Öldügünü traduction Anglais
10,471 traduction parallèle
Bir kişinin öldüğünü kabul etmeye karar vermek.
To decide to admit that a person is dead.
Kevin kardeşinin öldüğünü biliyor mu?
Does Kevin know his brother's dead?
Öldüğünü sandım.
I thought she was dead.
Öldüğünü sandım.
I thought you were dead.
Defiance'da. Herkese, yağmacı saldırısında öldüğünü söylüyor.
Back in Defiance... telling everyone you were killed in a raider attack.
15 yıl önce öldüğünü öğrendiğimde ne kadar şaşırdığımı tahmin edemezsin.
Imagine my surprise when I found out... she's been dead for 15 years.
Çoktan ortağının öldüğünü bilmiyorsan tabii.
Unless you already know that your partner is dead.
Kurbanın nasıl öldüğünü düşünüp aynı senaryoyu Booth'a uyarlamadan edemiyorum.
I keep picturing how this man died and then projecting the same scenario with Booth as the victim.
İzin ver de düşen arkadaşlarından daha şerefli öldüğünü görelim.
Let us see if you die with more honor than your fallen friends.
Morluklar gece yarısı ile saat 2 : 00 arasında öldüğünü gösteriyor.
Lividity puts the time of death between midnight and 2 : 00 A.M.
Amanda öldüğünü düşünüyor.
Amanda thinks he's dead.
Muhtemelen sahada veya rakibinin ellerinde öldüğünü düşündüm.
I figured he probably died in the field or maybe at the hands of a competitor.
Marco Simoncelli'nin bugün 16 : 56'da öldüğünü doğruluyoruz.
We can confirm Marco Simoncelli died today at 4 : 56pm.
Kocasının öldüğünü duyduğundan ben evden çıkmadı.
She hasn't moved from the house since getting the news that her husband was killed.
Daha sonra trenini gördüğümde işte o zaman eski Tandy'nin tamamen öldüğünü anladım.
And then I got your train, and I knew Old Tandy was truly dead.
Hepsi bir gösteriden ibaretti ve öldüğünü sanmasam hiçbiri yaşanmazdı.
It was all a show and it would never have happened if I didn't think you were dying.
Katya'nın gözlerimin önünde vurulup öldüğünü gördüm.
I saw Katya get shot and killed in front of me.
Korktum, Çünkü bir an Keen'in öldüğünü sandım.
I'm scared, because for a minute, I thought Keen was gone.
Onun öldüğünü sanıyordum.
I thought he was dead.
Morlukları gece yarası ile sabaha karşı 2 civarından öldüğünü gösteriyor.
Lividity puts the stabbing between midnight and 2 : 00 A.M.
Öldüğünü tabii ki de biliyordum ama her gece canlı olmasını diledim. Ölmüş olduğunu düşünerek feci bir hata yapmış olabileceğimi sandım.
Of course, I knew he was really gone, but... every night I'd dream that he was alive, that I'd made a terrible mistake thinking him dead.
Tımarhanenin eski çalışanlarına ulaşmaya çalışırken, çoğunun gizemli bir şekilde öldüğünü fark ettim.
When I tried approaching the ex-employees of the asylum I found that most of them had died mysteriously.
Tanıdığınız Tandy'nin tamamen öldüğünü garanti edebilirim.
I tell you the Tandy you knew truly is dead.
- Lütfen öldüğünü söyleme.
- Please don't say that he's dead!
Ah, Ford amca burada ki herşeyin öldüğünü söylemiştin, değil mi?
Uh, Uncle Ford, you said everything down here is dead, right?
Bu adam Nellas'ın öldüğünü söylüyor.
This guy says Nellas is dead.
- Öldüğünü söylememiştim ki.
I never said that he died.
Sadece nasıl öldüğünü görüyorum.
Only how one dies.
Nasıl öldüğünü?
How you'll die?
Ben öldüğünü düşünüyorum.
I think she's dead.
Tanrım April! Öldüğünü sandım!
God, April, I thought you were dying!
Arkadaşının öldüğünü öğrendi.
He just learned his friend died.
Epperly'nin artık orada çalışmadığını, araştırma falan olmadığını ve adamın öldüğünü söylediler.
They were saying that Epperly doesn't work there anymore, that there never was any research, and he's dead now.
Ve sen onun pisihinde öldüğünü düşündün.
And you thought he died in pishin.
Hiç gök sineği larvası yok bu da kurbanın son 24 saat içerisinde öldüğünü gösterir.
There's no blowfly larvae, which means the victim died within the last 24 hours.
- Rebecca'nın niye öldüğünü düşünüyorsunuz?
What makes you think Rebecca's dead?
Nia'nın eceliyle öldüğünü, Sinclair'in size kin güttüğünü jüriye kabul ettirmeliyiz.
Convince the judge Nia died of natural causes and that Sinclair has some vendetta against the two of you.
Bunların yanında gelecekteki Brick'in öldüğünü de öğrendim.
You mean, other than I just found out future Brick is dead?
- Nasıl öldüğünü bulmuşlar mı? - Ne?
We have records for the two week period before her death.
Babamın öldüğünü söyledi. Nerede olduğunu söylemiyor.
He said my father was dead, and he won't tell me where he is!
Buraya geldiklerinde sevdiklerinin öldüğünü onlara siz söyleyeceksiniz.
When they get here, you will be responsible for informing them that their loved ones have died.
Erkek arkadaşının öldüğünü söyleyeceğim.
I need to tell her her boyfriend's dead.
Kocasının öldüğünü söylemem gerekiyor.
I'm supposed to notify her that her husband's died.
Bir insana sevdiği birinin öldüğünü söylemek için odaya girdiğiniz zaman ezberlediğiniz maddelerden çok daha fazlasını yapmanız gerek.
When you walk into a room to tell someone that their loved one has died, it's more than just a list of bullet points you've memorized.
Bu çiçekleri annenizin öldüğünü duyunca sizin için topladım.
I picked these flowers for you when I heard your mother passed.
Olaya müdahil olduğumuz için nasıl gerçekleşeceğini görmek zorlaşıyor ama hâlâ öldüğünü görüyorum.
We intervened. That makes it harder to see how it happens, but I still see her die.
Ayrıca onun için öldüğünü de söyledi.
Ugh. He also said you were dead to him.
Her zaman doğunun büyücüsünün çok erken öldüğünü düşünürdü.
She always felt that the witch of the east died too young.
Bana Jimmy'nin öldüğünü söylemiştin.
You told me Jimmy was dead.
Yolda öldüğünü düşünmelerine şaşmamalı.
I wonder if that's why they called it in the field.
Bana bir kazada öldüğünü söylediler.
They told me he died in an accident.