Fakat nasıl traduction Espagnol
1,219 traduction parallèle
Fakat nasıl?
¿ Pero cómo?
Bir ay boyunca ona çiçek vermeyi denedim, fakat nasıl yapılacağını bilmiyordum.
Traté de entregarle la flor por un mes, pero no sabía como.
Arşimet kanunu su üzerinde duracağımı söylüyor fakat nasıl ilerleyeceğim?
Se flota por la ley de Arquímedes. Decidme cómo se avanza.
Fakat nasıl hissettiğin önemli değil, sonuçları vicdanın hazırlar.
Pero, Shinji, esa fue TU decisión, así que eso lo hace una elección válida.
— Fakat nasıl?
- Pero, ¿ cómo?
- Fakat nasıl?
- ¿ Pero cómo?
- Yani, tamam, olabilir, fakat nasıl?
- Digo, si, puede, ¿ pero cómo?
Fakat nasıl?
- Por supuesto, ¿ pero cómo?
Restoranı övebilirim,... fakat nasıl oldu da menüye domuz koyabildiniz?
Puedo elogiar el restaurante... pero ¿ cómo pone carne de cerdo en el menú?
Belki... fakat, onun haklı olduğunu nasıl kabul edebilirim.
Posiblemente... pero de algún modo, sospecho que tiene razón.
Fakat, beni nasıl derinden, hayal kırıklığına uğrattığınızı bilmenizi isterim.
Pero quiero que sepa cuan profundamente me ha defraudado.
Mürettebattan daha fazlasıyız, ve bu insanlar için Kaptanlıktan daha fazlasını yapmanın bir yolunu bulmalıyım... Fakat tam olarak nasıl başlayacağımı bilmiyorum.
Somos más que un tripulación, y debo encontrar la manera de ser más que un Capitán para estas personas... pero no es claro para mi exactamente como empezar.
Fakat onu nasıl buldun?
¿ Cómo lo encontraste?
Fakat bu kız olduğundan nasıl bu kadar emin?
¿ Cómo sabremos, con seguridad, que ella es la pirómana?
Nasıl kayıtsız kalabilirdim ki kısa boylu fakat gururlu ve inatçı mizaha sahip bir şekilde dış dünyayı tasvir etmiş... 16. yüzyılın akademik eğilimine karşı çıkmış birine?
¿ Cómo no iba a apreciar a un hombre corto de estatura pero de carácter orgulloso, que pintó fuera del del convencionalismo académico de la Venecia del Siglo XVl?
- Biliyorum, fakat bunu nasıl yapıyorlar?
- Lo sé, pero...
Fakat parayı nereden bulacağım? Nasıl ödeyeceğim?
¿ Pero con qué quieres que pague?
Namını duymuştum, hakkındaki her şeyi, hapse nasıl girdiğini her yönüyle güvenilmez olduğunu. Fakat her şeye rağmen gönlünüzü hoş tutardı.
Conocía su reputación, cómo había estado en la cárcel, cómo era absolutamente de poca confianza pero aún así te hacía sentir bien.
Bir sefer bir sefer 1965 yılında Ağustos ayında bir saat kadar aynı anda hem iyi hem de kusursuzdum fakat kimse nasıl olduğumu sormadı.
Una vez. En 1965... En Agosto, durante una hora, estaba fino y elegante al mismo tiempo.
Tamam, bunu nasıl söylerim bilmiyorum, fakat... Sanırım, karınızın ruhu vücudundan ayrıldığında o sanki benim içime girdi.
Bien, no sé como decir esto pero creo que cuando el espíritu de su esposa abandonó su cuerpo se quedó en el mío.
Fakat kalbin bir Klingon ise kendi insanlarına nasıl ateş açtın?
Sí. Entonces, ¿ cómo pudo disparar sobre esas personas? Ellos dispararon antes.
Fakat bütün ekonomi üzerinde bir monopol kurmuşken bu iki Ferengi nasıl öylecek çekip gidecek?
¿ Cómo se convence a un ferengi de que renuncie a un monopolio?
Fakat, Yüce Proxy, Nasıl...?
Pero Gran Proxy, ¿ cómo ha...?
Fakat şimdi bu insanların nasıl olduğunu anlıyorsun.
Pero ahora entiendes cómo es esa gente.
Çok haklısınız. Fakat bir kadın evi nasıl iyi idare edeceğini bilmeli.
Tiene razón, pero una buena ama de casa debe saber ocuparse de la casa.
Babam beni el arabasında gezdiriyor. Fakat o nasıl kullanılacağını bilmiyor.
¡ Papi me lleva en la carretilla, pero no sabe guiar!
Fakat efendim, nasıl her şey kontrolünüz dışında olabilir?
Si me permite, ¿ cómo podría estar fuera de su control?
Fakat bunu yapsak bile yüz yıllık bu şeyle oraya nasıl ulaşacağız?
Pero aún si lo hicieran, estas cosas se han estado pudriendo aquí por más de medio siglo.
Onu artık nasıl adlandırıyorsan... Fakat bundan artık kurtulmamız lazım.
Llámalo como quieras, pero saldremos de esto.
