Izin traduction Espagnol
141,218 traduction parallèle
Oğlu elimde olduğu sürece Doğan'ın ya da Setrakian'ın bana karşı hamle yapmasına izin vermez.
No permitirá que el Nacido o Setrakian hagan un movimiento en mi contra mientras tenga a su hijo.
- Van, aptalca bir şey yapmadan önce sana yardım etmeme izin ver lütfen.
- Oh. - Van, por favor déjame ayudarte antes que hagas algo muy estúpido.
Sanırım ona burada izin yok.
No creo que puedas hacer eso aquí.
Bir dakika izin ver. Tamam mı?
Dame un minuto. ¿ Sí?
Percy'nin davasıydı ama sırt rahatsızlığından bir ay izin aldı.
Era el caso de Percy, pero estará de baja un mes por una lesión lumbar.
Ayrıca başkan yardımcısı süre aşımı yapılmasına asla izin vermez.
La vicepresidencia no permitirá ningún tipo de obstrucción en el recinto.
Lütfen devam et, huzurunu bozmama izin verme.
Por favor, continúa, no dejes que te moleste en tu oración.
Anlıyor ama tanrısı bunu kabullenmesine izin vermiyor.
Lo ve, pero su dios no le permite aceptarlo.
Alfred başka bir Saksonya krala denmesine asla izin vermez.
Alfred nunca permitirá que otro sajón sea llamado rey.
Bjorn adlı ölü adamın demesine de izin vermez.
Ni tampoco un cierto hombre muerto llamado Björn.
Bjorn şu son zamanlarda bana biraz izin veriyor.
Björn me ha dado poco descanso estos últimos tiempos.
- Cevapsız kalmasına izin vermeyeceğimiz bir şey.
Una que no podemos dejar sin respuesta.
Özgürlükten sözediyorlar. Ancak köleliğin küstah uygulamasına devam edilmesine izin veriyorlar.
Todos los hombres, sin importar raza, credo o color, merecen ser libres.
Üstüne kızımı bunların yakınına bile yaklaştırmama izin vereceğim bir dünya var sanıyorsun? Ş erefim üzerine sizi temin ederim, bu yolculuğun her adımda her birimiz yanınızda olacak.
Te aseguro por mi honor, que todos estaremos contigo en cada paso de este viaje, y la seguridad de Molly es absolutamente importante.
- Evet! Ateşimiz toprağı yeniden canlandırıp hayatın serpilmesine izin verecek.
Nuestro fuego regenerará la tierra y le dará vida, para florecer otra vez.
- Havalandırma odasına girmeme izin verir misin?
¿ Podrías dejarme entrar en la sala de ventilación? Por supuesto.
Kaçmana izin verirsem Quinn beni öldürür.
Quinn... me matará si la dejo escapar.
Efendi yerine anne diye hitap etmene izin verdiği için mi?
¿ Porque ella te permite llamarla "Madre"' ¿ En lugar de "Ama"?
Sağduyunu kimsenin gölgelemesine izin verme çünkü böyle şeyler canına mal olabilir.
No permitas que nadie nuble tu buen juicio, porque esa clase de cosas pueden matarte.
Onun ölmesine de izin veremem.
No puedo dejar que él también muera.
- Ne yani, ölmesine izin mi vereceksin?
¿ Y qué, vas a dejar que muera?
Bunun olmasına izin veremezdim.
No podía dejar que eso sucediera.
Sana bir şey olmasına izin verir miyim sence?
¿ Crees que dejaría que algo así te pasara?
Lumen'ın yanmasına izin veremeyiz.
No podemos dejar que el Lumen se queme.
Daha fazla masum insan öldüresiniz diye kanımı almanıza izin vermeyeceğim.
No permitiré que mi sangre mate a un inocente más.
Geçmemize izin verecekler.
Estábamos de acuerdo.
Geçmemize izin veriyorlardı!
¡ Nos estaban dejando pasar!
Hayır hayır emori. Bunun sana olmasına izin vermeyeceğim.
No voy a dejar que te pase a ti.
Bunu yapmana izin vermeyeceğim.
No dejaré que lo hagas.
İki yıl önceki konuşma kayıtlarıma erişmen için izin verip vermediğimi soruyorlar.
Preguntaron si yo te autoricé a revisar mis registros telefónicos de hace dos años.
Fısıltı gazetelerinde izin alışım konuşuluyor.
Las fábricas de rumores están zumbando acerca de mi permiso.
- Tekrar aklına girmesine izin verme.
- No dejes que te manipule otra vez.
Gizli Servis izin vermedi.
El Servicio Secreto no lo permitiría.
- Bunun gerektireceği izin seviyesinin?
El nivel de autorización que se necesitaría para lograrlo... Sí.
İthalat izin belgeleri avukatımda.
Mi abogado tiene todos los permisos de importación archivados.
- Evet. Haberleri izlememe izin veriyor.
Me deja ver las noticias.
Bu işe çomak sokmana izin vermeyeceğim.
No voy a dejar que se apropie de eso, señor.
Bunu kazanmasına izin veremezsin Tom.
No podemos permitirle que gane esto, Tom.
Yeni Amerika başkanına hatırlatmak isterim ki kendisi Fas'ta Majid Nassar'ı yakalamak için operasyon yaparken Fransız hava sahasını kullanmasına izin verdik.
¿ Puedo recordarle al nuevo Presidente estadounidense que cuando inició una misión para capturar a Majid Nassar en Argelia, le permitimos utilizar el espacio aéreo francés?
Conor, bir dakka izin verir misin?
Conor, ¿ nos dejas un minuto?
Jane, çıkmasına izin vermiyorum.
Jane, no voy a dejarle salir.
İzin verseler daha çok yapardım.
Haría muchas más cosas, si me dejaran.
İzin ver sana yardım edeyim.
Déjame ayudarte.
- İzin veriyorum, sormana gerek yok.
Tienes mi permiso, sin duda.
- İzin var mı?
¿ Puedo?
İzin ver karnını doyurayım.
Deja que lo alimente.
İzin verirseniz? Evet.
Hombre, he buscado en todas partes cualquier rastro de cualquier trabajo de Banneker que haya sobrevivido al fuego.
- İzin vermek mi?
¿ Dejarlo?
bize bunu yapmalarına izin verme.
No puedes dejar que nos hagan esto.
Gitmene izin veremeyiz.
No podemos dejar que te vayas.
SANA YARDIM ETMEME İZİN VER
DÉJEME AYUDARLA