Bir film traduction Espagnol
8,552 traduction parallèle
- Klasik bir film.
- Es una película clásica.
- Aptal salak bir film işte.
Es una película de mierda, amiga.
Martin Scorsese bir film bile yazmadı.
Martin Scorsese ni siquiera escribir la maldita película.
Meydanda muhteşem bir film oynadığını duydum.
he oído que hay una nueva película independiente en el Quad.
Vanessa 45 dakika boyunca kendini çöp yerken çeken kısa bir film çekti.
Vanessa ha hecho un corto en el que se la ve en un único plano comiéndose un montón de barro durante 45 minutos.
İzle. Bu bir film.
Es una película.
Sanki bir film gibi.
Es como una película.
Hem de 3 boyutlu bir film.
Una película en 3D.
Laura ondan 25 yıllık bir film yıkamasını istemiş.
Dijo que se detuvo a preguntar si podría revelar un rollo que tenía 25 años.
Hayatım, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor.
Mi vida está pasando delante de mis ojos.
Ben etrafı toparlarken bir film açmaya ne dersiniz?
¿ Por qué no ponen una película mientras limpio?
Bakıcı McPhee... Emma Watson'lı bir film gibi.
Niñera mágica... es una película, Emma Watson sale en ella.
Ölmek üzere olduğumda ve hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçtiğinde bu geceyi görmezsem hiç gocunmam, biliyor musun?
Cuando esté a punto de morir y toda mi vida pase frente a mis ojos, ¿ sabes qué?
Hayalet o, başka bir film.
Es Ghost.
- Belki bir film izlerim.
Tal vez ver un vídeo.
Anne o dediğin bir film.
- Eso es una película, en verdad.
- Öylesine bir film değil ama. Tüm zamanların en iyi 13. filmi. - Evet.
No sólo una película, Nancy... es una de las 13 mejores películas de todos los tiempos.
Öğrencilerle başka bir film mi yapıyorsun?
¿ Estás haciendo otra película independiente?
Söylentilere göre dublörmüş, sonra büyük bir film kamyonu çarpmış o yüzden yönetmen yapmışlar. Pardon.
Es algo borracho, eh, era doble de riesgo y le atropelló un camión enorme, así que le hicieron productor.
- Bir film vardı hani- -
La película. - No.
Harika bir film.
Una película maravillosa.
Megan elbette açık saçık bir film izlemek isteyecekti.
No me extraña que Megan quisiera ver una película guarra.
Bu çok ağır bir film, sana ne diyeceğim.
¿ Porque no caes en cuenta de lo que te digo?
Bu teknik olarak bir film ismi değil.
no es técnicamente el nombre de una película.
Bir film iki saat sürer.
Una película se desarrolla durante dos horas.
Bir dakika, ilişkim "hızlı yaşa veya hızlı öl" durumunda mı demek istiyorsun çünkü bu replik direkt Esaretin Bedeli'nden alınma ve o film bilgisayar kullanılmadan yapılmış en iyi film!
Espera un minuto, ¿ me estás diciendo que mi relación necesita o empeñarse a vivir o empeñarse a morir, porque esa frase es de "Cadena Perpetua", y es la mejor película no animada con ordenador de la historia?
Film okulunda oyuncu olmanın bir dezavantajı olabileceğini düşünmemiştim ama yanılmışım.
No sabía que estar en una escuela de cine... tendría algún lado malo, pero me equivocaba.
Artie film okulunda, ve Blaine NYADA'da ve Sam bir model ve Mercedes albüm kayıtlarında. Ve Blaine ile Sam Mercedes'in yanına taşındı.
Artie está en la escuela de cine y Blaine en NYADA y Sam es modelo y Mercedes está grabando un disco y Blaine y Sam se han mudado con Mercedes.
- Bu bir film.
Es una película.
Ben porno film izleyerek mastürbasyon yapmayı seven bir robot meleğim.
Soy un ángel robot que ama masturbarse viendo pornografía. Que sea en mi casa.
