Hâttâ traduction Espagnol
38 traduction parallèle
Bayan Tilford, 28 yaşında, hayatınızı başkalarının çocukları ile harcar mıydınız? ... her gün aynı eski elbise, geceleri bile çalışmak, geleceğe dair düşünmemek hâttâ ha affedersin, Karen Wright ile yaz tatili planları yapmak!
Sra. Tilford, a los 28 años, ¿ se pasa la vida con hijas de otros... sin ropa nueva, trabajando de noche, y sin otra aspiración... que pasar un verano con Karen Wright?
Dün sen geldiğinde onu geri koyuyordum hâttâ.
La estaba regresando ayer cuando me hiciste tirarla.
Hâttâ düğünde vereceğin hediyeyi düşünmeye başla.
Puedes comprar el regalo de bodas.
Bana sen demenizi de istemiyorum. Hâttâ adımı bile anmayın.
No las insultaré, y no dejaré que me insulten.
Belki bir yıl sonra, hâttâ...
Quizá dentro de un año.
Hemen toparlanıp gidelim, Yarın ilk trene atlayıp hâttâ...
Empaquemos y salgamos de aquí. Tomemos el tren mañana.
Hâttâ biraz solgun. Küçük sivilceleri de var.
- Un poco paliducho, ¿ no crees?
Hâttâ iri, yağlı ve kıvırcık saçlıydılar. Küçük, gaddar gözleri ve siyah gözlükleri vardı.
Sí, sobre todo un gordo, pelo rizado, pequeños ojos crueles y gafas oscuras.
Hâttâ bir şişe şarap bile.
Hasta una botella de vino.
Hâttâ daha da iyisi!
No, mejor aún...
Hâttâ, ta New York'tan geliyorum- - Bakın, geç kaldığımın farkındayım ama buraya gelene kadar çok sıkıntı çektim.
Vengo desde Nueva York, así que ni siquiera... Sé que es tarde, pero no sabes lo que me has costado llegar.
Hâttâ bu konuyla ilgili bir şarkı bile vardı.
Podía ser una canción.
Hâttâ seçmelerden alnımın akıyla çıktığımı söyleyebilirim.
Si, iba a decírtelo. He pasado la prueba.
Hâttâ şu ana kadar sende en beğendiğim şeydi o. Öyle mi?
Eso es lo que más me gusta de tí hasta ahora.
- Ciddi misin? Hâttâ-
- Desde luego que es suficiente.
- Hâttâ çok güzelmiş.
- Se está muy bien.
Hâttâ istifa ediyorum.
Me marcho.
- Daha önce hiç görmedim. Hâttâ hiç duymadım.
- Nunca la había visto u oído de ella.
Hâttâ siyah giyiyor.
Incluso viste de negro.
Menchu, Julia, ben, hâttâ sen bay Domenec, bu oyunun parçaları olabiliriz.
Menchu, Julia, yo, tal vez usted, Sr. Domenec, podemos ser fichas de este juego.
Hâttâ not bile bırakmış :
Dejaban una nota :
Hâttâ onunla evlendim bile.
Y también que me casé con ella.
Hâttâ eminim!
Creo que Volk se ha enamorado de ti... realmente lo creo
Hâttâ, fırsat buldukça cinsel saldırıda bile bulunurlardı.
Incluso, ocasionalmente, cometer ataques sexuales.
Aynı zamanda da tek eşliler. Hâttâ boşandıkları bile oluyor.
Además son monógamos, y hasta se divorcian.
Öncelikle aptal başkanınız ateşkes ilan ediyor ki Saddam henüz ölmemiş, hâttâ yakalanmamış bile.
Primero, tu presidente idiota declara un alto al fuego aun cuando Saddam no está muerto o siquiera capturado.
Kinezyoloji uygulamaları, bardak çekme, hâttâ elektromanyetik terapi yapıyoruz.
Ofrecemos kinesiología ventosaterapia y terapia electromagnética.
Hâttâ dışarıdan birini tutabilirim. Diğer taraftan sana bu ünvanı ben verdim.
Hasta consideré recluatar a alguien de afuera pero te dí tu título porque eres una de las jugadoras con ás agallas de mi campo.
Hâttâ, çok iyi geldi.
De hecho, se sintió bastante bien.
Hâttâ bu akşam yediğimiz her şeyi Colin öldürdü.
De hecho, todo lo que estamos comiendo esta noche, lo cazó Colin.
Eğer biri lord olabilirse, o kişi hikmetli yönetici olarak anılır hâttâ ona shogun olma yolu bile açılabilir.
Si uno puede convertirse en Señor y le consideran un gobernante sabio... el camino para ser shogun puede abrirse.
Bayan Hunter'a daima güzel ve hâttâ zeki biri olduğu için saygı duydum. Ama çok bencil ve çok açgözlü.
la Sra. Hunter siempre me pareció alguien que supo ser hermosa y a veces brillante, pero es demasiado egoísta y demasiado codiciosa
Denize açılır ve altı, hâttâ yedi saat boyunca gelmezdi.
Salía y se desaparecía...
Değişik açılardan... farklı yönlerden... hâttâ tepe üstü bile baktım... sonuç değişmedi.
Te ví desde diferentes ángulos... en diferentes poses... hasta por encima de mi cabeza... pero los resultados son los mismos.
Uçması, hâttâ düzgünce yürümesi haftaları bulacak.
No podrá volar ni caminar bien durante varias semanas.
Kimse, hâttâ ben bile onlarla yüzleşirken sana yardım edemem.
Nadie, ni yo, podrá prepararte para lo que enfrentarás.
Onları görebilirsin, konuşabilirsin. Hâttâ yakalayabilirsin yine.
El verso escrito o recitado puede debilitarlos incluso atraparlos.
Çocukluğundan bu yana hâttâ!
Sin que él lo supiera.