English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ H ] / Havalan

Havalan traduction Espagnol

509 traduction parallèle
Velhasıl işin özeti, Basra'da gece gündüz yeni uçaklar havalanıyor.
Pero lo esencial es que allí en Basra hacen nuevos aviones día y noche.
Tamam Fenner. Hadi havalan!
Bien, Fenner. ¡ Adelante!
Sadece havalan.
Tan sólo levántense.
Havalan.
Tírate.
Havalan!
¡ Tírate!
Havalanınca görür.
Lo verá cuando despegue.
Saldırı havadan gelirse derhal havalanıp en yakın karaya ineceksiniz.
En caso de ataque aéreo, despeguen y aterricen en tierra.
03.45'te havalanır, ve şafakta atlarsın.
Despegaréis a las 3 : 45 y saltaréis al amanecer.
Hemen piste çık ve havalan. Biraz mantıklı olun, bayım.
Vaya a la pista y despegue.
Havalan diyorum.
iYa me ha oído, despegue!
Gel. Biraz havalan.
Ven aquí, que te dé el aire.
Bir başka makine daha havalanıyor!
¡ Está saliendo otra máquina!
Gece 12 : 00'den sabah 6 : 00'ya kadar havalanında bekçi olmaz.
No hay guardia de noche desde medianoche hasta las 6 : 00 a. m.
Bir saat içinde havalanıyoruz.
Despegaremos en una hora.
Şimdi Amerikan jetleri havalanıyor.
Ahora cazas de EE.UU. sobrevuelan.
Çünkü birlikte havalanırsak bu uçmak kadar güzel birşey olur.
Porque cuando despegas lo mejor es volar.
Schofield barakalarını, ve Ford Island Havalanını... ve donanmanın yakıt ve cephane depolarını.
"... el aeródromo de la isla Ford... " "... y los depósitos de combustible y municiones navales. "
London yerleşiyor. Atış. London vuruyor ve top havalanıyor.
Robert consiguió robar la segunda base.
Biraz kum boşaltıyoruz ve havalanıyoruz.
Arrojamos algo de arena... y subimos.
- Bilmiyorum.Ya biz girdikten sonra bu şey havalanırsa...
Por lo rápido que se mueven, quizá entremos y nos lleven con ellos.
Sopayı sallıyor ve top havalanıyor.
Ahí va, y la pelota sube muy alta.
Pilotlarınız havalanırsa...
Si sus aviones salen a volar...
Uçu uçu, kaçı kaçı, kuçu kuçu ve havalanıyoruz.
¡ Como bailando, nos vamos volando!
Peki ya Albay Henderson'un bu sabah Dallas Havalanı'nda kaçırılıp gözlem altına alınması?
¿ Y el secuestro de Henderson en el aeropuerto Dulles?
Nedense roket zar zor havalanıyor.
El cohete, sin embargo, apenas se sacó del restirador.
Göklerde havalanıp yukarıdan dünyaya bakmak isterdim.
Me gustaría planear por el aire y observar el mundo desde lo alto.
Şimdi, dakikada yaklaşık 40 kanat çırpışına ulaştığınızda... güç en üst noktaya ulaşıyor ve havalanıyorsunuz!
Cuando llegues a unos 40 aletazos por minuto... ponla en máximo y despega.
Fransız havalanıyor sanırım.
Creo que el francés está despegando.
Tarlayı geçip, havalanıp... bir daire çizeceğiz ve döneceğiz.
Rodarás por el campo, despegarás... harás un círculo y regresarás.
Anlaşıldı Herr Albay, tarlayı geçip, havalanıp, bir daire...
Entendido. Ruedo por el campo, despego, hago...
Yatakla birlikte yerden havalanıyorum.
Me elevo flotando en el aire desde la cama.
Bölge, çabuk havalanın!
¡ Suban, sección 2!
Günde dört ya da beş kez havalanıyoruz ve her seferinde daha fazla çukura iniş yapıyoruz.
Subimos cuatro o cinco veces al día... y cada vez que bajamos, hay más baches.
Kraliyet pilotları, şuradan havalanıyorlar.
Los pilotos de la Real, despegaron de allí.
Kimse havalanıyor mu bugün?
¿ Hay alguien volando hoy?
Havalanıp onları bulmaya istedi.
Quiso intentar despegar y ver si podía encontrarlos.
- Havalan ve çocukluğuna dön.
- Despega y vuelve a tu infancia.
Haydi, Jeanne. Havalan!
Vamos, Jeanne. ¡ Despega!
Gerçekte devriyeler arasında uyuyorduk. Sonra havalanıyor, irtifasını, menzilini ve kuyruk numarasını bildiğimiz, ki bu çok önemliydi, Alman uçaklarına doğru yol alıyorduk.
De hecho podíamos dormir entre patrulla y patrulla, para luego despegar yendo directamente hacia las formaciones alemanas, sabiendo la altura, distancia y su número, lo que era muy importante.
Yataktan nasıl öyle havalanıyor?
¿ Por qué brincaba en la cama así?
Von Below, Luftwaffe generali, Retter Von Greim'in derhal Münih'ten havalanıp buraya gelmesini istiyorum.
Von Below. Que el General Ritter Von Greim de la Luftwaffe venga de Munich.
Şimdi dinle James, Kananga'nın özel uçağı var ve bir saate San Monique'e havalanıyor.
Oye, James descubrimos que el avión de Kananga partirá a San Monique en una hora.
- Aslında, biraz havalanıp birkaç dakika uçtu bile.
De hecho, sólo voló por unos pocos minutos a unos pocos pies en el aire.
Uçaklar İngiltere üzerinde havalanıyordu.
Había aviones elevandose por todo Inglaterra.
Kenndy havalanına bir jet geliyor, tamam mı?
Traeremos un jet al Kennedy, ¿ Está bien?
Ve havalanına o şekilde gideceğiz.
Y así iremos al aeropuerto.
Sonra havalanına gideceğim. Uçağa bineceğim ve uçağı kontrol edeceğim.
Entonces, en el aeropuerto, me voy en el avión, reviso todo.
Yanında kalır ve seninle konuşursam, limuzin yollamazlar ve havalanına gidemem.
Si me quedo y hablo contigo, ellos no enviarán una limusina.
Beni Kennedy Havalanına götür.
Llévame al Kennedy.
Bak havalanıyorlar!
¡ Miren, están saliendo!
Alçak seviyedeki bulutlar, ikinci dalganın havalanışını geciktirdi.
Inesperadas nubes bajas retrasaron el despegue de la segunda oleada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]