Zevk traduction Anglais
12,367 traduction parallèle
Bu seni sana zevk vermek isteyen erkeklere açık yapıyor, ama seni rakiplerine de açık yapıyor.
It makes you seem open to the pleasures that men want to give to you, but later it makes you seem open to rivals.
Çocuklarımın hayattan zevk almalarını açık sözlü ve maceraperest olmalarını istiyorum.
I want my children to be joyful and frank and adventurous.
Gerisi zevk meselesidir.
Depends on your taste.
Lütfen, kimsenin Han'ın küçük çubuğundan zevk aldığı yok.
Please, no one's getting any joy out of Han's little stick.
Öyle olsa zevk alan genelde boğulan olmuyor mu?
If that's the case, isn't the pleasure usually all for the recipient? Maybe not for him.
"'Tek zevk alan o olmasın.
"'Don't let him have all the fun.
Aşırı derecede ve tevazu ile zevk aldım.
I am extremely and humbly delighted.
İnsan ve eşya yakmak bu dünyada tattığım tek zevk.
Burning people and things is the only real pleasure I found on this earth.
- Kaşıntı ağrı daha zevk more - olduğunu.
- Itching is more- - is more pleasure than pain.
I Eğer küçük rüya zevk umuyoruz. Eğer sunak üzerinde öldükten sonra.
I hope you enjoyed you little dream after you passed out on the altar.
- Büyük bir zevk.
- It's an absolute pleasure.
Bayan Caulfield, sizinle tanışmak bir zevk.
Miss Caulfield, what a pleasure.
Bundan zevk almıyorum. % 100 en sevdiğim filmin gerçek versiyonu olsa bile.
I am not enjoying this, no matter how much it is 100 % my favorite movie come to life.
Bu görevi bu kadar şahsileştirmemem gerektiğini biliyorum ama itiraf etmeliyim ki, bu savaştan büyük zevk alacağım.
I know I'm not supposed to take this job personally, but I must admit, I'm going to enjoy this campaign.
Ben zevk almak için yemem.
I don't eat for pleasure.
Yani, sen bundan ne zevk alacaksın ki?
I mean, what do you get out of it?
Zevk alabiliyorum.
I can experience pleasure.
Bir'e cinsel yönden en çok zevk veren şeyin ne olduğunu söyleyebilirim.
I could tell you what most pleases One sexually.
Babamda, onda zevk verdi ama güzellik duygusu yoktu.
My father, he had taste but no sense of grandeur.
Merhaba, sizinle tanışmak bir zevk.
[with Irish accent] Hello, pleasure to meet you.
Vay, bundan gerçekten çok zevk aldım.
Wow, I really enjoyed that.
Hayır, o zevk bana aitti. Sadece bana, Marcus.
No, the pleasure was mine and mine alone, Marcus.
Düşmanlarımız bizim zayıflığımızdan zevk alacak ve biz onlara karşı koymaktan aciz olacağız.
Our enemies will delight in our weakness, and we shall be helpless to oppose them.
Bundan zevk alıyorsun.
You enjoy it.
Bu andan zevk alıyorum!
I'm enjoying this moment!
Benim gibi zevk aldın mı?
Have you gotten to like me too?
Eğer zevk anlayışın buysa aynaya dönüp kendine uzunca bir bakman gerek dostum. Sonra?
Now if that is your idea of fun, you need to take a long look in the mirror, pal.
Ona Harry'yi hatırlattığın geceden beri Mad Men izlemekten zevk alamaz oldu.
She hasn't been able to enjoy an episode of Mad Men since that night, because you remind her of Harry. Harry?
- Zevk aldığını göstermemeye çalış.
- Try not to gloat.
Sıradan biri acı ya da tiksinme hissedebilir ama gerçek bir asker zevk almasını da bilmeli.
What an ordinary man feels as pain or revulsion a real soldier must learn to feel as pleasure.
Düğünden daha çok zevk alacaktır.
- She'll enjoy the wedding more. - Hm.
- Ama zevk alıyor.
- But she enjoys it.
Güzel Hexham Markizi'ne şükranları iletmek çok büyük zevk.
It gives me great pleasure to bring down blessings on the head - of the beautiful Marchioness Of Hexham.
Yani bana iyi davranacaksın ve bundan zevk alacaksın yoksa bu şeyi yakıp kül ederim.
So you're gonna be nice to me, and you're gonna like it, or I will burn this thing down.
Kısıtlamadan gelen zevk.
Pleasure from restraint.
Gerçekten zevk almıştım ama babam şiirin aptalca olduğu söyledi ve ben de beyzbola odaklanmak zorunda kaldım.
I really enjoyed it, but my dad said it was stupid, and that I had to focus on baseball.
Artık bakış açım değişti ama o zamanlar Molly gibi dışlanmışken zevk alacağım bir hayatımın olacağını hayal etmek zordu.
Now I have perspective, but... then, when I was isolated like Molly it was difficult to imagine that I would ever find a life that I would enjoy living.
Bayan Cillian, ne büyük zevk.
Miss Cillian, a pleasure.
Tapınaklara bir kere girdin mi o ruhu yakalamalı ve zevk almalısın.
You see, the whole thing with temples is, you just kinda gotta get into the spirit of the fun of the whole thing.
Booyakasha! Bu şeyler için zevk almaya başlıyorum.
Booyakasha! Mmm, mmm. Mmm, I'm starting to get a taste for these things.
Seni içeri tıkmaktan bizzat zevk alacağım. Bir dakika kadar daha etrafta takılamaz mıyız acaba, 1 dakika, 30 saniye kadar? Ne?
I'll enjoy putting you away.
Oldukça zevk vericiydi.
Yeah, it was very pleasurable.
Yerel bir girişimciyle tanışmak büyük zevk.
A pleasure to meet a local entrepreneur. Oh.
- Sizinle tanışmak büyük bir zevk.
- It is so nice to meet you.
Basın o şirin kod isimleri saatler içinde çözecektir. ve o adamları ortaya çıkarmaktan büyük zevk alacaklar.
The press will decode those cute little names within hours, and they will have a great time exposing those men.
Sonunda seninle tanışmanın çok büyük bir zevk olduğunu söyleyebilir miyim?
Can I just say, it's been an absolute pleasure to finally meet you?
Oyundan zevk almalarına.
Enjoy a good game.
Çok çalıştım, bir sürü fedakarlık yaptım ama her dakikasından zevk aldım.
A lot of hard work, made a lot of sacrifices, but loved every minute of it.
Sizinle konuşmak benim için her zaman bir zevk dedektif.
Always a pleasure, Detective.
İki şekilde de acı çekmelerinden zevk alıyor.
Either way, he's enjoying their pain.
Sinekleri yakalamak için uçar kalbindeki zevk ile birlikte.
He lives to catch flies.