Doug traduction Espagnol
6,002 traduction parallèle
Bu top mermilerden biri Doug'a isabet etmiş olabilir.
Uno de esos cañonazos Doug puede ser.
Tek yapmamız gereken Doug'ı bulmak ve
Sólo tenemos que encontrar a Doug y
- Doug'dan haber var mı? - Yok.
- No hay señales de Doug?
- DOUG EVRENSEL CEP TELEFONU
- DOUG MÓVIL UNIVERSAL
Doug.
Doug.
Sen Doug olsan, nereye giderdin?
Si tuviéramos que Doug, ¿ dónde estaríamos?
Doug!
Doug!
Doug'ın nerede olduğunu biliyorum!
Sé donde Doug!
Doug'ı şimdi alacağız, sakın güzel suratını asayım deme.
Vamos a Doug ahora . así que no insistir en ello..
Doug nerede, biliyorum! Hadi!
Sé dónde está Doug!
Doug'ın borusu hiç yukarı çıkmamış!
El tubo no subió Doug!
Doug boruda değil.
Doug no es el tubo.
Evet Doug, Tracey, son sözüm şu, iyi ihtimaller hep sizinle beraber olsun.
Así que Doug y Tracey, con eso, yo digo que la suerte está siempre en su favor.
Ben Doug Stamper...
Habla Doug Stamper.
Doug, kaldırır mısın şunu.
Doug, ¿ puedes quitar eso?
Doug'dı.
Ese era Doug.
Doug, yüz yüze tanıştığımıza memnun oldum.
Doug, un placer conocerte en persona.
Bruce'un iki büyük abisi vardı, Kyle ve Doug.
Bruce tenía dos hermanos mayores, Kyle y Doug.
Doug'u görmenin de pek bir faydası olmadı.
Que Doug también estuviera no ayudó.
Kocam Doug geçen yıl beni terk etti. Çörekleri ve milkshake i ondan daha çok sevdiğimi söyledi.
Mi marido, Doug, me dejó el año pasado porque dijo que quería más a un batido de galletas que a él.
Evet Doug bir pislikmiş.
Sí, Doug es un capullo.
- Dough, Seth'le buraya bir uğrayın.
- Doug, ¿ por qué no vienen Seth y tú?
- Doug, Diyet kola olur mu?
- Doug, ¿ Coca de dieta?
Bak Dough, burada olduğuma minnettarım ben.
Doug, agradezco el solo hecho de estar aquí.
- Doug haklı.
- Doug tiene razón.
- Bütün ailesini kaybetti Doug.
Perdió a toda su familia, Doug.
Aslında Tom, Kongre üyesini eve götürmesini Doug yapsın diyoruz.
- Sí. De hecho, Tom, vamos a pedirle a Doug que lleve al congresista a su casa.
İsimleri şeydi... İsimleri Doug, Jeremy ve Erin.
Sus nombres eran... son Doug, Jeremy, y Erin.
Doug'la battaniyeye oturup çalışmalarını izledik ve kusursuzdu ve sanki bu kadar iyi bir şeyi hak etmemiş gibi hissediyordum.
Doug y yo nos sentamos en una manta y los vimos trabajar, y era... perfecto, y... se sentía como... que no me merecía algo tan... bueno.
Doug'ın fikriydi.
Ha sido idea de Doug.
Doug, yargıçla ilgilenebilir misin?
Doug, ¿ te ocupas del juez?
Şimdi sorunu kökten çöz, Doug.
Ahora tú ponle fin, Doug.
Doug, seninle konuşmam gereken bir şey var.
Doug, hay algo de lo que tengo que hablar contigo.
- Bu direkt olarak Doug'dan geliyor.
- Esto viene directamente de Doug.
- Doug?
- ¿ Doug?
Öyle misin Doug?
¿ Eso eres, Doug?
Doug, gitmesini istediğini söyledin ama anlaman gerek ki...
Mira, Doug, ya sé que dijiste que querías que se fuera, pero entiende- -
Doug, sen misin?
Doug, ¿ eres tú?
Doug?
¿ Doug?
Evet, Doug. Sensin.
Sí, Doug, eres tú.
Doug Pilaf, Matematik bölümü.
Doug Pilaf, departamento de matemáticas.
Doug, adını biliyorum.
Doug, conozco tu nombre.
Doug Pilaf, matematik bölümü.
Doug Pilaf, departamento de matemáticas.
Doug ve Janet, siz erkete olursunuz.
Doug y Janet, que está en acecho.
Doug nerede?
¿ Dónde está Doug?
Doug'ı bulalım.
- Busquemos a Doug.
- Sana bir soru sormam gerek Doug.
- Debo hacerte una pregunta, Doug.
Sana ihtiyacım var Doug, her zamankinden çok.
Te necesito ahora más que nunca, Doug.
Temizlendin, Doug.
Dejaste de beber, Doug.
Doug'un olmaması gereken yerde olduğuna dair ellerinde kanıt var.
Tienen pruebas de que Doug estuvo donde no debía.
Bu arada Doug, teşekkürler.
Doug, gracias.