Berbat durumdayım traduction Espagnol
148 traduction parallèle
Berbat durumdayım.
Aquí soy desgraciada.
Nasıl mıyım? Berbat durumdayım, Bay Bedeker. Davanızı aldığımdan beri berbat haldeyim.
Estoy en desgracia, Sr. Bedeker, desde que tomé su caso.
Eğer merak ediyorsan, berbat durumdayım.
La verdad es que estoy horrible.
Berbat durumdayım.
Me siento mal.
Berbat durumdayım. İshal oldum. Siz nasılsınız?
Me siento fatal, tengo diarrea. ¿ Cómo está usted?
Ne yazık ki hala berbat durumdayım.
Pero lamentablemente sigo fastidiado.
Benim için her şey bitti Morstan. Berbat durumdayım. Kağıtlarımı yollamam lazım.
Se terminó para mí, Morstan estoy arruinado voy a tener que enviar mi carta.
Berbat durumdayım.
- Siento tanta pena.
Marjo'yu seviyorum ama hala berbat durumdayım.
Amo a Marjo pero aún pego los rodillos.
Tanrım, berbat durumdayım.
Estoy destrozado.
Bugün ben de berbat durumdayım.
Estoy en un lío hoy.
Dosyamda bir başarı olsa çok iyi olur, çünkü berbat durumdayım.
Me vendría bien contar con un triunfo, porque mi expediente se ve escuálido.
Dosyamda bir başarı olsa çok iyi olur, çünkü berbat durumdayım.
Otro trofeo no me vendría mal, porque mi estantería está muy vacía.
Berbat durumdayım.
Estoy desolado.
Çok berbat durumdayım.
Estoy en una situación jodida.
Çok berbat durumdayım.
Una situación jodida.
Berbat durumdayım.
No se. Me siento desubicada.
- Berbat durumdayım.
- Estoy fatal.
Ben berbat durumdayım.
Y o soy un desastre.
Berbat durumdayım ve açlıktan geberiyorum!
¡ Soy un desastre! ¡ Y me muero de hambre!
Berbat durumdayım.
Soy un desastre.
- Kaçık mısın? Berbat durumdayım.
- Estás loco.
Büyüler ve kurbanlar arasında... Golfte berbat durumdayım.
Entre los cantos y el sacrificio, se me ha fastidiado el golf.
Berbat durumdayım.
Estoy horrible.
Berbat durumdayım ama gergin değilim.
Soy mal jugador, pero no estoy nervioso.
Yakalanacağım diye... Berbat durumdayım! Ben... sürekli bunu düşünüyorum.
Estoy tan jodido, no puedo dejar de pensar en eso.
Berbat durumdayım.
Esto es un desastre.
Berbat durumdayım.
Soy tan patético.
Çok pisim. Berbat durumdayım.
Estoy sucio, muy sucio.
Berbat durumdayım.
Estoy en un buen lío.
Berbat durumdayım dostum.
Es lo único que quiero... Estoy agotado.
Berbat durumdayım.
Estoy destrozada.
O kadar berbat durumdayım ki doğru dürüst düşünemiyorum bile.
Estoy tan jodido que ni puedo pensar. Este pueblo es un maldito desierto.
Berbat durumdayım.
Es una mierda.
Yani dışarıdan, her şey yolunda görünüyor, ama içten içe berbat durumdayım.
Por fuera, me veo bien, pero por dentro, soy un verdadero desastre.
Beden eğitiminden berbat durumdayım. Şu serbest vuruş denen iğrenç şeyi bana göstermelisin.
Porque voy muy mal en Educación Física y necesito que me enseñes a hacer un lanzamiento libre.
Arthur işi bıraktı. Evet. Berbat durumdayım.
Sí, es una pesadilla.
Lütfen, berbat durumdayım...
Por favor, lo arruiné...
- Oh, berbat durumdayım!
- ¡ Ay, estoy hecha un desastre!
Berbat durumdayım.
Ay, estoy hecha un desastre.
Tamam, Berbat durumdayım, Berbat durumdayım...
- Me va a dar algo. - Un momento.
Berbat durumdayım.
En efecto.
- Berbat karışık bir durumdayım.
- Estoy en una situación horrible. - Geneviève...
Berbat bir durumdayız, dostlarım.
Estamos en buena situación. ¡ Buen país en el que vivimos!
"Hayır" diyemeyen bir kızım ben.. Berbat bir durumdayım...
Soy una chica que no sabe decir que no, estoy en un terrible aprieto.
Berbat bir durumdayım.
Yo estoy muy desanimado.
Berbat bir durumdayım.
Estoy hasta las rodillas de mierda.
Berbat bir durumdayım!
- No me mires, estoy hecha un asco.
Evet berbat bir durumdayım.
Soy un desastre.
Bak, berbat durumdayım.
¡ Mírame, soy un horror!
Zaman doldu. Hala berbat durumdayım.
Hoy es el día.