English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Ö ] / Ödünç

Ödünç traduction Anglais

8,590 traduction parallèle
Oyuncak ayıcığım seni bir dakikalığına ödünç alabilir miyim?
Uh, uh, wally bear, uh, can I borrow you for a minute?
Okuldan sonra, yeni bir bilgisayar ödünç almak için gizlice kütüphaneye girmeye çalışmıştım.
After school, I tried to break into the library to borrow a new p.C.
Hadi yapalım. Yarın bizim evin önüne gel, sana babamın elbiselerinden birini ödünç vereyim.
- Let's do this... meet me at my house tomorrow morning...
Ondan ödünç almalısın.
You should probably borrow that from her.
Cori'nin yıllığını ödünç alabilir miyiz?
Would you mind if we borrow Cori's yearbook?
Ödünç alabileceğim bir lazet sabitleyicin var mı?
Hey, you have a laser level I can borrow?
Bu yüzden size eşlik etmesi için etrafta K-9 köpeği olan, müsait memur var mı diye sordum, 31. üniteden onu ödünç aldım bu yüzden ona iyi vakit geçirtin.
So I called around for an available K-9 officer with a bomb sniffer mutt to escort you two, she's on loan from the 31st so show her a good time.
Ayakkabı şirketimden para ödünç alıp sana bir limuzin alacağım.
I'm borrowing money from my shoe company and buying you a limo.
Bir dahaki sefere elbiselerimi ödünç alacağın zaman önce sor!
Next time you want to borrow my clothes, ask first!
Ama tel örgüleri göz önünde bulundurunca merdiveninizi ödünç almayı gerçekten çok isterim.
But I haven't considered the wire. I'd really like to borrow your ladder?
Gruptan biri John Clauser, çalıştığı laboratuvardan birkaç ekipman ödünç aldı ve kuantum mekaniği hakkında özgün ilk testi gerçekleştirdi.
One of their group, John Clauser, borrowed some equipment from the lab he was working in and set up the first genuine and ultimate test of quantum mechanics.
Bana niye giydiriyorsunuz ödünç giysileri?
Why do you dress me in borrowed robes?
- Sizden ödünç alabilir miyiz?
- So, could we borrow some of your's?
Bize ödünç verebileceğin bir aracın var mı acaba?
I don't suppose you have a vehicle we could borrow?
Ona biraz ödünç yürek veririm.
I will rent you a nice set of balls.
Çalmadık bir şey, ödünç aldık.
We didn't steal the boat, we borrowed the boat.
Sahibi arabasını kimin ödünç aldığını bilsin.
I want the owner of this car to know who borrowed it.
Arabanı ödünç alabilir miyim?
Do you mind terribly if I borrow your car?
- Ödünç mü?
- Borrow it?
Kamyoneti ödünç alıyorum anne.
I'm borrowing the van, Mum.
Düğünlerindeki o havalı sandalyeleri ödünç alabilirmişiz.
They said that we could borrow those cool chairs they had at their wedding.
Birkaç günlüğüne ödünç aldık ama çok pis lan, biz de temizliyoruz işte.
You know, we're borrowing it for a couple days. This thing's a fucking mess, though, we're just cleaning it out, you know?
Arabayı ödünç alırsın bize sonradan katılabilirsin.
We can lend you the Mehari, so you can join us later.
Arabayı ödünç alabilir miyim?
Can I borrow the wheels?
Bir süreliğine minibüsünüzü ödünç almamız gerekiyor.
Listen, we need to borrow your van for a little while.
Kalemini bir saniye ödünç alabilir miyim?
Do you mind if I borrow your book for a second?
- Telefonunu ödünç alabilir miyim?
- Can I borrow your phone?
Bana seninkini ödünç verebilir misin?
Could you lend me yours?
Parayı ödünç alabilir, ardından tanka gider ve parayı ödersin.
You can borrow the money and then go on the rig and pay it back.
Bu civarlardaydım ve biraz esmer şeker ödünç alabilir miyim dedim.
No, I was just in the neighborhood and wanted to see... if I could stop by and borrow a cup of brown sugar.
Yahut sadece ödünç de alabilirsin.
Or you can just borrow it.
Bluzunu ödünç alabilir miyim?
Can I borrow your blouse?
Arabanı ödünç alabilir miyim?
Can I borrow your car?
Ödünç alabileceğin bir arkadaşın var mı?
Got a friend that can loan you one?
Kağıt kalem ödünç alabilir miyim?
Can I borrow a pencil and paper?
- Ödünç alıyorum.
Borrowing.
Birini ödünç alabilir miyiz sence?
You reckon we can, I don't know, borrow one?
Birini ödünç alabilir miyiz?
- -Can we borrow one?
Sizi bağlayıp atlarınızı ödünç alacağız.
We're gonna have to tie you up, and we'll have to borrow your horses.
- Karını ödünç verdiğin için sağ olasın.
Thanks for loaning'her out.
- Ödünç aldığını biliyor mu?
- Does he know you borrowed it?
- Malzemelerinizi ödünç alabilir miyim?
- Would you lend us your weapons?
Afedersiniz, malzemelerinizi ödünç alabilir miyim?
Excuse me... Would you lend us your weapons?
Yüzerek gelip altın kadehimi ödünç alabilirsin.
You could swim over and borrow a cup of gold.
Svana onu ödünç alabilir mi?
Do you think Svana could borrow it?
Yani CD'lerde ve diğer finansal aletlerde ama ödünç verebilirim.
I mean, it's in CDs and other financial instruments but it would be a loan.
Belki de ödünç verebilirim.
Well, perhaps I could lend it to you.
Ben senin telefonu ödünç alsam ve sen yeni bir tane alsan nasıl olur.
How about I borrow your phone. And then you go buy a new one.
Ödünç alabileceğini söylemiştim.
- Well, I told him that he could borrow it.
ben onlardan hiç almadım tamam. bu zorunluluk senin neslin bunun suçla alakalı olduğunu bilemez mendil taşımanın en iyi nedeni, onu ödünç verebilirsin
That one I just don't get at all. Okay. It's essential.
Ödünç aldım.
Borrowed.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]