Öldüğüm traduction Anglais
459 traduction parallèle
Ben öldüğüm için.
It's because... I'm dead.
Buna rağmen, umarım öldüğüm zaman beni değiştiren ilahi güç, beni Yen'in yanına yollar.
Just the same, I hope when I cool off, the guy that changes me sends me where Yen is.
Hem öldüğüm zaman, Tara'yı sana bırakacağım.
And when I'm gone I'll leave Tara to you.
Öldüğüm zaman mobilyaları alabilir.
When I die, she'll get the furniture.
Öldüğüm var sayılacaktı.
Now, I was assumed to be dead.
Öldüğüm güne kadar O'ndan nefret edeceğim.
I'll hate him till the day I die.
Ve öldüğüm gün,
And the day I die,
Ben öldüğüm zaman, onlara kim bakacak?
And when I'm gone, who'll see to them?
Siz erkeklere ve kadınlara, birlikte yaşadığım, birlikte öldüğüm sizlere Philip, Eurydice, Parmenio, Philotas, Darius ve Cleitus... kardeşim...
To you, you men and women with whom I have lived and with whom I have died... Philip, Eurydice, Parmenio, Philotas, Darius... and Cleitus... my brother...
Öldüğüm zaman ortağım olabilirsin.
When I'm ready to die, you can be my pardner.
Aslına bakarsan öldüğüm zaman vücudumu Columbia Tıp Merkezi'ne vermeye söz verdim.
As a matter of fact, when it's time for me to go... and I may go just like that... I have promised my body to the Columbia Medical Center.
300 yıl boyunca, hiç değişmedim ama, hemşiremin kollarında öldüğüm için itidalin ezasına katlanmak zorunda kaldım.
For 300 years, I remained the same man but I had to endure the torment of continence because I died in the arms of my nurse.
Çok garip. Bunu verirken bana dedi ki... " Bunu, ben öldüğüm zaman içeceksin.
It's funny, when he gave it to me, he said : "You will drink it when I am dead."
Belki de öldüğüm için duyamıyordur.
Maybe so... because I'm dead now.
Nerede öldüğüm fark etmez.
It makes no difference where I die.
Öldüğüm zaman da beni izleyecek misin?
And when I die, will you follow me there, too?
Ve öldüğüm zaman da ölülerle kalmak isterim.
And when I'm dead, I'll want to remain with the dead.
"Öldüğüm zaman, gençliğimde giydiğim beyazların içinde gömün beni."
"When I die, bury me in the white clothes I wore in my youth"
Ama öldüğüm zaman, tatami üzerinde ölmek isterim!
But when I die, I'd like to die on tatami!
Öldüğüm zaman?
When I've died?
Böylece öldüğüm zaman bilecekler.
That's so they'll know when I'm dead.
NasıI kahramanca öldüğüm gibi.
I mean, like how valiantly I died.
Öldüğüm zaman onlardan kurtulacağım.
I'll sneak away from them and die.
Bu albümü öldüğüm gün sana vermeyi planlıyordum böylece katili bulabilecek... ve herşeyi daha iyi anlayabilecektin!
I intended to pass this album to you the day I die, in case I can't find the murderer So that you'll understand everything then
Ölüm cezası alırsın, öldüğüm için de varisime madalya takarlar.
You get hanged I get a medal, posthumously.
Öldüğüm zaman bu parayı Seiji'ye bırakmayı düşünmüştüm.
I figured that when I died Seiji could have this money.
Öldüğüm zaman tüm mal varlığım en yakın dört arkadaşım arasında paylaşılsın.
My entire estate is to be divided equally among whoever are my four closest friends when I die.
Öldüğüm zaman beni nereye koydukları umurumda değil.
I don't care where they put me when I'm dead.
Günah çıkartmadan öldüğüm için bana gerçek cehennem azaplarını yaşattırma sevgili Tanrım.
Let me not undergo the real pains of hell, dear God, because I die unshriven
Öldüğüm zaman.
Moment of dying.
Öldüğüm zaman herşey yoluna girecek.
Everything will be OK when I'm dead.
Wang Lian Hua, Elimden öldüğüm için şanslısın
Wang Lian Hua, you die by my hands at last
Öldüğüm zaman minik elin omzumda olacak "
When I die, your tiny hand on my shoulder... "
- Davetiyeleri unutma ve ben tam öldüğüm anda teslim edildiğinden emin ol.
- Don't forget to pick up the invitations, and make sure they're hand delivered the moment I die.
Öldüğüm güne kadar benimki de görünmezdi seninki de öyle.
Mine were invisible until the day of my death as yours shall be.
" Öldüğüm zaman, bu binlerce ölümümden biri olacak... ve düştüğümde, çağlar öncesinden çizilmiş bir çizgiye düşeceğim.
'When I will die, I already died a thousand deaths... and when I fall, I will fall into a line that started out ages ago.
Öldüğüm anda Lutan, eşleşme anlaşmamız da bitti.
At the instant of death, Lutan, our mating agreement dissolves.
Öldüğüm zaman, insanların :
When I die, I want people to say :
Öldüğüm zaman hasta olmak isterim, sağlıklı değil.
When I die, I want to be sick, not healthy.
Benim öldüğüm haberini aldıklarında bütün korkularına rağmen greve gittiler.
When they heard of my death, they went on strike despite their fear.
Herhalde neredeyse öldüğüm içindir.
Perhaps because I nearly lost my life.
Böyle bir zamanda öldüğüm için halk beni öldürecek.
My public will kill me for dying at a time like this.
Beni öldürdü ve uğruna öldüğüm paralarımı çaldı.
She killed me and took the money that I died for.
Öldüğüm zaman gereksiz kargaşa istemiyorum.
When I pass away, I don't want any fuss.
Öldüğüm gün cebimde bir çift elmas küpe vardı.
I had a pair of diamond earrings with me the day I died.
Öldüğüm gün yanımda olan!
The day I died!
Öldüğüm zannedilsin istiyorum
I want to make it look like I've been killed.
Eğer bir gün eşlerinden birini kucaklarsan, o anda öleceksin, tıpkı şu anda... benim öldüğüm gibi...
If one day you take one of your wives in your arms, at that moment you will die, as I do now.
Öldüğüm için mi mutluydun?
You were happy because I was dead?
Bu büyük savaşta... sadece savaşmayıp öldüğüm için hatırla.
I also died in this great fight.
Çeviri : [® Renegade ®] 21 Eylül 1945, Öldüğüm geceydi.
September 21, 1 945. That was the night I died.