Üzerine traduction Anglais
36,397 traduction parallèle
Ve Chale'nin bilgisayar bilimi üzerine ödülleri var.
And, uh, Chale got his degree in computer science.
O inanılmaz uygulamalar üzerine çalışıyor.
He's working on this amazing app.
Tamam, bunu kimseye söylememelisin. Yani lütfen sırrımı etrafa patlatma. Ama Darlington kanunsuzu hakkında bir makale üzerine çalışıyorum.
Okay, I'm not supposed to tell anyone about this, so please don't blow up my spot, but I've been working on a paper about the Darlington vigilante.
Aslında o köşk hakkında araştırma yapıyoruz. Bunun üzerine bir program yapmayı düşünmüştük.
Actually we are doing research on that bungalow we had thought of doing a show on that
Kağıt üzerine bir yemek çiziyor, fotoğrafını çekip bize gönderiyordu.
He would sketch a dish on paper and take a photo of it and send it to us.
İlk kez bir oğlanı dövdüğümde... o çocuk ağabeyime sataşıyordu, üzerine atladım ve...
And the first time I beat up a boy... he was trying to hurt my brother, so I went and I jumped, and I just, like...
Normalde Kir Breton'un üzerine konulan crème de cassis yerine de... üstüne reçel konmuştur.
And then the crème de cassis that would normally be in a Kir Breton, has been evolved into a jam on top.
Yerel gelenekleri bilmek... bir şefin kendi yaratılarını üzerine inşa edeceği temeldir.
Being aware of local tradition is the basis on which a chef should build their creations.
Eskiden İtalya'da bir dergim vardı... ve Ana üzerine bir yazı yazmayı çok istiyordum.
I used to have a magazine in Italy, and I really wanted to make a story on Ana.
Yani Ana üzerine bir yazı yazmayı çok istiyordum.
So I really wanted to do a story on Ana.
Bu yüzden düşünürken, bunun üzerine de düşün.
So, when you think, think about this too.
Kızımın hayatı üzerine yemin ederim.
I swear on my daughter's life.
- Bu talaş tadı üzerine
Eat cereal. - What's the food like sawdust?
Bebek SUV'ye benzer. Ama hafif bir kamyon şasesi üzerine oturtulmuştur.
It looks like a baby SUV, but it's really built on a light truck chassis.
Neden bir telefon rehberinin üzerine otutmuyorsun?
- Why don't you sit on a telephone book?
Bunu üzerine biraz da tereyağı koyacaksın.
Put a little bitty pat of butter on that.
Ama oturup bu adamlar üzerine kafa yoramam.
But I can't sit around brainstorming about these guys.
Bir anda göğsünü tuttu ve dizlerinin üzerine yığıldı.
He j-just clutched his chest and his knees buckled!
Elleriniz başınızda dizlerinizin üzerine çökün.
On your knees with your hands on your head!
Zihnin görev bilincini estetik kaygılar doğrultusunda kavraması üzerine bir eser.
It's a treatise on the aesthetic preconditions of the mind's receptivity to duty.
Nasıl iyi davranılacağı üzerine bir kitap.
A book on how to act good.
Gerçekten uçabilecekken ahlak üzerine konuşmayı seçen sensin.
We could have literally been flying, and all you wanted to do was talk about morals.
Etik ve ahlak felsefesi üzerine çalışacağımız uzun mu uzun saatler.
It will take hours and hours of studying ethics and moral philosophy.
Etik üzerine düşünmüş ve yazmışsın.
You thought and wrote about ethics.
Mahalledeki kargaşa üzerine bile konuşma fırsatımız olmadı.
We haven't even had a chance to discuss all of the mayhem in our neighborhood yet.
Bir kere vodka alevini söndürmenin en iyi yolu üzerine kum atmaktır.
First of all, throwing sand is an excellent way to put out a vodka fire.
Sen dünyadaki en zor konulardan biri üzerine 4000 sayfa yazı yazmışsın.
