Bu hariç traduction Espagnol
903 traduction parallèle
Benden her şeyi isteyin ama bu hariç. Ben böyle bir utancı kaldıramam. Ölürüm daha iyi.
¡ Pedidme lo que queráis, menos eso!
Bu hariç. O da benim değil.
Excepto éste, y no es mío.
Son üç ayda, bu hariç iki kez kötü şans yaşadık.
Hemos palmado dos veces en tres meses, sin contar ésta.
Bu hariç hepsini.
Bueno, todos menos este.
Bu hariç.
Cualquiera excepto ésta.
Kesinlikle ışıktan uzak, bu hariç.
A prueba de luz, excepto por eso.
Bu hariç her şeyi açıklamış oldun.
Eso explica todo excepto esto.
Bu hariç.
Es de suponer.
Bu hariç.
Excepto esto.
Bu hariç.
En ésta no.
Bu hariç.
Todo menos esto.
Hepsi sattılar, bu hariç.
Mire, todas están compradas menos ésta.
Bu koşullarda, para toplama çabalarım Arbois denilen küçük bir kasaba hariç her yerde başarısız oldu.
Mis esfuerzos por recibir fondos han fracasado completamente, excepto en un pequeño municipio, el de Arbois.
Bu çabaların sonucunda 132 dakikalık ses kaydının tamamı ve görüntülerin 7 dakikası hariç hepsi bulundu.
Se halló como resultado a sus esfuerzos una banda sonora de 132 minutos y la película entera salvo siete minutos.
- Ben hariç herkes bu işe bulaşmış.
- Todos saben lo que pasa, menos yo.
Bu hiç dert değil, tek bir kısmı hariç, sen.
No importa, excepto por una cosa. Tú.
Ve şimdi... Senin krallığına... bağlılık yemini edeceğim... artık krallığımızdaki her şey senin... bu halı hariç, onu kendime saklıyorum.
Y ahora, me inclino ante ti... porque eres rey, y nuestro reino entero te pertenece, menos esa alfombra, que guardo para mí.
Bu geceki parti için süslendi entarisi hariç. Çok cana yakın.
Está vestida para la fiesta excepto por el vestido.
Bu herkesi sıkar, ben hariç.
Se aburre de todo menos de mi.
Pek bir şey yok. Yirmi altı yıllık deneyim istatistikler ve midemdeki bu beton parçası hariç.
Sólo veintiséis años de experiencia, esas probabilidades y un gran peso en el estómago.
Bu şehirdeki hemen hemen her şeyi benim yönettiğimi de biliyorsun. Bailey İnşaat ve Kredi Birliği hariç.
También sabes que desde hace muchos años estoy intentando quedarme con ella o arruinarla, pero no he podido hacerlo.
Bu akşam saat 8 itibarıyla size hayatı hariç her şeyini vermiş oldu.
A las 8 de la tarde se lo hubiera dado a usted todo excepto su vida.
Bana kızma anne. Şimdi bu odadan çıkmayacaksın. Öğle ve akşam yemeği zamanın hariç.
Te quedarás aquí sin comer ni cenar hasta que cedas y nos dejes tranquilos.
Winchester'lı insanlar bu silahları üretirken on veya yirmi bin silahtan biri hariç hepsi kusursuz olur.
Cuando la gente de Winchester fabrica estos rifles, de vez en cuando, uno de cada diez o veinte mil sale perfecto.
Bu silaha sahip olabilecek başka kimseyi düşünemiyorum, ben hariç. Sağ ol. Teşekkürler.
No conozco a nadie más digno de ese rifle aparte de mí.
Bu, sorumsuzca hareket etme özgürlüğü hariç, herhangi bir özgürlükten vazgeçmek anlamına gelmez.
Esto no significa renunciar a la libertad, excepto la de actuar irresponsablemente.
Büyükelçinin bu olaydan haberi yok, ne de bir başkasının iş ortaklarım ve siz hariç.
Nadie sabe nada de ello excepto mis asociados en el negocio y usted.
Bu mavi, pembe, sarı ve gri yeşil hariç her şey.
Azul, rosa, amarillo, gris... Todo, menos verde.
Unutmayın, bu cinayet suçlamasıyla ilgisi hariç..... sanığın Madam Grandfort'la ilişkisi hakkındaki görüşleriniz esasında..... sanığı yargılamanız söz konusu olamaz.
Recuerden que no están sometiendo a juicio al acusado por las opiniones que tengan acerca de su relación con la Sra. Grandfort, excepto en cuanto pueda afectar a esta acusación de asesinato.