Bir çizgi film.
Es un dibujo animado.
30 dükkân arasında eski usul 35 mm film yıkayan bir fotoğraf stüdyosu var.
Resulta que una de sus 30 tiendas es una tienda de fotografía de la vieja escuela que todavía hace revelados de rollos de 35 milímetros.
Hiç film yıldızı olmayan bir erkekle çıktın mı?
¿ Alguna vez saliste con tipos que no sean estrellas de cine?
Bilmiyorum, belki film kariyerine başlarım ya da televizyonda büyük bir çıkış yaparım.
No lo sé, puede que aprovechar esto para una carrera en el cine, o entrar en una gran
Film bittiğinde, büyük bir senarist olacaksın ve buraya taşınacaksın. Ya da New York'a. Ve hayatına öyle devam edeceksin.
Cuando termines, vas a ser un gran guionista, y te mudarás aquí, o volverás a Nueva York, y seguirás con tu vida.
Bu arada, film tam bir saçmalıktı.
Que conste, esa película es una chorrada total.
Bir tomar ot çektim ve Cartoon Network'ün çizgi film sırası tamamen mantıklı gelmeye başladı.
Pero acabo de fumarme uno gordito y toda la grilla de Cartoon Network vuelve a tener sentido para mí.
Ama gelip senden, bir çizgi film karakterinden yardım dilenmişler.
Pero buscaron tu ayuda, un personaje virtual de dibujo animado.
Cannies Film Festivali gibi bir şeye gidiyorlar.
Van al Festival de Cine de Cannies.
- Bir hayli film saydın.
- Eso es un buen número.
Bir daha da hayatta şüphe etmem. Film meslektaşların kadar yardımcı olmuyorsun.
Nunca más lo dudaré.
Müziği ve görsel efektleri dışında bu filmi öven insanları dinlemenin sadece çok saygı duyulan film eleştirmenlerinin hoşlandığı bir şakayı sürekli duymaktan farkı yok.
"Oír a todos elogiándola más allá de la banda sonora y los efectos especiales fue como oír un chiste privado del que sólo los críticos de cine estaban al tanto"
Aranızda film okuluna giden bir kişi bile var mı?
Ehm... ¿ Alguno de vosotros estudia cine?
Evet, toplu kıyımla ilgili bir film.
Sí, yo sé.
Yok lezbiyenlerle. Lezbiyenlerin toplu kıyımıyla ilgili bir film.
Por una película del Holocausto... de lesbianas durante el Holocausto.
Başlarda bir sürü ilişkiyle alakalı filmler kiralamış. Sonra... 2012'de Kramer Kramer'a Karşı'yı kiralamış.
2012, "Kramer versus Kramer" Es un film sobre una ruptura.
"Siyahi bir bebeği evlat edinen bir aktristin olduğu ama onun Charlize Theron olmadığı film."
"La de la actriz que adoptó al bebé afro-americano pero que no es Charlize Theron, la anterior a ella"
Sarı rengin üstüne yerleştirdiğiniz sarı bir film tabakası rengi çok da değiştirmez.
no lo cambia mucho.
Aslında size ikinci film hakkında bir sorum olacaktı.
En realidad tengo una pregunta acerca de la segunda.
Rahat yutabilsinler diye çenelerini bir karış açıyorlar! Neydi o film, "tik tak tik tak timsah" diyordu.
¿ Cuál es esa película del cocodrilo que hace tick-tock, tick-tock...?
Ayrıca Yeni Zelanda'nın güzel bir manzarası olduğunu ve film yapımcılarına cazip kredi imkanları sağladığını öğretti.
También nos enseñó que los hermosos paisajes de Nueva Zelandia y sus atractivos créditos fiscales hacen al paraíso de un realizador de cine.
film 81
filmi 23
film bitti 17
filmler 43
film mi 28
film yıldızı 27
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
filmi 23
film bitti 17
filmler 43
film mi 28
film yıldızı 27
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36