Bu imkansız traduction Espagnol
4,913 traduction parallèle
Bu imkansız.
Esto es imposible.
Bu imkansız...
Oh, no...
Elizabeth, hayatım, bu imkansız.
Elizabeth, querida, eso es imposible.
Hayır, bu imkansız.
No, eso es imposible.
Bu imkansız.
Eso es sencillamente imposible.
Bu imkansız!
¡ Es imposible!
- Bu imkansız...
- Es imposible...
Bu imkansız.
Eso es imposible.
Bu imkansız, değil mi?
Se supone que eso es imposible, ¿ verdad?
Bu imkansız!
¡ Eso es imposible!
Bu imkansız?
¿ Qué diablos?
Bu imkansız.
No es posible.
O saatin uydusundaki raporlara göre bu imkansız olur.
Lo cual sería imposible si las nubes fueran tan densas como lo sugiere el Doppler en el momento de la emisión.
- Bu imkansız.
- Eso es imposible.
Oh, bu imkansız.
Es imposible.
Ve bu imkansız.
Y eso es imposible.
Bu imkansız.
"Pedo Rey"
Hayır bu imkansız. O iki yıl önce öldü.
No, no hemos tenido una razón.
Bu çalışmayla bu imkansız.
Es imposible que esto salga bien.
Bu imkansız, Cam.
Eso es imposible, Cam.
Bu imkansız.
Suena a algo imposible.
Neden bu kadar çok kaplumbağa lav engelini aşmaya çalıştı, kimse bilmiyor. Bu imkansız yolculuğa çıkmaya onları iten şey neydi?
Algunos animales que quedaron atrapados aquí se aferran todavía a la vida.
Tatlım, bu imkansız.
- Cariño, no es posible. - Claro que sí.
bu imkansız.
Bueno, eso es imposible.
- Bu imkansız... - Sayılmaz!
Bueno, es imposible de negar.
Senin şovun 1 kuruşa bile mal olmamalı. - Bu imkansız.
Tu programa no puede costarle nada de dinero a la NBC.
Bu imkansız.
- Eso es imposible.
Burası dünyanın en güvenlikli hapishanesi bizim bile ulaşamayacağımız bir adada. Bu imkansız.
Esta es la prisión más segura del mundo, en un isla con la que ni siquiera tenemos trato... es imposible.
Hayır, bu imkansız, çünkü ben sana müdahale ediyorum.
No, eso es imposible, porque yo te estoy interviniendo.
Anlamıyorum, bu imkansız.
- No entiendo. Esto es imposible.
Ama yine de karşı duruş sergilerse Yüksek Mahkeme Başkanı olarak bu tür ticareti mahkum ederse, 0 zaman belki de İngiltere'de ve sömürgelerinde köle kanunlarının halihazırdaki şekliyle kalması imkansız olacaktır.
No obstante, si decide enfrentarlos... Si decide hablar y condenar el tráfico el Presidente del Tribunal Supremo de Inglaterra entonces quizá sea imposible que las leyes sobre esclavitud de Inglaterra y sus colonias sigan siendo absolutas.
Harika, bu fiziksel olarak imkansız.
Guay, eso es físicamente imposible.
Bu imkansız zaten.
Imposible.
Senin bu yangından kurtulmanın imkansız olduğu gibi.
Igual que usted no va a salir de este.
Bu imkansız.
Es imposible.
Bu parazit solucanların göze geçirdikleri çengelleri var bu da onları suyla yıkayıp çıkartmayı imkansız hale getiriyor.
Estos parásitos tener púas que se enganchan en los ojos lo que hace imposible quitarlos.
Bu da rahat, mantıklı düşünmeyi neredeyse imkansız kılıyor, ve o akşam da sana olan buydu, değil mi?
Hace que el pensamiento lógico, calmado sea casi imposible y eso te pasó la otra noche, ¿ no fue así?
Bu yolda bir konvoyun olması imkansız.
Ahora no hay manera de encontrar a la compañía por aquí.
Bu görmek imkansız Bütün bu kan.
Es imposible ver con tanta sangre.
İmkansız bu!
- Es imposible.
Bu sinema her gün 3D gözlüklerinin % 10'unu kaybediyor. Bu, diğer konukların da sizin yaşadığınız keyfi yaşamasını imkansız kılıyor.
Cada día este cine pierde un 10 por ciento de sus gafas de 3D, lo que hace imposible que otros clientes disfruten de una experiencia 3D como la que han tenido ustedes.
annemin takdirini kazanabilmek için ömrümü harcadım fakat asla takdir etmedi, bu demektirki denemekten vazgeçemem, hatta imkansız bir görev karşıma çıksa bile, hank in kendi torunun üstü olarak beniseçmesini sağlamak gibi
Me he pasado toda la vida intentando obtener la aprobación de mi madre, pero nunca me la dio, lo que significaba que no podía parar de intentarlo, incluso cuando me enfrentaba a una tarea imposible, como hacer que Hank me elija a mí por encima de su nieta.
- İmkansız bu.
- No es posible.
Üzülerek söylemeliyim ki hastamız şu an diyalizde değil, bu yüzden biz aynı kişi hakkında konuşuyor olmamız imkansız, ama zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
Me temo que nuestro paciente no está teniendo diálisis. Entonces es imposible que estemos hablando de la misma persona, pero muchas gracias por su tiempo.
Bu sıcaklıkta hayatta kalmaları imkansız.
No pueden sobrevivir en esas temperaturas.
Hendershot, manyetik bir jeneratör icat etti ve bu jeneratör, yakıtla yapıIması imkansız olan Charles Lindberg'in Spirit of St. Louis adlı uçağıyla New York'dan Paris'e yaptığı uçuş için gerekli olan enerjiyi üretti.
Henderson inventó un generador magnetrónico para energizar un vuelo que con combustible fósil hubiera sido imposible, y que llevó a Charles Lindbergh y al Spirit of St.
- Bu imkansız.
Eso es imposible. Vaya, ¿ de verdad?
Bu cevaplaması imkansız bir soru.
Esa es una pregunta imposible.
Bu fotoğrafın ne zaman ve nerede çekildiğini söylemek imkansız.
Es imposible decir dónde o cuándo se tomó esta foto.
Ama içine sıkıştığı bu durumdan çıkabilmesi imkansız.
Pero está atrapado en una situación sin salida.
Bu imkansız.
Eso es absolutamente imposible.