Ölmeyeceğiz traduction Anglais
279 traduction parallèle
Baba, açlıktan ölmeyeceğiz.
But, Dad, we will not die of hunger.
Şey, en azından açlıktan ölmeyeceğiz.
Well, we won't starve, anyway.
Artık açlıktan ölmeyeceğiz.
No chance of starving now.
Ülkemizin gerçek refahı için bir tekimiz bile ölmeyeceğiz.
Not one of us would fail to die for the true welfare of our nation.
Hepimiz ölmeyeceğiz ; son borazan çalınınca hepimiz bir anda değiştirileceğiz.
"Omnes quidem resurgemus, sed non omnes mutabimus in gloria".
Açlıktan hiçbir zaman ölmeyeceğiz
WE'RE NOT GOING TO STARVE ANY LONGER.
Sizler yürüyebilirsiniz, ancak bizler burada ölmeyeceğiz.
You can walk, but we're going to die here.
Ama biz ölmeyeceğiz.
But we are not going to die.
Biz ölmeyeceğiz.
We ain't gonna die, Rachel.
- Barbara, hayır, ölmeyeceğiz.
- Barbara, no we won't.
Neyse, en azından susuzluktan ölmeyeceğiz.
Anyway - We won't be short of mead, will we?
Ölmeyeceğiz.
We're not going to die.
- Tanrı'ya şükür, açlıktan ölmeyeceğiz.
- Thank God, we won't die of hunger.
Herhalde bundan ölmeyeceğiz.
- We all do. All right? We'll get over it.
Hayır. Ölmeyeceğiz.
No, we're not gonna die.
Ölmeyeceğiz.
We're not gonna die.
Birlikte olacağız ama ölmeyeceğiz.
We have to stay together. But we're not going to die.
Ölmeyeceğiz.
We'survive.
Ölmeyeceğiz.
We won't.
Önemli olan oraya vardığımız zaman hiç hastalanmayacağız, yaşlanmayacağız ve ölmeyeceğiz.
What's important is that... when we get where we're goin'... we'll never be sick, we won't get any older and we won't ever die.
- Hayır, ölmeyeceğiz.
No, we're not.
Ölmeyeceğiz, tamam mı?
We're not going to die, all right?
Ölmeyeceğiz!
We're not going to die!
Hayır, ölmeyeceğiz, dostum. Şu pencereden atlayıp, kurtulacağız.
No, we're gonna live, and we're gonna go through that window to do it.
Kesinlikle ölmeyeceğiz!
We most certainly are not!
Elaine... Bering Denizi'ne gideceğiz, aşık olacağız ve asla ölmeyeceğiz.
Elaine, we'll go to the Bering Sea, we'll be in love, and we'll never die.
Neyse ki, en azından burada açIıktan ölmeyeceğiz.
Well, at least this means we won't starve to death.
Burada ölmeyeceğiz Bess.
We're not dying here, Bess.
Sakin ol Ölmeyeceğiz.
Calm down. We're not going to die.
En azından açlıktan ölmeyeceğiz.
At least we won't starve.
Hayır, ölmeyeceğiz.
No, you won't.
Ve biz polis gücü ölmeyeceğiz. Jamdade.
Besides, we haven't joined the force to lose our lives, have we?
Bu gece ölmeyeceğiz.
All right. Too bad.
Biz ölmeyeceğiz.
That's not gonna happen to us.
Sakin ol, Gilbert kardeş, ölmeyeceğiz.
Calm yourself, Brother Gilbert, we're not going to die.
Biz hemen ölmeyeceğiz.
We'll linger.
- Hayır ölmeyeceğiz.
- No, we're not.
Burada ölmeyeceğiz.
We are not going to die.
- Hayır, ölmeyeceğiz.
- No, we are not going to die.
Lisa, ölmeyeceğiz tamam mı?
Lisa, we're not gonna die, OK?
Burada ölmeyeceğiz.
We're not going to die here.
- Ölmeyeceğiz.
- We'll live.
- Ölmeyeceğiz.
- We won't die.
Burada ölmeyeceğiz.
We are not gonna die in here.
Şundan emin olun, açlıktan ölmeyeceğiz.
It's time for freedom and fraternity, and the time is right, girls.
En azından susuzluktan ölmeyeceğiz.
At least we won't die of thirst.
Vaktinde dönebilirsek ölmeyeceğiz.
We'll just have to get back here in time, then, won't we.
- Hayır, ölmeyeceğiz.
No, we're not gonna die.
Hayir, ölmeyecegiz.
No, we won't.
Asla ölmeyeceğiz.
Never die.
Hayır, ölmeyeceğiz.
No, we're not.