Öldügünde traduction Anglais
4,396 traduction parallèle
Sen de öldügünde bayraklarin yariya çekilmesi hayaline veda edersin.
Then you can say goodbye to your dreams of flags flying at half-mast when you're dead.
Senin ailen öldüğünde güzel bir cenaze yapıldı ve herkes ağladı.
When your folks died, there was a pretty funeral, and everybody cried.
Caroline, biz John'u onlar öldüğünde kaybettik.
Caroline, we lost John when they died.
Kelebekler öldüğünde ise daha güzel bir şeye dönüşürler.
But when butterflies die, they become something even more beautiful.
- Şu bebek öldüğünde.
When that baby died.
Öldüğünde yirmi yaşındaydı.
Twenty... when she died.
Biliyorsun. O öldüğünde bu hepimizi üzdü.
You know, when she passed, it broke us all up.
Sera, üzgünüm. Lilly öldüğünde ayrıldığımı biliyorum. Tamam mı?
Sera, I'm sorry, okay.
Herkes öldüğünde, seni affettim.
When everyone was dead, I forgave you.
Clara öldüğünde ben de ne yapacağımı bilemez haldeydim.
I was lost when Clara died.
Evet öldüğünde 39 yaşında olduğu yazıyor.
Yeah, it says he was 39 years old when he died.
Ron öldüğünden beri değil tabii ki, ve o öldüğünde, seni de kaybedeceğimi zannettim.
I mean, certainly not since Ron died, and when he did, I thought I'd lose you.
Baban öldüğünde kim oteli işletecek?
Who will be running the hotel if your father dies?
"Bütün piçler gittiğinde ve öldüğünde geriye sadece kafanı dinlemek kalır."
"When all the bastards are gone and dead, only then rest your head."
Annen öldüğünde, Maddie bana en çok annenizin senin düğününde olamayacağına üzüldüğünü söylemişti.
When your mum died... Maddie told me that what really broke her heart was that your mum would never be at your wedding day.
Annem öldüğünde 4 yaşındaydım.
My mom died when I was 4, and, um...
Öldüğünde zaman durur.
time freezes when you're dead.
O öldüğünde Petra daha yeni doğmuştu.
You know, she was a year younger... than Pets when she died.
Bir çocuk korkunç bir kaza gibi bir şey sonucu kötü şekilde öldüğünde cesedini kana bulayıp kemiklerine kadar yakıp bütün vücudunu altınla kaplarlarmış.
When a kid died violently, in some horrific accident or whatever... what they would do, they would take the body, cover it in blood, dry burn the bones, and encase the damn thing in gold.
- Öldüğünde mezarına gittim.
When you were dead, I went to your grave.
Babam öldüğünde yapmak istediğim neydi?
What was I supposed to do when dad died?
Seni çok sevdi ama öldüğünde sanki seni hiç tanımadığı hissine kapıldı bence.
He loved you... but when he died... I think he felt like he didn't really know you.
Fakat babam öldüğünde, annem Hollanda'ya geri döndü,... ve ben de büyükbabamla yaşamaya geldim
But when my father died, my mom went back to Holland. And I went to live with my granddad.
Halan öldüğünde bana senin bazı eşyalarını verdiler.
When your aunt passed away, they gave me some things you had there.
O öldüğünde almıştım.
Got him the day he died.
Trevor diyor ki, "Bir dost öldüğünde ne oluyor da böğürür gibi feryat ediyorsunuz?"
Trevor says, "What in tarnation are you doing yelling'low'for when a fella's passing?"
Emma annen öldüğünde, göz yaşlarıma hâkim olamadım.
Emma... when your dear mother died, I cried.
hayır birisi öldüğünde beyaz giyilir.
no white is when someone dies.
birisi öldüğünde siyah giyilir.
black dress is when someone dies.
sen öldüğünde, biz zaten buluşacağız.
once you will die, we will meet.
Kendime bile bakamıyordum. Delia öldüğünde yıkılmıştım.
I couldn't have looked after you myself I was destroyed when Delia died.
- Öldüğünde kaç yaşındaydım?
- How old was dad when she died?
Üst katta bir kiracı öldüğünde cesedi, kurtlar tavandan dökülmeye başladığında fark edildi.
When a roomer who lived upstairs died, his body was discovered when maggots started to drop through the ceiling.
Lee Strasberg öldüğünde, Strasberg ailesi tarafından verildi.
It was given to me by the Strasberg family when Lee Strasberg passed away.
Oğlum öldüğünde senin yaşındaydı.
He was your age when he died.
- Öldüğünde neredeydin?
- Where were you when she died?
Anne ve babamız öldüğünde, o tekerleği karnına iki lokma girsin sırtın pek olsun diye satmak zorunda kaldım.
When Mom and Dad died, I had to sell that tire to put food in your belly and a shirt on your back.
Geçen sene yapayalnız öldüğünde, eşyalarını araştırırken hiç göndermediği bu mektubu buldum.
When he died last year, alone, I was going through his things, and I found this letter he never sent.
Sevdiğini ziyaret ederken öldüğünde, indirim almalısın.
You should get a discount, if you die visiting your beloved.
Karın öldüğünde mi?
When she died?
Tanrıya şükür, öldüğünde iyi bir mantıklıydı.
Thank God he had the good sense to die when he did.
O öldüğünde, annem ve abim arabayı satmak istediler.
So when he died, my mother and my brother they want to sell the car.
"Ama bir kez öldüğünde, bu imkânsızdır."
"Once you're dead, it gets significantly harder."
- Ninem öldüğünde ben öyle yapmıştım.
That's what I had to do with my nana. - Yeah.
"Öldüğünde".
"When."
Öldüğünde bile her zaman annen olarak kalacağım.
Even when you die... I'll always be your mother.
Babası öldüğünde bir şey onu durdurdu.
Something stopped in him when his father died.
Ve o öldüğünde hiç kimsesi yoktu. Ve ben de onu aldım ve büyüttüm.
And then when she died he didn't have anyone else so I just took him in and I raised him up.
Öldüğünde sana kocaman bir anıt mezar yaptırıp bir sürü hazineyle beraber gömelim seni.
We shall build a great tomb and bury you with many riches.
Söz veriyorum, öldüğünde, şahsen ben, organların çıkarılıp..... herbiri ayrı ayrı mücevherden kavanozlara konurken orda olacağım.
I, personally, will see to it that your organs are removed... and placed in separate jewel-encrusted jars.
O insanlar öldüğünde ben evde ailemle birlikteydim.
I was at home with my family when they all were taken.