Kris traduction Espagnol
656 traduction parallèle
Kris.
Kris.
Kris Kringle.
Kris Kringle.
Kris hakkında bilmek istedikleriniz olacağı içime doğmuştu.
Sabía que estaría pensando en Kris.
Sizinle yine aynı fikirde değilim. Kris'e Noel Babanın var olmadığını söylerseniz... bunu tartışacağını kabul ederim, ama şiddete başvurmayacaktır.
Me temo que volvemos a estar en desacuerdo. pero no se pondrá violento.
Asla onsuz gezmez. Kris'in değneğini hep yanında taşıdığını biliyorum. Ama elbette değneği bir silah olarak kullanacağını ima ediyor olamazsınız?
Jamás está sin él. pero no insinuará que lo hace servir de arma.
Dediklerime Kris'e olan hayranlığımın neden olduğunu düşünmeyin lütfen.
Y no lo digo por mi apego a Kris.
Hayli tecrübe sahibi oldum. ve sizi temin ederim Kris'in sapık eğilimleri yok.
Tengo bastante experiencia y les aseguro que Kris está bien.
Kris'i görebilir miyim?
- ¿ Puedo ver a Kris?
Fakat Kris'in işi 6 : 00'da bitiyor. Peki ya bu ara?
Pero Kris acaba de trabajar a las 6 : 00. ¿ Y entre medio?
- Merhaba, Alfred. - Merhaba, Kris.
Kris.
- Bay Sawyer!
- ¿ Kris?
Bu Kris'i çok üzer. Bunu yapmak istemiyorum!
¡ Esto le dolerá mucho y no quiero ser quien lo hace!
Merhaba, Kris.
Kris.
Neden bunu yaptın, Kris?
Kris?
Ama, Kris, sadece kendini düşünemezsin.
no pienses sólo en ti mismo.
Bu çok kolay olmayacak, Kris.
Kris.
Darrow'dan bu yana en iyi avukat sensin. Dur bir saniye, Kris.
Eres el mejor abogado desde Darrow.
Elimden geleni yapacağım, Kris.
Kris. - Gracias.
Yoksa kafanda Kris'in yaptığına benzer bir şişlik daha olur!
¡ Haz que cancelen el pleito... o quizá tengas otro chichón para acompañar al que te dio Kris!
Adamın adı Kris Kringle... ve kendini Noel Baba sanıyor.
Se llama Kris Kringle. Cree que es Papá Noel.
Kris Kringle'ın hapse gönderme evrakları sizde Hakim Bey.
Usted tiene los documentos de confinamiento de Kris Kringle.
Kris Kringle.
- Kris Kringle.
Muhtemelen etrafta Kris gibi itilip kakılan bir sürü insan vardır.
Probablemente será gente intimidada como Kris.
İnanç, sana sağduyunun inanma... dediği şeylere inanmaktır. Mahkeme sadece Kris için değil. Mücadelesini verdiği her şey için.
La fe es creer en cosas... cuando el sentido común te dice que no lo hagas. todas las cosas intangibles.
Eğer tanıyorsanız, şurada oturan beyin kim olduğunu bize söyler misiniz? Kris Kringle.
¿ quién es el señor que está sentado allí?
- Sizin çalışanınız mı?
- Kris Kringle. - ¿ Su empleado?
Bu çocuk şöyle yazmış...
Esta la escribe a Kris Kringle...
"Kris Kringle, New York İl Mahkemesi."
Nueva York. ¿ Puedes creerlo?
Kris, korkarım sana kötü haberlerim var.
Me temo que tengo malas noticias para ti.
Kris Kringle'ı tek ve gerçek... Noel Baba olarak kabul ediyor!
Kris Kringle... como el único y verdadero Papá Noel.
Kris, tek diyeceğim, eyalet yüksek mahkemesi... senin Noel baba olduğunu ilan etti... ve ben de kişisel ve bir uzman olarak... onlarla aynı fikirdeyim.
sólo puedo decir que la corte suprema de justicia... declaró que eras Papá Noel y... personal y profesionalmente estoy de acuerdo.
Ya sen, Kris?
¿ Qué te parece, Kris?
Babamla neden konuşmuyorsun, Kris?
¿ Por qué no fuiste a hablar con papá, Kris?
Sizleri kendi topraklarınız için savaşan yaşlı çiftçiler sandım, Kris.
Creía que erais viejos granjeros, luchando por vuestra tierra.
Sen misin, Kris?
¿ Eres tú, Kris?
Üzgünüm, Kris.
Lo siento, Kris.
Kris, mücadeleyi neredeyse kazandık.
Kris, la batalla está casi ganada.
Ve sonunda... Kris Barden'ın oğlu öldü ve Rearden dışarıda bekliyor ya seninle birlikte gelirim ya da sırtımdan vurulurum.
Y más allá... llega hasta la muerte del hijo de Kris Barden y acaba aquí... con Reardan esperando fuera para ver si vuelvo contigo... o me dispara por la espalda.
Kris, senin havzaya gittiğini sanıyordum.
Kris, creía que te habías ido de la cuenca.
Kris, ona buradan gitmesini söyle.
Kris, dígale que se marche de aquí.
Kris, bilmiyorum.
Kris, no lo sé.
Hey, Kris.
Oye, Kris.
Hayır, Kris.
No, Kris.
Sanırım Kris haklıydı.
Supongo que Kris tenía razón. Vamos.
Kris, buraya gel!
¡ Kris! ¡ Ven acá! ¡ Qué bien que has venido!
Peki, Chris, bütün bunlar hakkında ne düşünüyorsun?
Bueno, Kris, ¿ qué impresión te ha dado?
Dinle, Khris...
¡ Oye Kris!
Kris'le en önemli şeyin ne olduğunu konuşmadım :
Al hablar con Kris me salí del tema y no le dije lo principal :
Bu hiç komik değil, Kris.
Kris.
Kris'i hayal kırıklığına uğratamazdım.
No le puedo fallar a Kris.
Sağ ol, Kris.
Kris.