Bın traduction Espagnol
116,658 traduction parallèle
Bırakın onu.
Dejadle ir.
O zaman bırakalım yazılsın.
Pues que sea escrito.
Şimdi beni rahat bırakın.
Ahora déjame sola.
Darkhold, Ruslar ve Radcliffe'ın elindeyse yeni ve iz bırakmayacak bir patlayıcı yaratmış olabilirler.
Si los rusos y Radcliffe tienen el Darkhold... han podido crear un explosivo nuevo e irrastreable.
- Silahlarınızı bırakın.
¡ Vamos, moveos!
Bırakmanın kolay olmadığını biliyorum.
Sé que no es fácil dejar ir.
Simülasyonu elimden geldiği kadar gerçek yapmaya çalıştım. Üsteki klimaları sürekli açık bıraktığınız için biraz abartayım dedim.
He intentado hacer la simulación lo más real posible y como siempre tienes puesto el aire acondicionado en la base, lo he exagerado.
Savunmasız kıçını geride bırakacağımı mı düşündün gerçekten?
¿ De verdad creías que iba a dejar atrás tu trasero indefenso?
Dün gece elinden geleni yaptın ve ben seni yüzüstü bıraktım.
Anoche te abriste a mí y yo te decepcioné. Lo siento.
- Rahat bırakın onu!
¡ Déjale solo! - ¡ Papá!
Baba! - Bırakın onu!
- ¡ Déjala ir!
Bırakın onu! Hayır!
¡ Déjala ir!
- O zaman bırakın gidelim.
Entonces déjanos ir a casa.
Gidip onları kurtarın ve bizi rahat bırakın.
Ve y sálvales, y déjanos en paz.
Adada kalıp yoluna çıkmazsam bizi rahat bırakacaktın.
Me prometiste que si me quedaba en la isla... fuera de tu camino, nos dejarías solos.
Onları bıraktın mı?
¿ Los abandonaste?
Bıraktığın için teşekkürler.
Gracias por el paseo.
S.H.I.E.L.D. ajanlarını rahat bırak.
Deja solos a los Agentes de S.H.I.E.L.D.
- Beni burada bırakın.
- Dejadme solo.
Silahlarınızı bırakırsanız bizimle gelebilirsiniz.
Si dejáis las armas, podéis venir con nosotros.
Gizli servis olduklarını iddia ediyorlar. Ama daha çok gizli polis gibi davranıp arkalarında kaos ve yıkım bırakıyorlar.
Dicen ser una agencia de espionaje, pero se comportan más bien como una policía secreta, dejando destrucción y caos a su paso.
Gittiğinde ardında neler bıraktığını hiç düşündün mü?
¿ te has preguntado alguna vez qué dejarás atrás?
Uyuşturucuyu mu bıraktırdın?
¿ Hiciste que las dejara?
- Kim seni piyasa dışı bıraktı? Anasının gözü Japonlar.
El maldito japonés.
- Sıkıca tutun ona. Sakın bırakma.
Sigue así.
Sakın bırakma.
Sigue así.
Git ve Nick'e beni eve Bayan Putnam'ın şoförünün bırakacağını söyle.
¿ Por qué no vas a decirle a Nick que ya me llevará a casa el chófer de la señora Putnam?
Bundan sonra müşterilerinin seni bırakmaya başlamalarının ne kadar süreceğini düşünüyorsun?
¿ Cuánto tiempo crees que pasará después de eso hasta que todos tus clientes comiencen a dejarte?
Bizi bırakabilirsin fakat bıraktığın anda, Pearson Spector Litt'in elden çıkarma işlemlerinde etik olmayan davranışlar sergileyen müşterileri temsil etmeyeceğini açıklayan bir basın duyurusu yaparız.
Puedes despedirnos si quieres, pero apenas lo hagas, sacaremos un comunicado diciendo que Pearson Specter Litt ya no representa a los clientes que creemos que no son éticos en sus ventas de activos.
20 yaş dişini aldırmaya giden kadını hamile bırakan dişçiyi öldürmeye ne dersin?
¿ Y si matamos al dentista que embarazó a una mujer mientras le extraía una muela?
Arkanızda bir şey bırakırsanız gelip sizi kıçınızdan yakalarlar.
Si dejan rastros, van a volver para morderles los talones.
Arabasına dokunmadık, o yüzden burada bırakacağız. Anladın mı?
No tocamos el auto, así que lo dejamos ahí, ¿ entendido?
