English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yuvarlan

Yuvarlan traduction Anglais

1,081 traduction parallèle
Arazide yuvarlanıyordum. Buğdaylarla konuşuyordum.
Roll in the fields... talk to the wheat patches.
Yerde yuvarlanıp yiyecek için yalvarması dışında bir şey yaptığını görmemiştim.
I don't think I ever heard him do more than roll over and beg for food.
Scott ve Zelda'nın hayatı gibi sayılmaz ama yuvarlanıp gidiyoruz.
It's not exactly the life of Scott and Zelda, but we're surviving.
Unutmayın, yere temas ettiğinizde şoku azaltmak için dizlerinizi iyice kırın ve yuvarlanın.
Don't forget to bend your knees when you hit, to take the shock out of it and roll over.
Dönün, yuvarlanın!
Spin and roll around!
Tanrı neden güneşi söndürmüyor? Bu sayede zina içinde yuvarlanır millet.
Why doesn't the Lord blow out the sun so everyone can roll in fornication?
Ve Majesteleri Hükümeti'nin projesi de onunla beraber dibe yuvarlanıyor.
And Her Majesty's Government's undertakings go down with him.
Uçurumdan yuvarlanınca hafıza kaybına uğradım.
I got amnesia when I fell off the cliff.
# Bazen canım çok sıkkın oluyor Bir hendeğe yuvarlanıyorum işte #
Sometimes I feel very depressed, and I end up in the gutter
Bu erkekler ve onların sert, sığ yanakları için... Şefkatin dalgalarında yuvarlanıyorum.
I roll in waves of tenderness for these boys... and their hard, shallow cheeks.
En son istatistiklere göre, 1, 000,7 75,000'i yuvarlanıp gidiyor.
According to the latest statistics, 1, 000,775,000 of them are getting it on.
Şimdi yuvarlanın, baş aşağı dönün ve takla atın.
Now, roll over, turn over and flip-flop.
Yoksa bırak tuzağa düşsün bizimle yuvarlanıp gitsin.
Otherwise, let him fall into the trap, or go through our troubles with us.
Yaralan, sendele, sendele, sendele yuvarlan sendele, sendele, az daha sendele, sonra sendele, sendele, emekle, yalpala sendele, sendele, yuvarlan sonra emekle, emekle, emekle...
Get shot, stagger, stagger, stagger... roll... stagger, stagger, stagger a little bit, then... stagger, stagger, crawl, stagger... stagger, stagger, roll... and crawl, crawl, crawl...
# Bak, daha önce imkansızın gerçekleştiğini gördüm # belkide bir kere daha gerçekleşmesi tanrının isteğidir # yanlış bir hatta giden bir tren gibi hissettiğim için # durmanın ya da geri gitmenin imkanı yok # tıpkı bir tepeden aşağı yuvarlanırken hız kazanan
Look, I've seen the impossible happen before Maybe, God willing, it'll happen once more For I feel like a train on a perilous track
Bailey topa sert vurdu. Top duvara yuvarlanıyor!
Bailey knocks the ball and the ball rolls to the wall!
( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs ) Yemek kuponları, sağlık sigortası... ( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs ) emeklilik maaşın, yuvarlanır gidersin.
With food stamps, Medicare, and your government pension, everything will be all right.
Adı Yuvarlan-Zor.
It's called a Rolls-Kinardly.
Bir tepeden yuvarlanır, bir sonrakine "zor" çıkar.
Rolls down one hill, "kinardly" get up the next.
Bir Yuvarlan-Zor!
A Rolls-Kinardly!
İyi yuvarlanıyordu ama bunun için diziyi hakketmiyordu bence.
He rolled over fine, but I didn't think he deserved a series for that.
- Bir Yuvarlan-Zor!
- A Rolls-Kinardly!
Orada at gübresi var. İçinde yuvarlan.
There's horse manure.
- Tamam, çarp ve yuvarlan!
HIT. ROLL. HIT!
Çarp! Yuvarlan!
ROLL!
Çarp, yuvarlan!
HIT, ROLL!
Çarp ve yuvarlan çalışıyordum.
I WAS JUST PRACTICING MY HIT AND ROLL.
Aksi halde şu anda bazı kafalar yuvarlanıyordu burada.
Or else there would be some heads rolling here.
Toplar herkese göre farklı yuvarlanır, evlat.
The balls roll funny for everybody, kiddo.
Toplar herkese göre farklı yuvarlanır.
The balls roll funny for everybody.
O karavan parklarında insanlar hep şikayet ederler. Foseptik çukuru dolar, karavanlar sınırı aşar... yokuştan aşağı yuvarlanırlar.
Uh, at those trailer parks, people are always complaining... their septic tank is backed up, their trailers are off the blocks, they're rolling down the hills.
Şarkı çaldıkça kablo geriliyor ve şarkı bittiğinde metal top serbest kalıyor. Yuvarlanıyor, ta ki...
As the song plays, the cord tightens, and when the song ends, the metal ball is released, rolling along its merry way until...
Yuvarlanıp gidelim.
Climb all the way to the back. - Hurry up!
Acele et! - Yuvarlanın.
- All the way to the back.
Düdüğünle terliğini getir yuvarlan da karnımı ovala ve benim utancımı gör?
We'll all be there, laying in the sun. Pulp.
Yuvarlanıp gidiyorum, Stu.
I'm strictly moving to the rhythm, Stu.
Hepimiz iyiyiz, yuvarlanıp gidiyoruz.
We are all well and jogging along as usual.
Ama onlar ancak sahilde yuvarlanır.. ve makineli tüfek ile hepsini vurur.. sonra hendeği terkeder.
But they'd rounded them up right over a ditch bank and shot'em all with a machine-gun and left'em in the ditch.
Sallanıyoruz oğlum, yuvarlanıyoruz!
We were rocking, man, we were rolling!
Biraz yuvarlanırız.
We'll eat some pasta.
Ben çamurda yuvarlanırken, uğraşmadan duran bir adama ihtiyacım yok.
I don't need some man standing above the struggle while I'm rolling in mud.
Buradan yuvarlanıyor ve giriyor.
She rolls up here... and down.
Merdivenlerden aşağıya doğru yuvarlanır.
Down the stairs she goes.
Kendine acıma çamurunda yuvarlanıyorsun.
You're wallowing in the muck of self-Pity.
Noel kütüğü, ateşinden yuvarlanır da, evini yakıp kül eder inşallah.
May the Yuletide log burn your house down.
Yuvarlanın.
Let's roll.
- Merdivenden yuvarlanırken kızacağım.
- I'm gonna be mad on the way down these stairs.
Elde davul merdivenden yuvarlanıyor gibi bir ses çıkmamalı.
Shouldn't sound like falling down the stairs with a drum kit.
Yerde yuvarlanıyorlardı.
I left them rolling around in the grease.
Yuvarlan!
Roll over!
Yuvarlanıyoruz.
We're on a roll.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]