Mitch, bunu nasıl söyleyeceğim bilemiyorum, fakat Zift Çukurları yanıyor.. .. ve Wilshire bulvarına ateş kusuyor.
Mitch, no sé cómo describir esto, pero la Pozos de Alquitrán está en llamas y están desbordándose hacia el Boulevard Wilshire.
Hala nasıl mutlu olabileceğimi bilmiyorum fakat buradayım, ve neden doğduğumu hala merak ediyorum.
Aún no sé dónde yace mi felicidad. Aún pensaré sobre por qué estoy aquí, y sobre si volver fue bueno o no.
Çünkü benim tüm doğum günlerimi unutmayı alışkınlık hâline getirmişti fakat bunun beni etkilemesine izin verseydim, şimdi nasıl biri olurdum biliyor musun?
Pero si dejaras que eso me molestara, sabes donde estaria ahora?
Nasıl hissettiğini anlıyoruml, Tom, Fakat bir adım daha ileri gidelim.
Pero daremos un paso a la vez.
Fakat bu nasıl gerçek olabilir?
Pero ¿ cómo puede ser?
Fakat, hey, bugün nasıl hissediyorsunuz? Mmm, mmm.
Pero, ¿ cómo te sientes hoy?
Bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum fakat defolup gitsen daha iyi olur.
No sé cómo decirte esto, pero... Creo que sería mejor para todos si no me volvieras a llamar.
İltifatın için teşekkür ederim, Delenn. Fakat bunu nasıl yapacağım?
Aprecio los cumplidos, pero ¿ cómo lo hago?
Fakat, fakat oraya nasıl giderim?
¿ Dónde encuentras un taxi? ¿ A qué autobús subes?
Fakat, hâlâ ışıklandırmayı nasıl yapacağımızı çözebilmiş değilim.
Todavía no sé qué hacer con las luces.
Nasıl yaptığını bilmiyorum, fakat bunu yap ve istediğin kadar burada çalış.
No sé cómo lo haces, pero sigue y aquí siempre tendrás trabajo.
Böyle söylememeliydim. Bakın, bunu nasıl bildiğimi söyleyemem, fakat yemin ederim, eğer dışarı çıkarsan, pembe bir araba tarafından...
Mire, no puedo decirles cómo lo sé pero le juro que, si sale, le atropellará un...
Demek istediğim, bunu yapmam onun için iyi bir şeysi tabi, fakat böyle bir koşuşturmanın beni nasıl etkileyeceğini bilmiyordum.
Sabía que al hacerlo le haría bien a él pero no tenía idea de lo que supondría para mí.
... düşünemediğin biriyle nasıl arkadaş olabilirsin? Pekala, ben bu konuda bir eksper değilim, Dawson fakat bence olabilir.
Dawson, eres de lo más predecible, te lo juro, eres como tus películas
— Fakat kim olduğuna nasıl karar vereceğiz?
- ¿ Pero como decidiremos?
Fakat şimdi kendi başımıza nasıl yaşayacağız?
Pero, ¿ Cómo viviremos con nosotros mismos ahora?
Annen nasıl yapacağımı anlattı, fakat ben yaptım.
Tu mamá me dio las instrucciones, pero las hice yo.
Nasıl söyleyeceğimden emin değilim, fakat annenizin başına bir kaza geldi.
No sé cómo decirles esto, pero su mamá tuvo un incidente.
Size burada işlerinizi nasıl yürüdüğünü sormayacağım fakat parmaklarımı keserseniz, hiçbir şey alamazsınız.
Yo no te voy a decir cómo administrar tus negocios pero si me cortas los dedos, no te podré dar nada.
Nasıl yapacapın umrumda değil fakat hızlı olacağına eminim
No me importa cómo los consigas, sólo asegúrate de conseguirlos rápido.
Fakat oradan dışarı nasıl çıktın?
Pero, ¿ cómo Io sacaste de ahí?
Sana söylemek istemezdim, Jason fakat ben nötron reaktörün nasıl kapatıldığını bilmiyorum, ve şayet kurs almadıysan, senin de bilmediğinden eminim.
Odio cortarte a tí, Jason, pero no tengo idea de cómo apagar un reactor neutrónico, y a no ser que hayas tomado un curso anexo de aprendizaje que desconozco, estoy casi segura que tampoco sabes cómo apagar un reactor neutrónico.
nasılsın 5362
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasılsınız 3074
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasıl oldu 268
nasıl öldü 77
nasıl yani 1497
nasilsin 47
nasıl 3954
nasil 16
nasılsınız 3074
nasıl gidiyor 2080
nasil gidiyor 23
nasıl oldu 268
nasıl öldü 77
nasıl yani 1497
nasıl olmuş 116
nasıl ölmüş 19
nasılsın canım 26
nasılsın tatlım 38
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221
nasılsın hayatım 22
nasıl istersen 701
nasıl ölmüş 19
nasılsın canım 26
nasılsın tatlım 38
nasılsın bebeğim 20
nasıl oldun 41
nasılsınız hanımefendi 16
nasıl yardımcı olabilirim 221
nasılsın hayatım 22
nasıl istersen 701