Ven traduction Anglais
272 traduction parallèle
Gel bakalım.
Ven.
Gel.
Ven.
Tamam.
Ven.
O GECE JUDEX SAYESİNDE JACQUELINE BABASINI BULMAYA GİTTİ.
THAT E VEN I NG, THAN KS TO J U DEX J ACQ U ELI N E WENT TO FI N D H ER FATH ER
Hayır, Tomas, buraya gel.
No, Tomas, ven acá.
Onlar... onlar şahdamarına ( jugüler ven ) geçmişler!
They've... they've crossed over into the jugular vein!
Eğer İngiltere'deysek, ne yapmamız lazım?
And ven we are in England, vat do ve do?
Juan, gel buraya.
Juan, ven.
İlk tanıştığımızda Vasco'nun kafasındaki boşluk daha da büyüktü.
When we first met, the hole in Vasco's head was e ven deeper.
Haydi Vasco.
Now you're e ven.
Bir devrimci için bu kaltak ilginç görünüyor.
For a re volutionary, and e ven a bitch, but she's not bad looking
Satrançta en güçsüz taş bile çok daha güçlü taşlara karşı kazanabilir.
I n chess, e ven the weakest piece can win o ver the stronger pieces.
Meksikalı bir orospuyla bir penguenin oğlu.
I think he is blind. He can't e ven see that you're a foreigner.
Benim sorum şu, askerleri nasıl geçeceğiz. Bunu da biliyor musunuz, Profesör?
I ha ve a question too, e ven though I don't belong to the same land.
İki gündür yemek yemedim!
I ha ven't eaten in two da ys!
Size asla, hiçbir şey söylemem, bayım.
I wouldn't tell you, e ven if I did know.
Ve düşmanınız da olsa yurttaşınızı öldürmek cinayettir.
And to kill a human being, e ven if he's your enemy, is a crime.
Sahip olduğumuz tek şey bu.
I ha ven't lied to you.
Ve Ricca davasının henüz bitmediğinden eminim.
And I'm sure we ha ven't heard the last of the Ricca case.
O ölse bile, mezarında bir karış diken biter acısından, kininden! Zehir zemberek otlar biter!
Ven if he dies, thorns will grow on his grave.
Yedi tane aç çocuğuma bakabilmek için tek çare bu.
It's the only way I can feed my se ven hungry children.
Farkında değil misin?
Ha ven't you noticed?
Başka bir şey istesem bile, burnum, saçlarım aynı kalır.
My nose, my hair remain the same e ven if I want something else.
Besbelli Tanrı'nın benim için büyük planları var.
Hea ven evidently has great plans for me.
Fark etmediniz mi?
Ha ven't you noticed?
Şimdi başlatma başkanından!
No me ven que estoy ocupado con esta señorita?
Ven por aqui.
Ven por aqui.
- Ne olacak Ven? ...
All right, tell me what's going to happen when we get to Venice.
Ven sen, bebeğim, soyulup soğana çevrildin.
Then there's you, baby, turning'tricks on the strip.
Geçen yaz, ben ve kardeşlerim - - Kardeşlerim ven ben.
[Boy # 1 ] Last summer, me and my brothers- [ Boy # 2] My brothers and I.
Deloris Ven Cartier.
Deloris Van Cartier.
Paco, buradasın...
Paco, ven aquí...
Ven ben... bunu... konuştuğum insanlara söyledim.
And I said that to... to... the people I talked to.
Önce ven bağlantısı.
Venous connection first.
Sakın beni böyle bir şeyle tehdit edeyim deme.
Don't e ven threaten me with something like that.
Renal ven renini analiz edildiğinde ortaya çıkan sonuçlar neydi?
What were the results of the renal-vein renin assays?
- Biz hallederiz. Arter ve ven kanülü.
We'll take it from here.
- Ven aca - O kalacak
# Ven aca # She's to stay
- No te vayas, ven aca - Gitme, onu duydun
# No te vayas, ven aca # Don't go away, you heard her
- Gitme, kalmaya geldim - No te vayas, ven aca.
# Don't go away, I'm here to stay # No te vayas, ven aca
- Sadece birkaç ven diyagramı.
- Uh, just a few Venn diagrams.
Yemeği yedide yeriz.
We dine at se ven.
Ama asla dini düşüncelerim olmadı, çocukken bile.
But I've ne ver had a religious thought, e ven as a child.
Ayrılmış olsak da seviyor.
He loves me e ven if we have been parted...
Yedi buçuk, yatma vakti.
Se ven thirty, time for bed.
Her şey yerine oturur.
Things will e ven out.
Kızımla konuşamıyorum bile.
I can't e ven talk to my daughter.
Gel.
Ven aquí.
İyi çocuk.
Ven aquí.
hadi kanıtıını aldın işte oğlumu serbest bırak
Give ven o your anger Iaer. Firs release my son.
- Daniel, ven!
Daniel, come!