Herkese en iyi hâllerine ulaşmalarını söylüyordum. Ama az önce Abby'ye okulu bırakmasını söyledim.
Ayudé a todos para que sean la mejor versión de ellos mismos, pero recién le dije a Abby que abandone la escuela.
- Bırakmak zorundasın.
- Tienes que hacerlo.
İsim ortağı olmak için kullandığımı bırak daha Mike'ın sırrını bildiğimi bile söylemedim.
Todavía ni le he dicho que sabía el secreto de Mike antes de que lo atraparan, por no hablar de que lo utilicé para poder ser socio. - Louis...
Bunu yapmamın tek nedeni beni bırakacağından korkmamdı.
Pero solo lo hice porque temía que me rechazaras.
- Yok bir saat önce bıraktığın gibi.
- No. Lo mismo de cuando llamaste hace una hora.
Lafı bırakıp işe koyulmanın vakti geldi.
Es tu oportunidad de cumplir tu palabra.
Benim demeye çalıştığım da bir diktatörü devireceksen meydanda heykelini bırakmazsın.
Y yo digo que cuando derrocas a un dictador, no dejas su estatua en la plaza. La destruyes.
Hepsini yıkar geçersin. Bu kendini kanıtlamaya çalıştığın izlenimini bırakmaz mı sence de?
¿ No crees que eso envía el mensaje de que tengo algo que probar?
- Ne? Harvey en son sekreterin olmayı bıraktığımda panik atak nöbetleri geçirmeye başlamıştın. Tekrar olacağından değil ama yüzünde garip bir ifade var.
- Harvey, la última vez que dejé de ser tu secretaria, comenzaste a tener ataques de pánico, y no digo que volverá a pasar, pero veo algo en tu cara, y quiero asegurarme de que estás de acuerdo con todo esto.
Bunun için Jessica'nın en eski müvekkilini bırakmaya hazır olduğunu mu söylüyorsun?
¿ Me estás diciendo que dejarías al cliente más antiguo de Jessica solo para que yo vaya? Eso es lo que digo.
Çünkü birini isim ortağı yapmak için benim ya da Jessica'nın oyuna ihtiyacın var ve tanımadığı biri için en eski müvekkilini bırakacağını düşünüyorsan kafayı yemişsin.
Porque para que sea socio principal, necesitas mi voto o el de Jessica, y si crees que va a abandonar a su cliente más antiguo por alguien que no conoce, estás completamente loco.
Eğer Rachel'ın yardımı olmadan kazanacak bir yol bulamıyorsan belki de en başta seni tekrar işe almamalıydım çünkü her çalışanımın kararlarını sorgulamasından artık bıktım.
Bueno, si no encuentras la manera de ganar sin la ayuda de Rachel, quizá no debí traerte para empezar porque ya me harté de que todos los empleados cuestionen cada decisión que tomo.
Daha iyi bir müvekkil için seninkini bıraktığım için kızgınsın.
Estás enfadada porque dejo a tu cliente por uno mejor.
Bırakın Surety Servant...
Permita que Surety Servants...
Lütfen mesaj bırakınız.
Por favor, deje su mensaje.
Laura'nın saati Kırmızı Bölge kulübünün dışında devre dışı bırakıldı.
El reloj de Laura fue desactivado afuera del club de la Zona Roja.
Bıçağı kulaktan ayırmamalısın.
Debes mantenerlo en la oreja.
Sen ve Sustalı Sally ön kapıda bıraktınız onu.
Tú y Navaja Sally lo abandonaron en la puerta principal.
Bırakın beni!
¡ No, suéltenme! No, yo no...
bingo 232
bing 25
binbaşı 1623
binlerce 55
bin dolar 32
binbaşı paris 25
bin hadi 48
binin 134
bin arabaya 87
binsene 18
bing 25
binbaşı 1623
binlerce 55
bin dolar 32
binbaşı paris 25
bin hadi 48
binin 134
bin arabaya 87
binsene 18
binlercesi 16
bin şuna 16
binbaşı kira 60
binbaşım 106
binbaşı tuvok 17
binbaşı torres 49
binmek ister misin 28
bin şu arabaya 30
binbaşı data 73
binx 18
bin şuna 16
binbaşı kira 60
binbaşım 106
binbaşı tuvok 17
binbaşı torres 49
binmek ister misin 28
bin şu arabaya 30
binbaşı data 73
binx 18