hayır, sorun değil, benim kullanma tarzımı sevmediğini biliyorum.
No, it's fine, I know you don't like the way I drive.
Penny de öyle düşünmüyor. Bu yüzden gitmek istemiyor.
neither does Penny, that's why she doesn't want to go.
Bağış almanın buna yararı olmaz.
Taking handouts won't help that.
Uzun, değil mi?
It's long, isn't it?
Bu da Tırmık'ın yöntemiyle uyumlu.
Which is consistent with Scratch's M.O.
Her gün Tırmık'ın kurbanlarıyla çalışıyorum.
I work with Scratch's victims every day.
Geçen yıl St. Petersburg'da tanışmamış mıydık?
Didn't we meet in St. Petersburg last year?
Bower'ın zehirlenmesine şaşırmamış gibisiniz.
You don't seem surprised to hear that Bower was poisoned.
Sam Bower özellikle hedef alınmadıysa kurban seçimi konusunda yanılmış olabiliriz.
Well, if Sam Bower wasn't targeted specifically, we might be off on our victimology.
Yılışık avukatının dediklerinin önemi yok.
Doesn't matter what your touchy-feely counselor has to say about it.
O yüzden enjeksiyon olmadı.
That's why he wasn't injected.
Radyasyonlu maddeleri son 9 yılda işi yoluyla Beltway'deki 15 farklı hastanenin nükleer tıp departmanından çalmış.
Alvez : Looks like she gained access to the irradiated materials through her work in the nuclear medical departments of 15 different hospitals within the Beltway over the last 9 years.
Hayır, çok sık iş değiştirmiş ve çalıştığı her yerden de çalmamış.
No, she changed jobs frequently, and she didn't steal from every hospital she worked at.
Bilemiyorum, belki de dün seni bahçede tüy aldırmaya çalışırken görmüştür.
I don't know, maybe she saw you try to throw that feather in the yard yesterday.
Hey, polis arabasında olduğuğumuza göre, Yerli yerine oturmayan şeylerden ve önsezilerimizden bahsedelim.
Hey, since we're in a cop car, let's talk about our hunches and how something doesn't add up.
Peter, polis işinde anlamadığın çok şey var.
Peter, there's a lot you don't understand about police work.
Ve işime sihirbaz asistanı gibi geri dönemem.
And I can't go back to my job as a magician's assistant.
Kahretsin, Tüm beğeniyi Joe'nun aldığına inanamıyorum.
Damn it, I can't believe Joe's hogging all the credit.
Demek istediğim, oyunun sonundaki el sıkışmaları için kucağa alınabilir, ama onu oynatamam.
I mean, he can come out for limp handshakes at the end of the game, but I can't play him.
Şey, O benim arabam değil, ama umrumda da değil.
Well, that's not my car, but I don't care,
Bilmiyorum, umarım komiktir.
I, I don't know, I... I hope it's funny.
Bu saçmalık, marketteki o kadının senin kim olduğunu söyleyerek seni tanımlamasına izin veremezsin.
That's ridiculous. You can't let what one woman says in a grocery store define who you are.
Bir Kardashian gibi görünmek için çok bekledim, babaları gibi görünmem sikimde bile değil.
I spent so long wanting to look like one of the Kardashians, I don't even give a fuck it's the dad.
Ama bir Yahudi'den ediyorum ve böyle başlar, değil mi?
But I hate one Jew, and that's how it starts, isn't it?
Kafası çok karışmış. "Anlamıyorum."
And he's so confused, like : " I don't understand it.
"Niye bir şey söylemediniz?" diye sorulduğunda, kurbanların ortaya çıkmamasının birçok sebebinin yanı sıra, bu kadınlar, " Bir dakika.
And when asked, "Why didn't you say anything?" Ha! In addition to the many reasons why victims don't come forward, these women were, like, " Hang on a minute.
Çünkü Taylor Swift bizi önemsemiyor.
It's because Taylor Swift doesn't care about us.
Çok güzel, değil mi?
Oh, it's beautiful, isn't it?
Bu noktada iri, haşin ve İrlandalı olan, evde bağırmayı yasaklayan babam ayaklarını vurarak merdiveni çıkıp "Kim evde bağırıyor?" derdi.
At which point my dad... who's very big and mean and Irish and didn't let us shout in the house... he'd come stomping up the stairs, like, "Who's shouting in the house?"