Ihanet traduction Espagnol
10,409 traduction parallèle
Yüzyıllar boyunca aileni aramış olmalısın, sonunda sadece hayvanlar, birbirine ihanet eden hain barbarlar buldum.
He pasado siglos buscando a tu familia, solo para encontrar animales, salvajes traicioneros que se traicionan unos a otros.
Öyleyse davranışını ihanet olarak değerlendirmemden önce onlardan uzaklaş, Marcel.
Pues aléjate de ellos, Marcel, antes de que interprete tu comportamiento como un acto de traición.
Görüyorsun ya daha buraya gelmeden sana ihanet ettim. Kız kardeşin daha çok karşı koydu. Uzun sürdü.
Mira, te traicioné antes incluso de llegar aquí.
Halkın hakkında bildiklerim, bu gezegendeki diğer insanlara anlatmadıklarını düşünecek olursak, sana ihanet etmeyeceğimden nasıl emin olabiliyorsun?
Teniendo en cuenta lo que sé de tu pueblo, lo que has olvidado contarle a nadie más en este planeta, ¿ cómo sabes que no te traicionaré?
Her zaman kendi çıkarın doğrultusunda hareket ediyorsun ve bana ihanet etmek pek de işine gelmez.
Siempre haces lo que es mejor para tus intereses, y traicionarme no sería bueno.
- Sana ihanet edeceğini düşünüyorum.
Creo que te traicionará.
- Ona ihanet ettiğini düşünüyor.
Cree que lo has traicionado. ¡ No!
Durma Alfred'e git. Sana ihanet ederken onu izlerim.
Ve con Alfred y veré cómo te traiciona.
Eğer Heydrich ise, birinin ona ihanet etmektense kafasına kurşun yemeye hazırlıklı olmasını anlıyorum.
Claro, si fue Heydrich, puedo entender por qué un hombre puede estar preparado para recibir una bala en la nuca antes que traicionarle.
Sonunda sana da ihanet edecek.
Al final va a traicionarte.
Kendi insanlarına ihanet etmiş bir metres tarafından kandırıldı.
Fue traicionado por una concubina, una de ellos, una traidora entre su propia gente.
- Bana ihanet ettin.
Me traicionaste.
Sana nasıl ihanet edebilirim ki?
¿ Cómo podría traicionarte?
Oğluna en son ihanet etiğinde kafanı koparmalıydık.
Claramente, teníamos que haberte decapitado la última vez que traicionaste a tu hijo.
Şimdiyse düşmanla işbirliği yaparak ulusuna ihanet ediyorsun.
Ahora has traicionado a tu país - por confraternizar con el enemigo.
Asıl nokta, sen, Harvey'e, çocuğun Jon Snow'a ettiği gibi ihanet ettin.
El tema es que traicionaste a Harvey como ese crío traicionó a Jon Nieve.
Ukrayna ulusuna ihanet ettiler.
Traicionaron a Ucrania.
Nolan'a ihanet edecek herhangi bir şey yaparsan seni bitiririm.
Si traicionas a Nolan, acabaré contigo.
Bize ihanet edenlerden taraf oldun.
Te has unido a los que nos traicionaron.
Bana ihanet etti.
Me traicionó.
T'evgin kendi kanından olana senden daha fazla değer vermeye karar vermiş olabilir. Bana ihanet etmez.
Es posible que T'evgin haya decidido que valora su propia carne por encima de la tuya.
Bu adamlar ellerine geçen ilk fırsatta bize ihanet edecek.
Esos hombres nos traicionarán a la primera oportunidad que tengan.
- Bu bir ihanet değil.
No es una traición.
Duyuların sana ihanet ediyor mu?
¿ Tus sentidos te traicionan?
Biliyor musun, Yehova İsa'ya 30 parça gümüş için ihanet etti derler.
, dicen que Judas traicionó a Jesucristo por... 30 monedas de plata.
Ona ihanet ettiğini biliyor.
Sabe que lo traicionaste.
Evlilikte yalandan büyük ihanet yoktur.
Y no hay mayor traición... que una mentira en un matrimonio.
Neden tekrar aileme dönmem gerektiğini ve yüksek kurula neden ihanet ettiğimi bana hatırlatsın diye hep yanımda tuttum.
Lo sostenía en mi mano para recordarme por qué le di la espalda a mi familia, y traicioné el alto consejo.
Bu yardım değil, ihanet.
Eso no es ayudar, es traición.
Ve sen ona ihanet ettin.
Y usted le traicionó.
Bizim için geliyorlar, Dash ve Agatha senin arkadaşının bize ihanet edeceğini düşünüyor.
Vienen por nosotros, Dash, y Agatha piensa que tu nueva amiga, nos va a traicionar.
Vücudun sana ihanet etti bile.
Tu cuerpo sólo te traicionó.
Ona ihanet edeceğimi nasıl düşünürsün.
Me conoces muy bien como para saber que no traicionaría su confianza.
Bize ihanet edecek, Arthur.
- Ella nos traicionará, Arthur.
Tabii geleceğine gidip, bize ihanet ettiğini görmezse.
Al menos que salte a tu futuro y te vea traicionándonos.
Bize ihanet edecek, Arthur.
Ella nos va a traicionar, Arthur.
Ona böyle bir konuda ihanet etmeyeceğimi biliyor.
Sabe que no podría traicionarlo así.
Tanıyıp sevdiğin her şeye ihanet etmek seçenektir, Talia.
Traicionar a todo lo que conoces y amas es una elección, Talía.
HL-7 sonuçlanma göre narkotiğe ihanet etme ihtimalin yüzde birden az. Yaparsan da bunu aşk için yaparsın.
Sus resultados en el HL-7 me indicaron que había menos de un uno por ciento de posibilidades de que traicionase a la DEA y si lo hiciera, sería por amor.
HL-7 sizin eninde sonunda L.A. Polisine ihanet edeceğinizi söyledi.
El HL-7 predijo que traicionaría a la policía de Los Ángeles en algún momento.
Partnerler arasında ihanet.
Traición entre compañeros.
Ramos kartele ihanet mi edecekti?
¿ Ramos iba a traicionar al cartel?
O zaman daha sonra ihanet etmek daha kolay olacak mı diyorsun?
Entonces, ¿ va a ser más fácil traicionarla más tarde?
Sıradan bir ihanet olmaz, hayır.
No solo con traición común y corriente. Nop.
Gerçek bir vatana ihanet suçu işlediğim zaman zaten başka seçim şansım kalmamıştı.
Para cuando estuve cometiendo verdadera traición, ya no tenía opción.
Karakurt ülkesine ihanet etti.
Karakurt ha traicionado a su país.
- İhanet! Zaten başka ne bekleyebilirdik ki?
- Traición, pero, ¿ qué podemos esperar?
- İhanet de öyle.
Ni la traición.
İhanet söz konusuysa bizzat şahit olmam gereken bir şey bu.
Si hay traición, es algo que debo atestiguar.
- İhanet etmek istemiyorum.
Por qué no?
İhanet benim değil, senin kabiliyetin.
Tú eres el que traiciona, no yo.