You wrote 4,000 pages on one of the most complicated subjects in the world.
Yazdıkların üzerine fikirlerimi alarak sonsuzluğu geçirmek seni mutlu edecekse tabii ki danışmanın olurum.
So if spending eternity getting blunt feedback on your circular, rambling ideas will make you happy, then of course I will be your advisor.
Sırt çantasını al telefonu koltuğun üzerine bırak ve işine bak.
Take the backpack, leave the phone on the seat, and be on your merry way.
30.000 sterlininin üzerine yatan sokak serserisinin ismini bilmenin moralini düzelteceğini mi sanıyorsun?
You really think it'll improve your mood to know the name of the street punk that milked you for 30,000 quid?
Ama bu oyun kibarlık üzerine kurulu değildir.
But this game isn't built on niceness.
Kızlar üzerine telefon numaralarını yazardı.
Girls used to write their phone numbers on it.
- Dünyayı kurtarmak için üzerine düşeni yapmaya hazır mısın?
What are you doing? Ready to do your part to save the world?
Siz bunu kullanırken nasıl hayatta kalacağımız üzerine araştırma yapanlarımızındın birini elindesiniz.
You're in the hands of the only one of us who's done the research on how to stay alive while using it.
Tessa, o çiçeği bu ayakkabının üzerine işle.
Oh, Tessa, you need to paint that flower on this shoe.
- Sen din, arkeoloji ve efsaneler üzerine çalıştın.
You study religion, archeology, and myth.
Cezalandırılmalı ama ben yaparsam insanlar Owen'in üzerine oynuyorum sanır.
He needs to be punished, but if I do it, I'm afraid people will think I'm just trying to get back at Owen.
Çünkü sen para verip üniformanın üzerine "Baş Uçuş Görevlisi" yazdıran kişisin.
Because you're the person who paid to have "Head Flight Attendant" embroidered on your uniform.
"Kardeşinin aile adına verdiği zararı onarmak istediğini iddia eden Lena Luthor bir uzaylı tespit cihazının üzerine" Luthor "ismini koyarak şirketin adını sonsuza kadar yabancı düşmanlığıyla ilişkilendirmiştir."
"Lena Luthor's stated goal is to repair the damage " her brother did to the family name, " but by branding an alien detection device with the name'Luthor,'
Nereye gittiğimiz üzerine odaklan.
Focus on where we're going.
Bu aygıtı roket üzerine koyacaklar ve havayı atmosfere atacaklar, Doğru koşullarla umutluyum Bu aslında etkisini tersine çevirir.
They're gonna put this device on the rocket and fire it up high into the atmosphere, hoping with the right conditions that this will actually reverse the effect.
Sana, üzerine basıp geçebileceğim bir umut vermek istedim!
I wanted to give you hope that I could step on!
Kurban ona o kadar âşıktı ki adamın isteği üzerine vasiyetini değiştirdi ve bunu ona söyledi.
She was so besotted with him, she changed her will in his favour and told him.
Sağlık ekipleri üzerine titreyip onu Fisher Hill'e götürdüler.
The paramedics made such a fuss over him, rushing him off to Fisher Hill.
Görev, ev sahibinin isteği üzerine iptal edildi.
Detail was lifted at the request of the homeowner.
Bu adamlar babanın emri üzerine hırsızlık yapmaya geldiler.
Those men came to steal on your father's orders.
Ama duyduğum sesler aptallık ve yalanlar üzerine.
But then I realized that sounds like foolishness and lies...
Onları üzerine düşüyorsun -
- You're all over them. - Where are my kids?
Kırılma üzerine olan.
The one on fracking...
Peki çalışman, şu müzik üzerine olan?
Yeah, and-and your work, you were doing something on music?
Selam Chidi mantıksal pozitivizm üzerine makaleni okudum. Çok duru.
Hey, Chidi, just read your article on logical positivism... so dry.