English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ A ] / Agır

Agır traduction Espagnol

20,654 traduction parallèle
Ama kadınlar evlilikte çok ağır bedeller ödüyor.
Pero una mujer paga un precio demasiado alto en el matrimonio
Merkez, hazır olduğunuzu söylerseniz sizi gururla ağırlar.
La Central os daría la bienvenida con todos los honores en cuanto les dijerais que estáis preparados.
En ağır maskotlar her zaman kaybediyor.
Las mascotas hipertrofiadas siempre pierden.
- Ağır mı geldi?
- ¿ Te ayudo?
- Kim bu? Çekilin hadi, herif çok ağır.
Vamos, es pesado.
"Kapı ne kadar dar olsa da cezalarım ne kadar ağır olsa da kaderimin efendisi benim, ruhumun kaptanı benim."
"No importa si el camino es recto, cuán lleno de castigos esté lo escrito, soy el amo de mi destino, soy el capitán de mi alma."
Böylesine ağır bir acıya katlanabilecek kadar yaşamadı ki.
No tenía suficientes años para sufrir de forma tan extremada.
Kendimi kaybetmek istemiyorum ama bu akşam yaptığımız bayâ ağır gelebilir.
Lo que hicimos esta noche fue bastante pesado.
Thorncroft'un, çok sevilen şovu bittikten sonra kariyerinde uzun, sessiz bir dönem yaşadığı için ağır sinir bozukluğu yaşamış olabileceği kabul ediliyor.
Ahora se acepta que Thorncroft podría estar sufriendo un grave colapso mental, tras una larga pausa en su carrera al terminar la exitosa serie.
Belki bu çok ağır gelir diye düşündüm.
Pensé que sería demasiado.
Durumunun ne kadar ağır olabileceğini bilmiyoruz.
No sabemos qué tan grave su condición puede ser.
Bunlar ulusumuzun toplumsal gücünün dayanıklılığının en ağır şekilde sınandığı zamanlar.
Es el momento cuando la capacidad de recuperación de nuestra nación, cuando nuestra fuerza colectiva, el momento en que todo eso se prueba la mayoría.
Antrenmanın çok ağır.
Has estado entrenando tan duro.
Sultan'a ağır geliyor.
Él viene con todo sobre Sultán.
- Bu biraz ağır oldu.
Eso es gracioso, viniendo de ti.
Bir kişinin ağır yaralandığı düşünülüyor.
Posible víctima herida de gravedad. Ambulancia en camino.
Franks ağır bir kalp krizi sonucu ölmüş. Bu da bize şunu gösteriyor ; büyük yorgun bir karaciğer ve bariz alkol bağımlılığı, bu herhangi bir zamanda olabilirmiş.
Franks ha muerto de un infarto de miocardio, que, dado el estado de su hipertrofiado hígado y su evidente adicción al alcohol, pudo sufrir en cualquier momento.
Gerçekten müşterilerini savunuyorsun. Grey'i sevmiştin. Oldukça ağır suçları olmasına rağmen.
Suele defender a clientes que, como Grey, proceden de trasfondos delictivos.
Hep bir ağızdan haykırın!
¿ Me dan un "aleluya"?
- "Ağır."
- Que soy gorda.
Geride bıraktıklarına bakılırsa, ağır silahlar kuşanmışlar.
Se han estado armando, mucho. A juzgar por lo que dejaron aquí.
Günahın o kadar ağır mı?
¿ Fue tan grave tu pecado?
Bıçağı buradan sokarsanız çığlık atmaya çalıştıkları zaman ağızlarından kan fışkırır.
Introducid la hoja aquí... cuando intenten gritar y la sangre brotará de sus bocas.
Şu hâlime gelebilmek için uzun süre çok ağır şeyler çektim zaten.
Ya he sufrido lo bastante para ser quien soy.
Ağıt yakma gibi, eskiden kalma bir âdetimiz vardır orada.
Hay ahí una antigua tradición de cantar lamentos fúnebres para los muertos.
Biri öldükten sonra yaşlı kadınlar toplanır ve en dokunaklı, en güzel ağıtları yakarlar.
Las mujeres viejas se juntan y cantan los lamentos más emotivos y hermosos.
Anladığım kadarıyla ağır bir kişilik bölünmesi yaşıyor.
Por lo que veo, tiene una genuina personalidad doble.
Ağır ol bakalım ufaklık.
Espera un momento.
Ağır silahlar taşımasıyla bilinir.
Es conocida por llevar potentes armas de fuego.
Yolu doğru olanın yükü ağır olur.
Pesada es la cabeza que lleva la corona.
Nakliyat kamyonuna ilk en kalın ve en ağır kutuları koyacağız böylece kutuların kalanının taşınması daha rahat olacak ve taşınma işleminin en ağır olduğu noktada taşıyanların dinlenmesine olanak sağlayacak.
Las cajas más densas y pesadas se colocan primero en el camión, creando unos cimientos sólidos para el resto de las cajas y proporcionando el tiempo máximo de recuperación durante los momentos físicamente más duros de la mudanza.
Bu birisine yüklenecek ağır bir baskı hele de o birisi hala toparlanma sürecinde ise.
Es mucha presión para alguien, que todavía está en recuperación.
Denildiğine göre, oldukça ağır yaralamış.
Aparentemente, la puso muy mal.
Belki ağır teslim konum.
- Quizá se te va la mano.
Çok ağır bir şey, çok ciddi bir şey.
Nada importante, nada serio.
Ağır olmadıkları sürece umurumda değil.
La baba del sapo no llega a la paloma blanca.
- Ağır mı?
- ¿ Pesa?
- Tamam. Ağır.
Esto es pesado.
Ağır ol biraz.
Tómatelo con calma.
Ağır yaralanmış.
Ha sufrido varias heridas graves.
Oh. Davetli listesinde ağır toplar var.
Hay un montón de pesos pesados en la lista de invitados.
Yerinizi unutmuşsunuz bu yüzden, en ağır bedeli ödeyeceksiniz.
Todos han olvidado su lugar... y por ello, pagarás el precio más alto.
- Üç atış. Standart hamle en yüksek vücut ağırlığına olmalıdır. Gövdeye.
La práctica habitual es apuntar a la máxima masa corporal : el torso.
Victor Charlie Beş Beş. Durum sıfır. Memur ağır yaralı.
Victor Charlie Cinco Cinco, estatus cero, agente gravemente herido.
Memur ağır yaralı. Ne oldu?
¿ Qué ha pasado?
- Oha, çok ağır oldu bu.
Maldición, eso es frío.
- Bizim kadar ağır değil ama.
No tanto como nosotros.
Gerçi kimilerine göre birinci ağızdan reklam en iyi reklamdır. Reklam vermeye başlamalıyız. - Reklam panoları da iş görür.
Probablemente deberíamos empezar a anunciarnos aunque el boca a boca es la manera más efectiva de hacer publicidad.
... ağır olacak biliyorum ama söylemek zorundayım,.. ... hepsi geri planda kalmalı.
Es duro, Lenny, pero debo decirlo, deben pasar a un segundo plano.
Tanrı'nın ağırlığını kaldırıyor.
Está levantando el peso de Dios.
Tanrı'nın ağırlığı nasıldır, Michael?
¿ Y cómo es el peso de Dios, Michael?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]