English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ B ] / Beklemek

Beklemek traduction Espagnol

6,339 traduction parallèle
Sadece bir milyon yıl beklemek zorundayım.
Solo tuve que esperar un millón de años.
Beklemek.
Esperar.
Beklemek niye peki?
Y esto está bien. ¿ Por qué esperar?
Beklemek için.
¿ Sabes? Esperar.
Evet o yüzden bebekayı beklemek zorunda.
Sí, así que, pienso que el babymoon tendrá que esperar.
Beni beklemek zorunda değilsin.
No debes esperarme ni nada de eso.
Ancak o gün gelinceye kadar beklemek zorundayız demeyeceksin, değil mi?
Pero no quieres decir que tenemos que esperar hasta entonces. ¿ Cierto?
İntikamınız beklemek zorunda kalacak, Bay Tate.
Sí. Su venganza tendrá que esperar, señor Tate.
Sana da bir tane bunlardan takana kadar beklemek mi istiyorsun?
¿ Te quieres quedar hasta que uno de ellos te golpee con uno de estos?
Ve... yanlış anlama... Biraz beklemek zorundasın.
Y... no quiero que te lo tomes mal... pero vas a tener que esperar un poco.
Yanlış anlama... Biraz beklemek zorundasın.
No lo tomes a mal... pero tendrás que esperarme un poco más.
Betty bence beklemek en iyisi...
Betty, creo que es mejor que esperes...
Mükemmel işi beklemek için çok paran olması gerek, Lillian.
Tienes que disponer de mucho dinero para esperar a la oportunidad laboral perfecta, Lilian.
Çünkü sekiz hastanın çeklerini tahsil etmelerini beklemek zorunda kaldım.
Porque tuve que esperar a los cheques de ocho pacientes.
Hiçbir zaman desteği beklemek istememişimdir.
Nunca he sido de los que esperan a los refuerzos.
Beklemek istemiyorum.
No quiero esperar.
Sunum yaptıktan sonra jüriler bizi direkt finallere gönderebiliyor mu yoksa herkesin elenmesini beklemek zorunda mıyız?
Esto... ¿ pueden los jueces mandarnos a la final inmediatamente después de la presentación o tenemos que esperar a que todos los demás se hayan ido?
Beklemek... benim kaderim...
Ese es mi destino... esperar...
Beklemek.
Sólo podemos esperar.
Bütün... bütün yapabildiğim su ısıtıcısının altındaki pilot alevine odaklanıp işini bitirmesini beklemek oldu.
Todo lo que podía hacer... fue concentrarme en la luz bajo el calentador de agua... y esperar que acabara.
Makineler onarılana kadar burada beklemek zorunda kalırız. İçme suyumuz da daha şimdiden tükenmek üzere.
Quedaremos atrapados en el lugar hasta conseguir los motores reparados, y ya estamos funcionando sin agua potable.
- Beklemek istiyorsan...
- Si quiere esperar,
Beklemek... En kötüsünü düşünmeye devam ediyorum.
La espera... sigo pensando lo peor.
Erkeklerin bir kızı aramak için dört gün beklemek gibi evrensel bir kuralı yok muydu?
¿ No se supone que había una especie de regla universal de los hombres que dice que debes esperar cuatro días para llamar a una chica?
Zaten çok hoş olmayacağı önceden belli bir konuşma için beklemek istemiyorum.
No quiero tener que esperar por la que ya se prevé va a ser una conversación muy desagradable.
Borsa 600 puanlık düşüşle başladı, hâlâ menkul satışındayız telefonum susmak bilmiyor ve sizi beklemek için buraya tıkıldım kaldım.
La bolsa abrió 600 puntos en baja ya iniciamos el programa de ventas, mi teléfono explota y yo sigo atrapado acá, esperándolo a usted.
Yani, bir doktora beklemek asla çıkıp söylemek.
Es decir, nunca esperas que un doctor salga y te diga eso.
Bu yüzden etrafında beklemek istemiyorum ve vaka iskemi setleri sonra da parmaklarınızı kaybedersiniz.
No queremos esperar a que se produzca isquemia y pierdas los dedos.
Yaniparmaklar beklemek zorunda mıyız.
Así que los dedos van a tener que esperar.
Biraz beklemek yararlı olabilir, iyi ve daha sonra geri gitmek olsun.
Podría ser útil que esperar un poco, ponerse bien y volver.
Ve beklemek için uzun bir süre.
- Y es una larga espera.
Beklemek için.
De esperar.
Cevap vermesini beklemek biraz uzun sürebilir.
Esperar a que él responda llevará un tiempo.
Ah, önce Andy Morgan'ı gömdük yaşlı Sid'den kurtulmak için bir kaç gün beklemek zorunda kaldık.
Enterramos a Andy Morgan primero... y luego tuvimos que esperar un par de días para deshacernos de Sid.
Pekalâ! Beklemek zorunda.
Eso tendrá que esperar.
Benim yapmam gereken, geri dönüp, eroinle gelmelerini beklemek.
Así que todo lo que tengo que hacer... es esperar a que ellos me lo traigan a casa.
Aslında beklemek, kazanabileceği güzel bir özellik.
De hecho, saber esperar es una buena habilidad para que aprenda.
Elimden geleni yapacağım ama beklemek zorunda.
Haré lo que pueda para ayudarlos. Pero tendrá que esperar, lo siento.
- Beklemek zorunda.
Tendrá que esperar.
Her neyse, beklemek zorunda.
Sea lo que sea, va a tener que esperar.
Beklemek zorundasın.
Tienes que esperar.
O kadar beklemek istemezsin.
No quieres esperar tanto tiempo. Vamos adentro.
Korkarım korumalarınız dışarıda beklemek zorunda kalacak.
Me temo que sus guardias tendrán que esperar afuera.
Yakınlarda yaşamış. Beklemek yerine zamanında eve gidebilirdi.
Bueno, si viviera en la zona podría haber llegado a casa a tiempo.
Ben boşaltmak için beklemek yerine doğu sınırından geçeceğim.
Voy a pasar a través de la frontera oriental en lugar de esperar a ser evacuado.
Birkaç saniye daha beklemek istiyorum.
Por eso, me gustaría tomarme unos segundos.
Ama beklemek zorunda, üzgünüm.
Pero me temo que tendrá que esperar.
Aslında, beklemek zorunda değilsiniz.
Bueno, no tendrás que esperar.
- Yani uyanmasını mı beklemek zorundayız?
Así que ¿ tenemos que esperar a que se despierte?
Tek çaremin gelip beklemek olduğunu mu söylüyorsunuz?
¿ Está diciendo que mi único recurso es ir y esperar?
Tek yapabileceğimiz beklemek.
Todo lo que podemos hacer es esperar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]