Dayanamadım traduction Espagnol
912 traduction parallèle
Sürdürdüğü o rezil hayata dayanamadım.
No pude soportar la vida que lleva.
- Buna dayanamadım. - Size sormak için geliyor.
Va a venir a preguntarles y no podré soportarlo.
Böyle ayrılmanıza dayanamadım.
No puedo dejar que se vaya así.
Daha fazla dayanamadım.
No pude aguantarlo mas.
Dayanamadım.
No pude.
Dayanamadım.
Yo ya no lo aguantaba.
- Onu tekrar görmeye dayanamadım.
- No puedo volver a verlo.
- Seni görmek için beklemeye dayanamadım.
- No veía la hora de verte.
Ama çektiklerini duyunca daha fazla dayanamadım ben de kaçtım.
- lejos de ti y me escapé para verte. - Desde que entré en esta compañía... mi fama ha decaído.
Buna rağmen o kadar endişeliydim ki oyununu seyretmeye dayanamadım.
Ahora todos admiran tu arte y valoran el enorme esfuerzo que has hecho. Cuando ya te veías perdido ha surgido la oportunidad que te habías ganado.
Aslında gelmeyi düşünmüyordum ama tatil yaklaşırken hep sizi düşündüm ve daha fazla dayanamadım.
No pensaba venir, pero cuando se acercaban las vacaciones y me acordé de vosotros no pude resistirme.
Sonunda daha fazla dayanamadım ve asla dönmemek üzere onu evden gönderdim.
Al final, no pude soportarlo más y tuve que echarla de mi casa.
- Senden ayrı kalmaya dayanamadım.
- No soportaría estar lejos de ti.
Mecburdum. Daha fazla dayanamadım.
Tuve que hacerlo, ya no podía esperar más.
Artık buna dayanamadım.
No podía quedarme más tiempo.
Dayanamadım.
No pude resistirme.
İkiniz baya eğleniyor görünüyordunuz, dayanamadım.
- Claro. Parecían divertirse. No pude resistirme.
- Dayanamadım.
- No lo aguanté más.
O küçücük kafeste kalmaya artık dayanamadım.
No podía seguir encerrado en esa habitación tan pequeña.
Sana dair son hatırladığım şeyin, mahkemeden çıkışta bana fırlattığın nefret dolu bakış olmasına dayanamadım.
No podía soportar que mi última visión de ti fuera esa mirada de odio que me dedicaste... al salir del juicio.
Buna dayanamadım.
No pude soportarlo.
İyi akşamlar Myriame, buradan geçiyordum, çiçeklere dayanamadım.
Pasaba por aquí, y he tenido que comprarlas.
Sana aşık olmuştum, Earls Court'da pansiyon sahibi birinin oğluyla evli basit biri olduğumu düşünmene dayanamadım.
Me estaba enamorando y no podía soportar que supieras que soy la mujer del hijo de un posadero de Earl's Court
Acayip bir katalog geçti elime. Dayanamadım.
Recibí la maldita trampa del catálogo.
Görünce dayanamadım.
No he podido resistirme.
Ona, "Artık daha fazla dayanamadım, Bayan Wilberforce" şeklinde not yazdırırız, sonra da birimiz gidip onu asarız.
¿ Qué quieres decir? Que escriba una nota : "No podía aguantar más".
O zavallı insanların içler acısı hâline daha fazla dayanamadım.
El desgarrador espectáculo de esos pobres hombres era demasiado para mí.
Daha fazla dayanamadım.
No aguantaba más.
Burnumu sokmak istemezdim ama Rhoda'yı sıkıştırmasına dayanamadım.
Me llevé a Rhoda porque no podía dejar que la acariciara.
Sonra? Dayanamadım!
- No pude soportarlo.
Daha fazla dayanamadım, Tee.
No lo soportaba más, Tee.
Dayanamadım.
Me pongo inquieto.
Ben "hemşirenin izin akşamı" yönüne dayanamadım sadece.
No soportaba lo de "la noche libre de la enfermera".
Bu kini onda hissettim ve dayanamadım.
Sentí ese odio en ella y no pude resistirlo.
Dayanamadım işte.
Ningún ser humano lo soportaría.
"'Daha fazla dayanamadım'dedi.
" de la Brigada de Homicidios.
"'Sanırım daha fazla dayanamadım. "'
"'Supongo que no pude aguantarlo más. "'
"Sanırım daha fazla dayanamadım."
"Supongo que no pude aguantar más."
Ve sonra... bir çığlık. Duymaya dayanamadığım!
Cómo yo debo... debo... no QUIERO
Dayanamadım.
No podría soportarlo, no sin él.
Daha fazla dayanamadığım için.
No lo soportaba.
Müfettişin kuşkulu bakışlarına dayanamadığım için seni buraya çağırdım.
No soporto su mirada de sospecha, de ahí el llamarle aquí.
Vicdanımın sesine dayanamadım.
¡ Me lo pide mi conciencia!
Albert Godby, bu ne cüret! - Dayanamadım.
Albert Godby, ¿ cómo te atreves?
Neden dayanamadığımı artık anlıyor musun?
¿ No ves que ya no puedo soportarlo?
Kaba bir ifade veya davranışa dayanamadığım gibi,.. ... çıplak bir ampule de tahammül edemem.
No soporto un foco al desnudo, ni un comentario grosero ni un acto vulgar.
Carl ile gideceğim ve onu görmeye dayanamadığım an gelince de, ben...
Me iré con Carl. Y cuando ya no resista más...
Altına dayanamadığımı biliyorsun.
No sé resistirme al oro.
Bacağım dayanamadı. Yapabileceğim bir şey yoktu.
De repente mi pierna cedió, no pude hacer nada
Körili kuzuya dayanamadığımı nasıl da biliyorsunuz?
¿ Cómo supo que no puedo resistir el guiso de cordero?
Benim dayanamadığım... burayı kaybetmek değil, Koca Ana'ya yaptıkları.
Lo que no soporto es... No es perderlo todo, sino a mamá.
dayan 712
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayanamayacağım 24
dayan biraz 56
dayanın 97
dayanmalısın 17