- Yani Bayan Shore'la ha? Aman, kuracak olursan da dikkat et, ahbap. Bu işi kim yaparsa gizli yapmalı, bir kişi hariç.
Os digo que quien tenga que ver con ella, salvo uno, mejor que sea a escondidas.
Bu teçhizatın yarısını stoktan temin ederiz. Gerisini de bir şekilde ayarlarız. Bu özel klistron frekans modülatörü hariç.
La mitad de este equipo podemos reemplazarlo y el resto arreglarlo... con excepción de este modulador especial de frecuencias Klystron.
Geride fiziksel yapılarına ait hiçbir kayıt kalmamış. Belki bu karakteristik kemer formu hariç.
No han sobrevivido registros de su naturaleza física... excepto, tal vez, en forma de este arco característico.
Kendisine şövalyelik yaptırılan bu gemide, belki siz hariç, Ahab'ın tekmeleyemeyeceği hiç kimse yoktur.
No hay un solo hombre a bordo, a parte de usted, que no prefiriese recibir un castigo suyo, a una distinción de la reina de Inglaterra.
Bence herkes kusursuz bir cinayetten hoşlanır cinayetin kurbanları olanlar hariç. Bu akşamki kötü davranışlar hepimizin hayalini kurduğu cinayet eğilimi ilgilidir.
La comedia costumbrista de esta noche se ocupa de... ese sueño que tenemos los que albergamos tendencias homicidas...
Bu adam hariç içindeki herkes de.
Quienquiera que estuviera en ella... ... excepto este hombre.
Bu havada koreliler hariç kimse çıkmaz.
Pero Lo único que recibo es coreano.
Tabii, bir gün, Dr. Jekyll'den bir karakter fazlasına sahip bu bayanla karşılaşan Georgia Tıp Fakültesi'nden Dr. Thigpen ve Dr. Cleckley hariç.
Ciertamente, no los Dres. Thigpen y Cleckley, del Colegio Médico de Georgia, que un día descubrieron a una mujer que tenía una personalidad más que el Dr. Jekyll.
Yine de bu konuşma hariç bir konuşmamız olmuyor.
Pero tú y yo sólo parecemos tener esta conversación.
Bu düşünce diğer her şeyin önüne geçiyor. Sen hariç.
La idea de nuestro hijo me ha hecho olvidar todo excepto a ti.
- Bu bey hariç.
- Salvo al señor.
Bu duruşmada, Frederick Manion hariç herkes yargılanıyor.
En esta sala están juzgando a todos menos a Frederick Manion.
Bu zarflar hariç.
Excepto lo de los sobres.
Adamlarımın hepsi bu bölgede. Mekanize birlik hariç. Tabura kaydırıldılar.
Todos están aquí, menos una sección de infantería pesada, destacada en Batallón.
Bu kız hariç.
Con todos menos con esa chica.
Bir şey iddia etmiyorum, Profesör... Üç yıl önce Burton White'ın bana gelmesiyle başlayan bu hikaye hariç.
Yo no afirmo nada, profesor... excepto que, para mí, esto empezó hace tres años... cuando se me acercó Burton White.
Mesele Kit hariç bu adamı duyan hiç kimse yok.
El problema es que ella es la única que ha oído la voz.
- Mahkemenin bilgilenmesi açısından, sözcüklere dökülmesi edebe aykırı suçlamalar için tüm saygılarımla... tanıklığı gereken bu genç hanımefendiyi tanık olarak çağırırken, mahkemenizin suçlamaları okuduğunu bilmekle birlikte onları hariç tutup, sanığa yüklenen suçlamalarda dikkatinizi çeken Savaş suçları ile ilgili 92.ci maddenin dikkate alınmasını talep ediyorum.
Dado que el consejo reconoce la indescriptible naturaleza de los cargos... quisiera proponer, por respeto a la joven... cuya presencia como testigo es necesaria... que el consejo omita los detalles al leer los cargos y especificaciones... y que simplemente cite al acusado con el cargo... de violación al artículo de guerra 92 por ambos cargos.
Bu çocuklar sen hariç herkes için kötü.
Y ellos son malos para todos menos para ti.
Bu hayatta, iki burun deliği olanlar hariç, herkese güvenebilir insan.
En esta vida, tenemos que confiar en todo el mundo excepto de los que tienen dos agujeros en la nariz.
Grant'e göre kendisi bu konulardan hiç anlamıyor filmlerde gördükleri hariç Filmlerde bu hep gece yarısı olur
Grant dice que no sabe nada de estas cosas... excepto lo que ve en las películas, donde esto siempre ocurre a medianoche.
İşte konu bu, yerleşim planı hariç.
Eso es todo, faltan los detalles.