Ölmeyeceğim traduction Anglais
753 traduction parallèle
Ölmeyeceğim!
I won't die!
Ölmeyeceğim!
I'm not going to die!
şimdi ölmeyeceğim.
I'm not going to die now.
Ölmeyeceğim.
I won't die!
- Ölmeyeceğim.
- I won't be killed.
Oraya varmadan ölmeyeceğim.
I will not be killed before I get there.
Ama ölmeyeceğim.
But I ain't going to die.
Evlat, başkan olmadan ölmeyeceğim.
Boy, I'll live to be president.
Ölmeyeceğim!
I won't!
Ama bilincinde değildim ve bunun için ölmeyeceğim!
But I didn't know it then and I'm not going to die for it.
Öyle hemen ölmeyeceğim.
I'm not going to die.
Ben ölmeyeceğim... geri döneceğim.
I ain't gonna be dead. I'm coming back.
Ölmeyeceğim.
I won't die.
Asla ölmeyeceğim.
I'm never going to die.
Çok ama çok yaşlı olacağım, ama ölmeyeceğim.
I'll get really, really old, but I'm not going to die.
Ben o kadar kolay ölmeyeceğim.
I won't die so easily.
Ölmemi bekliyor ama ölmeyeceğim.
She's hoping I'll die, but I'm not going to.
Ölmeyeceğim.
I ain't gonna die.
Sen buralardayken ölmeyeceğim.
I can't die, with you around
Ama tek başıma ölmeyeceğim.
But I will not die alone.
Ben ölmeyeceğim ki.
I'm not gonna die.
# Ben daha ölmeyeceğim ki
# But it ain't my time to die
Ölmeyeceğim, değil mi sevgilim?
I won't die, will I, darling?
Beyaz teni yakan gün ışığında ölmeyeceğim.
I'm not gonna die with the sun burning into that white skin.
Ölmeyeceğim.
I'm going to live.
Ben ölmeyeceğim.
I ain't going to die.
Ben burası için ölmeyeceğim.
I sure ain't sure I'd die for that.
Kore için ölmeyeceğim. Ve 10 yıl da yatmayacağım.
It's a cinch I ain't gonna die for Korea, or serve ten years for it, neither.
En azından açIıktan ölmeyeceğim.
WELL, I'M NOT GOING TO STARVE TO DEATH ANYWAY.
Bundan sonra yavaş yavaş acımdan ölmeyeceğim.
I'm not going to slowly starve to death any more.
Gerçekten ölmeyeceğim.
I won't actually die.
O zaman... Bu kadar güzel bir masaörtüsü üstünde yemek yemeden ölmeyeceğim!
I won't die before having eaten on such fine a tablecloth!
Tekrar ölmeyeceğim!
I won't die again!
Korkma, ölmeyeceğim.
Don't be afraid, I'm not going to die.
Ben sen kendini kanıtlayacaksın diye ölmeyeceğim.
I'm not dying to prove you've got guts.
Köpek gibi ölmeyeceğim.
I won't die like a dog!
Ama, kocamın katili her kimse, o can vermeden ölmeyeceğim.
But I won't die
Ben asla ölmeyeceğim!
I will never die!
Asla ölmeyeceğim...
I will never...
Ama ben evcil bir Kızılderili olarak ölmeyeceğim.
But when I die it will not be as tame reservation Indian.
Ama asla açlıktan ölmeyeceğim.
But I will never starve.
Xiao Mei, bana çok iyi olduğunuz için ölmeyeceğim
Xiao Mei, you're so good to me, I won't die
Ölmeyeceğim.
I am not going to die.
Ben ölmeyeceğim.
I'm not going to die.
Hayır, ölmeyeceğim!
No, not me!
Bu şekilde ölmeyeceğim!
I won't die like this!
Ben de ölmeyeceğim!
I won't die either!
Bu madenlerde ölmeyeceğim.
I'll die not in there.
Ölmeyeceğim.
I'll survive.
Bu, ölmeyecegim anlamina mi geliyor
You mean to say I ain't dying'?
Ölmeyeceğim.
Until the man who slew my husband is