Zorlaşır traduction Anglais
259 traduction parallèle
Değilseniz şartlar herkes için zorlaşır.
You're not, it goes rough on everybody.
Uçaksavarların işi zorlaşır.
Makes it tougher on the gunners.
Eğer kendine kıyafet bulabilirse onu yakalamak zorlaşır.
If he gets hold of some clothes he'll be hard to catch.
Size kız ayarlamam zorlaşır.
Sarge, that'll make it pretty tough to fix that date for you.
Ne kadar beklersek yakalamamız zorlaşır.
Longer we wait, the harder it's gonna be to find him.
Sesi bir kez kaybettik mi işimiz çok zorlaşır
Once the sound disappears it's not going to be so simple.
Yoksa ölümün zorlaşır.
You'll only die harder.
Ne kadar çok gecikirsek saptırma imkanımız da o kadar zorlaşır.
The longer we delay, the less the likelihood of being able to divert it.
Hayatın zorlaşır!
I'll hinder you
Elbette, bu taşlarla yaşamak zamanla daha da zorlaşır.
Of course, those rocks do get rather hard after a while.
Geçen her gün, izini sürmek zorlaşır.
Each day go by, it be harder to follow.
Bak, evli çiftler bazen duygusal bir kısıtlamaya girerler ve birbirlerine karşı ne hissettiklerini ifade etmeleri biraz zorlaşır.
Sometimes married people get into an emotional straitjacket, and it's kind of hard for them to express how they truly feel about each other.
Sis mi yoksa çiçekler mi olduğunu söylemek oldukça zorlaşır.
It is difficult to tell whether it is fog or flowers.
Yaşlandıkça, hayat zorlaşır.
As you get older, life gets tougher.
Böylece bulmak zorlaşır.
It makes it much harder to find. Who?
Yoksa bu iş çok zorlaşır,
And if they don't, tough shit.
Palmiyeden daha çok petrol kuyusu olduğunu görmek zorlaşır ve neredeyse eski güzel günlere benzer.
It's harder to see that the oil rigs outnumber the palm trees and it's almost like the good old days.
Bir memur, bölüm kurallarını çiğnemeyi, alışkanlık haline getirmişse iyi bir polis olarak işini yapması oldukça zorlaşır.
When an officer takes it upon himself to violate department regulations it makes it hard for a good cop to do his job.
# Ve git gide zorlaşır. #
And it's getting harder
Eğer Catherine'i bir nesneden çok bir insan olarak görürse ona zarar vermesi zorlaşır.
If he sees Catherine as a person and not just an object, it's harder to tear her up.
Ne kadar yüksekten uçarsan, onların seni göremesi zorlaşır!
Fly as high as you can so you aren't seen by them!
Büyürken öğreneceksin ki, büyüdükçe, hayat zorlaşır.
One of the things you'll learn as you grow as you grow older, is that life gets very complicated.
- Evet ve öyle bir şey olduğunda çok zorlaşır.
- But sometimes they flare up. - They do, and when it happens it gets tough when that happens.
Yan durursan seni vurmaları zorlaşır.
Stand sideways, you're less of a target.
Başlığı "Aman Tanrım, o hala burada mı?" olan bölümde açıkça şunu belirtiyor : Bir çift ne kadar uzun süredir birlikteyse, erkeğin karısından bir şey gizlemesi o kadar zorlaşır.
Well, in the chapter titled, "My God, Is She Still Here?" it states that the longer a couple has been married the less likely a man can hide anything from his wife.
Büyüdükçe inanmak da zorlaşır.
As we grow older it becomes difficult to just believe
Bu dönüşleri yapmak çok zorlaşır.
Those turns would be awfully hard to manoeuvre.
Beynin ne kadar az oksijen alırsa, mantıklı düşünmek o kadar zorlaşır.
The less oxygen your brain gets, the harder it is to think straight.
Yol zorlaşır
♪ The road gets rougher ♪
Şu anda tutuklusun. Eğer sorularıma... cevap vermezsen işin zorlaşır.
If you don't answer thoroughly, things are going to get tougher, and you know what I'm saying.
Ve eğer evet demezsen her şey zorlaşır.
But if we don't say "Yes" it will all be more difficult.
Ne kadar uzarsa çözmekte o kadar zorlaşır.
The longer you take, the harder it'll be to crack.
- O zaman işler zorlaşır.
- That's when it gets hard.
Ama ne kadar beklersek, onları hedeflememiz o kadar zorlaşır.
But the longer we wait the harder it's going to get
İlk kez yapmak gibi... ne kadar çok beklersen o kadar zorlaşır... bekaretini kaybetmek gibi.
it's like the first time.. the more you wait, the harder it gets.. like losing your virginity.
Sanırım, bunu yapsaydın, tek başına yaşaman zorlaşırdı.
Well, I suppose if you did, it'd make it harder to live life alone.
- Biliyorum. - Ama sonra zorlaşır.
- It gets harder later.
Daha fazla zaman geçtikçe, iz sürmek zorlaşır.
The more time passes, the colder the trail grows.
Grandcourt'u vahşileştirirsen Diplow meselesinin altından kalkmamız zorlaşır.
If you make Grandcourt savage, it'll make this Diplow business all the harder to pull off.
İnsan bu kadar düşünce hayat çok zorlaşır.
It's hard to come down in the world as far as I have.
Eğer avlanıyorsa, bölgede daha uzun zaman bulunmalıdır ve.. ... gitmeye ikna etmek daha zorlaşır.
If it's a haunting, the longer a specter is in the area the harder it is to convince them to leave.
Ne kadar uzun süre geçerse bulunması o kadar zorlaşır.
The longer she's missing, the worse it gets, right?
Ama merkez gezegenlerden uzaklaştıkça, hayat zorlaşır bu da bir parçası.
But the further you get away from the central planets, the harder things are... so this is part of it.
İşleri ne kadar bırakırsak o kuleleri geri almamız o kadar zorlaşır.
You know, I mean, the longer we hold off... the harder it's going to be to maintain the towers.
Bana saygısızlık etmeye devam edersen, burada işler senin için zorlaşır.
You keep disrespecting me, and it's gonna get rough around here.
Sorun şu ki, Eğer yeterince dikkatli bakarsan iki tarafın birbirinden ayrı olduğunu söylemek, Zorlaşır.
The problem is, if you stare at it long enough... it can get hard to tell the two sides apart.
Yerini belirlemek için ne kadar uğraşırsan, hızını belirlemen o kadar zorlaşır, ya da tam tersi.
The more you fix its position, the more uncertain its velocity, and vice versa.
Çünkü eğer verirsen, işler zorlaşır.
Because if you do, that's when things will get difficult.
Ama hastalıktan sayıkladığımı düşünürseniz daha zorlaşır.
But it's gonna be more difficult if you think I have sickbed dementia.
Çorba yapmak için sebze lazımdır... ama sebze bulmak gittikçe zorlaşıyor.
You need vegetables in soup... but vegetables are getting harder and harder to find.
Yaşlandıkça daha da zorlaşır.
It's all you have left.