English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Ç ] / Çul

Çul traduction Anglais

211 traduction parallèle
yakalandığında çul giyiyordun Barakada yaşıyordun.
Being dressed in rags when you were caught. Living in a hovel.
O mucizeler Sur ve Sayda'da yapılmış olsaydı,.. ... çoktan çul kuşanıp külde oturarak tövbe etmiş olurlardı.
If Tyre and Sidon had witnessed such miracles they would have repented in sackcloth and ashes long ago.
Çul kuşanıyorlar sokaklarında.
In their streets they shall gird themselves with sackcloth.
Oğlum, nefsinin kıpırdadığını hissettiğinde üzerine bir çul giyip bir kere "Tanrım" de.
My son, when you feel the prickings of the flesh... put on a hairshirt and say an "Our Father."
Ne vurgunu? Çul çaputtan başka bir şey yok ki.
Today's loot isn't much, you know.
" Şimdi çul ve küllerin içinde devam etmelisiniz yolunuza.
" Now you must go in sackcloth and ashes.
"ve güneş, keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı ve ay kan rengine döndü."
"... and the sun became black as sackcloth and the moon became red as blood. "
Aşk sınıf veya çul tanımaz.
Love knows nothing of rank or riverbank.
Çul ve kül, koru beni.
Spare me the sackcloth and ashes.
İkimizde tahmin yürütmede başarısız olduk değil mi efendim?
Well, that lands both of us in a cul-de-sac, doesn't it, sir?
- Şimdi bir hırsızım ve sen "Serseriler Markizi" sin, ve senin kuzenlerin, - Barcarolle, Jactance ve Cul-de-Bois lerdir!
But I'm a robber now and you're the Marquise of the Angels, and your cousins are Barcarolle, Jactance and Cul-de-Bois!
- Yeni Şef, Cul-de-Bois dir.
Cul-de-Bois is the new Coësre.
Hatta şimdi, biz ondan söz ederken bile, şüpheli manevralar hemen arkamızdalar, ve biz çıkmaz bir sokakta ilerlemekteyiz.
Perhaps even now, while we mention it. the doubtful manoeuvre is already behind us and we are proceeding into a cul-de-sac.
- Senin yüzünden ölü bir adam oldum
From the Cul-de-Sac in which you let me die.
Yakında tüm Kırım çıkmaz bir sokağa dönecek.
and soon the whole Crimea will be a cul de sac
Unutma, çıkmaz sokak büyük kuzey duvarının orada.
Remember, the cul-de-sac is by the great north wall.
Ordan kaçamayız!
It's a cul-de-sac!
Evet ama çıkmaz sokaktasınız.
Yeah, you're also in a cul-de-sac.
Soğuk ilişkilerden nefret ederim.
I hate cul-de-sacs. There's only one way out, and the people are weird.
Ve sonrasında, çok şükür... ağrı, bilincimin uzak köşesindeki bir varoşa, çıkmaza doğru geri çekiliyor.
After which, thankfully, the pain retreats to a cul-de-sac in a distant suburb of my conscious mind.
Mimi şu siparişleri götürür müsün?
Mimi, magnes le cul?
Ne oldu ki?
Quais m'en plus j'ai rien à m'foutre sur le cul.
Bir başka biyolojik hata olacağız sadece, bir evrimsel tuzak.
Just another close-end biological mistake, an evolutionary cul-de-sac.
Çünkü yolun sonunda savunmasız kalacağın çıkmaz bir sokak var.
Because at the end of that road is a cul-de-sac of vulnerability.
- Savunmasız kalacağım çıkmaz sokak mı?
- "Cul-de-sac of vulnerability"?
Bir cul-de-sac.
A cul-de-sac.
Orası çıkmaz sokak.
It's a cul-de-sac, right.
Şehrin çok kötü bir bölgesindeki o karanlık çıkmaz sokakta soyulduğun geceden beri arabanın ön koltuğunun altında bir silah bulunduruyorsun.
You keep a gun under the front seat of your car ever since you were robbed in that dark cul-de-sac in that very, very bad part of town.
Burası güzel ve sakin bir ev. Arkasında ağaçları ile bir bahçesi var. Balık tutar mısın?
This one's nice and secluded on the end of the cul-de-sac with woods behind.
Dön dolaş, tekrar tekrar. Yine aynı, eski çıkmaz sokak.
One continues to turn in round, the same good old man cul-de-sac.
Çıkmaz bir sokakta.
In a cul-de-sac.
- Her türlü yanlış anlama ve çıkmaz var orada.
- There's all sorts of twists and cul-de-sacs. It's wild.
Maddi bir kriz içindeyim.
I am in a financial cul-de-sac.
Yüzü tırmanmaya başlamadan önce karar vermiştik, aşağıya inerken Siula Grande ile Yerupaja dağlarının arasında Kuzey sırtını kullanacaktık
We decided before we even climbed the face that we were going to come down the north ridge of the mountain, down to a cul between the mountain Siula Grande and another mountain called Yerupaja.
Çıkmaz sokak demek istiyorum.
I mean the cul-de-sacs.
Yuvamı hiçbir şey için terk etmem.
I don't leave the cul-de-sac for anything.
Yuvamdan sadece Jon beni götürünce çıkıyorum, ve son zamanlarda çok sık gidiyoruz, galiba benimle bir ilgisi yok.
The only time I ever leave my cul-de-sac is when Jon takes me to the vet. Which he's been doing a lot recently, and it appears to have nothing to do with me.
Yuvanı asla terk etme.
Never leave the cul-de-sac.
Bayanlar ve baylar, yuvayı terk etti.
Ladies and gentlemen, Garfield has left the cul-de-sac.
Ölü nokta.
Cul de sacs.
Kutunun içi bir cadde gibi ve iki uç da çıkmaz sokak.
Inside the box, it's like a street, and both ends are cul-de-sacs.
Bunu kötü anlamda söylemiyorum ama genetik olarak sen bir... çıkmaz sokaksın.
I don't mean this in a bad way but genetically you are... a cul-de-sac.
Çıkmaz sokağa saptın.
You have quite the little Cul-de-sac going here.
Öyle. "Culs-de-sac" ın çoğulu "culs-de-sac" mı?
- The plural of cul-de-sac is culs-de-sac?
Yani dünyadaki herkes cul-de-sac'ın çoğulunun culs-de-sac olduğunu biliyor mu?
So everyone in the entire world knew... - the plural of cul-de-sac was culs-de-sac?
- Cul-de-sac.
- Cul-de-sacs.
Belki çıkmaz sokakta bir çiftlik evi alacağız.
Maybe we're gonna buy a ranch house in a cul-de-sac.
- Çıkmaz sokak.
- Cul-de-sac.
... komşular ilk kıvılcımların 9 civarında görüldüğünü... yangınınsa saat 10'da başladığını ve çıkmaz sokağı sardığını söylüyorlar.
... neighbors say the first sparks were seen just past 9 : 00, and it wasn't until 10 : 00 that the fire began to take hold of the cul-de-sac.
Bunlar çimleri olan ve her yanı çevirili aile evleri.
Those are single-family homes with lawns and cul-de-sacs.
En çok da "Gücü kullan" yazsını seviyorum. Çoktan modası geçse bile.
You know, and you're like, "Use the Force." You're already in the cul-de-sac.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]