Farklı traduction Espagnol
62,786 traduction parallèle
Hayal ettiğimden farklı biriymiş.
Es diferente a cómo me imaginaba.
Farklı roller vardır, fakat benim görevim, ajanların fiziksel ve psikolojik testleri süresince onları gözlemlemek.
Hay varios papeles, pero mi responsabilidad particular es supervisar las pruebas que ponemos... tanto físicas como psicológicas.
Jay Gary'den farklı.
Bueno, Jay es un poco diferente de Gary.
Belki farklı bir isimle kayıtlıdır.
Quizá esté con otro nombre.
O farklı bir dünyada yaşıyor.
Vive en un mundo diferente.
San Francisco'dayken tamamen farklı biriydim.
Era totalmente diferente en San Francisco.
Tamam mı? Ve seninleyken işler çok farklı... Bilmiyorum.
Y las cosas son tan diferentes contigo...
Şimdi farklı. Bana borçları var.
Ahora es diferente.
İkiniz çok farklı insanlarsınız.
Sois dos hombres muy diferentes.
Bunlar iki farklı kabileden.
Son de dos grupos diferentes.
Her şey çok farklı.
Todo parece diferente.
Aranızda eskilerden kalan simalar görüyorum. Farklı kavgalarda farklı taraflarda yer alanları.
Veo viejas caras conocidas por aquí que vienen de sitios diferentes y de luchas diferentes.
Farklı restoranlar için farklı bir hastalık seçebiliriz.
Podemos elegir enfermedades diferentes para cada lugar.
O farklı bir program.
Ese es otro programa.
Erkekler için farklı, biliyorsun.
Para los chicos es diferente.
Çok... Çok farklı.
Es muy diferente.
Sadece düşündüm ki eğer iyi olmasını istediğimi bilirsen ya da farklı...
Sólo pensé que si sabías que quería que fuera bueno o diferente...
Bana onun hakkında çok az şey anlattın, farklı biriymiş.
De acuerdo con lo poco que me has dicho, él era diferente.
Şunu geç anladım ki tercihlerim daha farklı olabilirdi.
Quería decir que, en retrospectiva, pude haber tomado otras decisiones.
Ama yaşananları tekrar yapacak olsaydım daha farklı şekilde yapardım.
Pero si tuviera que volverlo a hacer... tal vez habría hecho algunas cosas de otra manera.
Jimmy ile oldukça farklı ihtiyaçlarımız var.
Bueno, entonces Jimmy y yo tenemos necesidades muy diferentes.
Kaç farklı şekilde söylememi istiyorsun?
¿ De cuántas maneras quieres que te lo diga?
Sadece bu konuda biraz daha kafa yorup farklı stratejilere de açık olmalıyız diyorum, lütfen.
Solo quiero liberar nuestras mentes y estar abiertos a estrategias alternativas, por favor.
JP, o farklı.
JP es diferente.
Bu yüzden senden farklı şeyler bekliyorum.
Por eso puedo esperarme algo diferente de ti.
- Çünkü sen farklısın.
Porque tú eres diferente.
O zaman farklı olurdu.
No es como si fuera... Otra cobra.
İkimizin kur yapma anlayışı galiba farklı.
Creo que tenemos diferente idea sobre el cortejo.
Farklı versiyonlarımız ama bu kesinlikle bizim takım.
Son diferentes versiones de nosotros, pero sin duda es el equipo.
Böylece farklı bir kadının ölümü için intikam alabilir mi oluyorsun?
¿ Para poder vengar la muerte de otra mujer?
Beyler, sizi farklı bir kanala aldım.
Chicos, os he puesto en un canal independiente.
Ben paralel dünyaları idrak edemiyorum ama onlara inanacaksam... Yani inanmak zorunda gibiyim şu an. Farklılıkların çeşitli olaylardan kaynaklandığına inanmam gerekiyor.
Felicity, no... voy a fingir que entiendo los mundos paralelos, pero si voy a creer en ellos... y... tengo que hacerlo ahora... entonces necesito creer que esas diferencias son causadas por las circunstancias, así que, ¿ por qué no podemos cambiar las circunstancias de esta Laurel?
- Farklı düşünmeliyiz.
Tenemos que pensar fuera de lo común.
- Ne kadar farklı?
¿ Qué tan fuera de lo común estamos hablando?
Çok farklı mı acaba yoksa şehir efsaneleri gibi farklı mı?
¿ Hablamos muy fuera de lo común como las leyendas urbanas?
Onun yerini dolduracak birini bulmanı istemedi görevi devralacak birini istedi ve buradan gördüğüm kadarıyla ikisi çok farklı şeyler.
Ella no quería que encontraras a alguien para reemplazarla, sólo alguien que continuara su legado, y desde donde yo estoy sentado, esas son dos cosas muy diferentes.
Cehennemde 5 yıl geçirdim. Sonus'un teşkilatında gizli görevdeyken olanlardan veya polis olduğunu öğrenince sana yaptıklarından farklı değil.
Pasé cinco años en el infierno, similar a lo que te pasó a ti cuando estabas encubierta en la organización de Sonus.
Sanırım Sonus ölünce daha farklı hissederim diye düşünmüştüm.
Supongo que pensé que me sentiría diferente cuando Sonus muriera.
Hayatı yalnız geçirmek farklıymış.
Es distinto a estar siempre sola, ¿ sabes?
Son zamanlarda tamamen farklı bir insan oldun.
Estás irreconocible últimamente.
Şöyle ifade edeyim, üç farklı dizideydim,
Digamos que yo he estado en tres programas,
Neden her şey böyle farklı?
¿ Por qué está todo distinto?
Büyüdüğümü görsün istedim. O zaman bana farklı davranırdı ve bir kez olsun makul bir gün geçirirdik.
Quería mostrarle que crecí, que me las arreglo, para que, quizá, así me tratara diferente y, por una vez, pasáramos un día normal.
Sette koşturuyorsun, farklı görevlerin var.
Vas por el set, haciendo de todo.
Hiç. Sadece ben aynı durumda olsam farklı davranırdım.
Creo que si estuviera en la misma situación, haría las cosas de otra manera.
Her vakada farklıdır.
Cada caso es diferente.
Evet, ama bakmakla, evlat edinmek farklı.
Sí, pero acoger es diferente a adoptar.
Eee? O farklı.
Eso fue diferente.
Bu öğrencilerin istediği de temel seks eğitimi dersine katılmaktı, diğer öğrencilerimize sunduğumuzdan farklı birşey değildi.
Estos estudiantes querían ir a una clase de educación sexual básica, no muy diferente a la ofrecida a los demás estudiantes.
Toplum olarak eskiden farklı mevzuları konuşurduk.
Solíamos hablar de las cosas como una sociedad, ¿ sabes?
Yalnızca farklı bir takımla.
Solo que con un traje diferente, eso es todo.