Imkansız mı traduction Espagnol
1,061 traduction parallèle
Yani Mars'a iniş imkansız mı?
¿ Será posible aterrizar en Marte?
- Bu imkansız mı?
- ¿ Es tan imposible?
İşbirliği yapmadığımızda neredeyse imkansız.
Pero sin ello, es imposible.
Aşk mı dedin? Tatlım, bu imkansız.
- Mi amor, eso es imposible.
Ama aşkımız imkansızdı.
Pero nuestro amor no seguiría.
Hâlâ sana aşıktım, bugün olduğu gibi imkansız bir durumdu.
Aún estaba enamorada de ti, lo que hoy me parece imposible.
Ben de bunun imkansız olduğunu söyledim. Ama korkarım ki beni dinlemedi.
Cree que alguien le ha tocado y le intento hacer ver que es imposible, pero me temo que no me ha escuchado.
Şarkı için para verebilirim ama can kurtaranlık imkansız. Öğlen uykusu sırasında can kurtaranlık yaparım.
Señor Ramirez, Éste es mi amigo, Micrófono.
Onu kurtarma şansımız yoktu. Bu koşullarda imkansızdı.
No había posibilidad de salvarle.
Ama bu imkansız bayım.
Eso es imposible, señor.
Yok canım imkansız.
lmposible.
Doğru. İnsanların bizim onunla iş yaptığımızı düşünmesi imkansız.
Debe pensar que no estamos con él.
Sanırım bu imkansız
Creo que eso sería imposible.
Öncelikle bunun imkansız olduğunda anlaşalım.
Primero asegurémonos de que por aquí es imposible.
Pek anlamadım bu işi ama evde birinin olması imkansız.
No lo comprendo. No es posible.
Başarısızlığı imkansız kılmak için gerekli hesaplamaları yapacağım.
Yo calcularé para que el fracaso sea imposible.
İmkansızım.
Soy imposible.
Korkarım bu oldukça imkansız olacak.
Me temo que será imposible.
Korkarım bu imkansız.
Me temo que es imposible.
- İmkansız mı?
- ¿ Imposible?
- Bu da imkansız. Bir de hırsızım diye geçiniyorsun.
¿ Qué clase de ladrón es?
Tarifi imkansız bir şok anlatılamayacak bir değişim vücudunu sarmadı mı?
¿ Un shock, indefinido, como si hubiera ocurrido un cambio indecible dentro de ti?
Karşı durmak imkansız, bizim takım ilerliyor gol çizgisine...
Sin oposición, nuestro equipo se lanza hacia la portería...
Karımı kıskandırmak benim için imkansız.
Me resulta imposible poner celosa a mi mujer.
- Bu imkansız! Başkan'ı ben ne yapayım?
¿ Y qué iba a hacer yo con un presidente?
Uzmanlarımıza göre Rogosh'un yapacaklarını engellemek imkansız.
Dan, nuestros expertos consideran que Rogosh es indestructible, hagamos Io que hagamos.
Dünya yalnız bugün, kapitalizm bizi savaşla tehdit ederek, işçi kesime kendi doğrularını kabul ettirmiş ve devrimler imkansız hale gelmiş bilimin öngördüğü bilgiler ışığında da geleceğimiz korkunç bir şekilde yaklaşmış gelecek, şimdi zamandan bile yakın hale geldiğinde uzak galaksiler kapımın dibine geldiğinde ailem, ikizim...
El mundo, ahora que las revoluciones son imposibles. Donde guerras mortales amenazan y los derechos del capitalismo están en duda. Donde los obreros retroceden.
- Korkarım, bu imkansız.
- Lamento que eso será imposible.
Görevim kendi halkım ve sizin halkınız arasında diplomatik ilişki başlatmak. - Bu imkansız.
Debo establecer relaciones diplomáticas entre su gente y la mía.
Madem bizi gemimize göndermeniz imkansız, o zaman bir psiko-trikoderli teknisyenimizi aşağı ışınlatalım.
Ya que no va a permitirnos volver a nuestra nave, puedo transportar a un técnico con un psicotricorder.
Sanırım O'nu gördüm. - İmkansız.
- Perdóneme, creí haberle visto.
Vatandaşlarımıza yönelik saldırılar ve bu saldırılar karşısında aşılması imkansız görünen bir krizin kaçınılmaz sonucu olarak, radyo istasyonumuz gece gündüz yayında olacaktır.
Debido al lógico miedo de gran número de ciudadanos y a los acontecimientos que se están desarrollando, esta emisora permanecerá en el aire día y noche.
Gece uyumak imkansız, Cec ve ben ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Es imposible pegar ojo. Cec y yo no sabemos qué hacer.
Sanki bir sürü çocuğun mırıltısı, neredeyse imkansız bir şekilde... tek bir yüksek ve kuvvetli bir ses oluşturmuştu.
Era como si las voces de innumerables niños de una manera irreal formaran una sola voz, aguda y fuerte.
Ama bu imkansız, vakit çok geç, hiç elemanım yok.
¿ Ahora mismo? Es imposible, es muy tarde.
Yarın imkansız, kızımı evlendiriyorum.
- ¿ Usted cuándo empezará?
Korkarım ki bu imkansız.
Me temo que eso no será posible.
Ama tek başıma olursam daha da imkansız olur bana yardım etmelisin
Entonces me sería más difícil a mi sola. Tienes que ayudarme.
Hayatım, seni buradan öpemem. Bu fiziksel olarak imkansız.
Querida, no te puedo besar aquí.
Kurallar dahilinde korkarım ki imkansız.
Lo siento, no es posible.
İmkansız, doktor. Benden canımı istedin, şimdi verecek bir şeyim yok.
No es posible doctor, me ha dejado sin provisiones, son limitados ¿ sabe?
Eğer evli olsaydım, çocuklarım olurdu. Bu da savaş zamanı imkansız!
Si tuviera marido, tendría hijos y eso es imposible en la guerra.
Ama sizi peşinen uyarayım... Bu anlattıklarımı doğrulamaya düşüncesinde olursanız işiniz imkansıza yakın olacaktır.
Sin embargo debo advertirle que si trata de verificar esta historia verá que es imposible.
İmkansız bir şey olduğunun farkındayım.
Sé que es imposible.
Büyükbaba öldüğünde sana ve Herbert'a inanamadım, ama... Haklıydın, bu imkansız...
No pude creerte a ti ni a Herbert, cuando murió el abuelo, pero...
İmkansız mı?
¿ Imposible?
Öyle ayarladım ki, takibi imkansız.
Està ¡ preparado.
Anneme, gitmeden önce görüşmenizin imkansız olduğunu anlatırım ve zamanı gelince de sevgiline bir mesaj yollarım.
Yo hablará © con mamá ¡, serà ¡ mejor que no te despidas de ella... Me pondrá © en contacto con esa chica cuando sea oportuno.
İmkansız. Uyuyacağım.
No, es imposible.
Korkarım bu şuan imkansız. Neden imkansızmış?
Creo que es imposible ahora mismo.
Sevgili Kolumbo, kortarım bu adama imkansız bir görev yükledin.
Mi querido Columbo, le está pidiendo a este hombre lo imposible.