Zevkten traduction Anglais
414 traduction parallèle
Zevkten zevke düşmeler, benzersiz heyecanlar! Ama hiçbir şey seni tatmin etmiyor! "
From indulgence to indulgence, sensation without end, yet nothing satisfied you! "
Ben de odamda zevkten çıldırır durumda değilim.
You don't think my thoughts exactly frolicsome, do you?
Seni zevkten dört köşe edecek bir hikayem var.
I've got a story that'll make your hair curl.
Eşim ve çocuklarım zevkten dört köşe olacaklar.
Will my wife and kids be tickled to death!
Gaddarca eksikliğini duyduğu şeyden mağdur olmamışçasına keyif aldığı bu nadide zevkten.
He talked of it as one of the rare pleasures he enjoyed... without suffering from what he cruelly lacked.
Torunlarımız senin güzelliğini görünce, zevkten dört köşe olmazlar mı?
Won't our grandchildren be delighted when they see how lovely you were?
Jack, neden babanı küçük bir kültürel zevkten mahrum bırakmak istiyorsun?
Now, Jack, why do you want to deprive your old father of a little cultural pleasure?
Seni, asla bir zevkten mahrum etmek istemem.
I would be the last to deprive you of any pleasure.
O zevkten kendimi mahrum edemezdim.
Oh, I couldn't deny myself that pleasure.
Yurttaşlar zevkten çılgına döndü!
The citizens have gone wild with joy!
İçinizde yanan arzu dışında hiçbir zevkten tat alamıyorsunuz.
You've no taste for any pleasure at all, but the one that's burning in you.
Ölümümden alacakları zevkten mahrum ettim en azından beni canlı görmelerini sağlayayım.
Having robbed them of the pleasure of my death the least I can do is to let them see me alive.
Eminim şu anda Sam Amca'ya nanik yapıp zevkten dört köşe oluyordur.
I'll bet you he's thumbing his nose at Uncle Sam now and loving it.
- Zevkten dört köşe olmuşsundur.
- You're probably pleased as punch.
Bizim için doğru olan tek şey, her zaman işimizin zevkten önce geldiğidir.
There's one thing about us. We always believe in business before pleasure.
Ama sizinle, iş her zaman zevkten önce gelir, bütün çamaşırlarını yıka, tertemiz yıkan, bütün tamiratları yap, ve sonra, ancak o zaman oturup güzel bir kitapla saatlerini geçir...
But with you, business before pleasure, every time. Do all your personal laundry. Make yourself spic-and-span, get all the mending out of the way, and then, and only then, sit down for a nice, quiet hour with the Good Book.
Bu zevkten kendimi mahrum etmek istemem.
I wouldn't mind having that pleasure myself.
Ama onu bu zevkten mahrum bırakmalıyım.
I shall deprive him of that pleasure.
Bu adam beni zevkten dört köşe ediyor!
He kills me, that guy!
Şirket beni işe aldığında zevkten dört köşeydim.
When the company hired me I was overjoyed.
İçindeki her şey zevkten parlıyordu.
Everything in you was shining with pleasure.
Kendimi bu zevkten alıkoymam.
I never deny my subjects that pleasure.
Erdem için zevkten ödün ver.
Shun pleasure for the sake of virtue.
Haydi ama Mazzuolo, bizi sadece sanatın verebileceği bu zevkten mahrum bırakma! Bence de.
Come on, don't deny us this joyful moment which only art can give us!
Doğuştan şanslısın! Ceplerin dolacak! Zevkten dört köşe olacaksın!
You'll weep tears of joy and a prize you'll never forget.
Beni bu zevkten mahrum etmeyin.
Make this joy for me.
Neden kendimi bu zevkten alıkoyayım?
Why deny myself this passion?
Bu zevkten yoksun bırakılmaya daha ne kadar dayanacağım?
How long must I endure your abstinence from pleasure?
Zevkten önce iş.
Business before pleasure.
" Ve nihayet dans sona erer Bizim uzman zevkten dört köşe, muzaffer
" And when at last the dance was done He glowed as if he knew he'd won
İğrenç zevkten ağlamanı duydum.
Your disgusting cries of ecstasy.
Ama, her zaman dediğim gibi iş zevkten önce gelir.
But, like I always say, business before pleasure.
bu zevkten beni mahrum etme.
Don't deprive me of that pleasure.
Bazen acı, bir adamı zevkten daha fazla tahrik eder.
Sometimes pain can drive a man harder than pleasure.
Doruk noktasına ulaştığımızda, öleceksin... zevkten.
When we reach the crescendo, you will die... of pleasure.
Zevkten ölmediğine pişman olacaksın.
You ´ ll wish you had died of pleasure.
Herhalde zevkten banka soyacak halim yok.
Well, I can't very well hold up a bank for kicks.
Aşkından yanıp tutuşmak. Ve her türlü zevkten mahrum kalmak.
To burn with love as I do for you and be denied any pleasure in your cool company.
Çıldırtıyordu beni zevkten çıldırtıyordu.
I was going crazy... crazy with pleasure.
Babamı öldürdüm,... insan eti yedim, ve zevkten titredim.
I killed my father, I ate human flesh, and I quiver with joy.
Zevkten titredim.
I quiver with joy.
Yatakta zevkten kıvranan genç vücutları...
The pleasure of young bodies writhing in bed...
- Memelerim zevkten patlıyor.
My nipples Explode with delight.
Zevkten ağzı kulaklarına varıyor.
You should see her squirm with delight.
- Göğüs uçlarım zevkten patlayacaklar!
- "Oh, my nipples explode with delight!"
Bunlar sen orada yokolup gidersen zevkten geberecekler.
These few are just too happy to see you vanish for good out there.
Zevkten nefes alamıyordum..
I was breathless for joy.
Zevkten başını döndürürüm.
I'll knock you dizzy.
Zevkten serseme çevirip görevimin getirdiği ağır sorumlulukları unutturacağı korkusu ile mektubu açmama cüretini gösterdim.
I dared not open it... for fear that it would cause me to reel in dazed ecstasy... and forget the grave responsibilities of my position.
Seni parçalamalarını görmeyi çok isterdim ama o zaman ben o zevkten mahrum kalırım.
I'd sort of like to see them quarter you up but that'd deprive me.
Zevkten dört köşe oldum.
Tickled pink.