Kızıl saçlı traduction Espagnol
1,020 traduction parallèle
Beni azgın bir kızıl saçlının önüne attın, birkaç frank için beni harcadın.
Pero me dejaste por una pelirroja sarnosa... y sus francos tiñosos.
Aynı evde iki kadın. Ve biri kızıl saçlı.
Dos mujeres en la misma casa, y una de ellas pelirroja.
Kızıl saçlı sosyetik bir güzeli anlatıyor. Kız, başına darbe alıyor, sırtından bıçaklanıyor. Sonra da karnına yumruk yiyor.
Trata de una pelirroja bellísima a la que golpean en la cabeza apuñalan por la espalda, disparan en el estómago gravemente herida se tambalea por las escaleras.
Şu kızıl saçlıyı da kaydet.
Aquel pelirrojo de allí.
Hangisi kızıl saçlıdır bilemem. Hepsinde mifer var.
Cómo sabe que es pelirrojo si tienen todos el casco puesto?
Üçüncü kattaki kızıl saçlı mı?
¿ La pelirroja del tercero?
Ve o büyük bir sakala sahipti, kızıl saçlı ve sarışındı.
Y tenía una gran barba, pelirroja y rubia.
Kızıl saçlı bir kadın görmek isterim.
Quisiera ver a una mujer pelirroja.
Kızıl Saçlı Reise iyi bakacağım.
Yo cuidaré al Jefe Cabeza Roja.
Kızıl Saçlı Reis mi?
¿ Jefe Cabeza Roja?
Kızıl Saçlı Reise ait olduğunu söyledi.
Ella pertenece al jefe con el pelo rojo.
Mickey Spillane'in okuduğum başka bir kitabında, adını şimdi hatırlayamıyorum, sokaklarda kızıl saçlı bir afet buluyor ve onun için üzüldüğünden kıza biraz mangır veriyor.
Otro libro que leí de Mickey Spillane... No me acuerdo el título. Pero conoce a una pelirroja en la calle.
Kızıl saçlı olan benim.
Yo soy la del traje rojo.
Şimdiye kadar yakaladığım tek kısrak... ateş yiyen bir rahibin kızıl saçlı kızıydı.
La potranca más vivaracha que he enlazado... fue la hija pelirroja de un predicador tragafuegos.
- Kızıl saçlıda karar kılmamış mıydık?
- ¿ Fue entonces que usamos a la pelirroja?
Evet, kızıl saçlı sonra geliyor. Devam et.
- La pelirroja vino después.
- Kızıl saçlıyı elimizden kaçırmayacaktık.
Deberíamos haber usado a la pelirroja.
Kızıl saçlı çocuğu kardeşin gibi kolluyorsun.
Vd. adoptó como a un hermano al chico del pelo rojo.
Şimdi seni yakalayacağım, seni kızıl saçlı yavru seni.
Te agarraré, pequeña pelirroja.
Kızıl saçlı cebir öğretmeni.
Un profesor de álgebra pelirrojo.
Kızıl saçlı cebir öğretmeninden Alman alkoliğe kadar.
Desde una profesor de álgebra pelirrojo hasta un holandés alcohólico.
Senin San Diego'daki kızıl saçlı, fıstık gibiydi.
Era muy guapa, esa pelirroja tuya de San Diego.
Kızıl saçlı seninkiydi.
Era tu pelirroja.
- Kızıl saçlı seni soruyordu.
La pelirroja ha preguntado por ti.
Orada öylece oturup, senin Honey dediğin o kızıl saçlı fahişeyle flört etmeni izlemek içimden gelmedi.
No creo que me agradase sentarme ahí y observar tu coqueteo con esa moza pelirroja que llamas Honey.
Bir gece sarışın, diğer gece kızıl saçlı.
Una noche, una rubia, otra noche, una morena.
Ama tabii ki kızıl saçlıya bunu söylemedim.
Pero naturalmente no se lo dije a la pelirroja.
Crowther? Oh, evet. Uzun kızıl saçlı serseri.
Lo enloquecen las pelirrojas.
Eyerimin altında bir kızıl saçlıyı görmek istemem.
No quiero que esa pelirroja me meta cardos bajo la montura.
Şu eskiden birlikte dolaştığın kızıl saçlı kıza ne oldu?
¿ Qué pasó con aquella... aquella chica con la que andabas, la pelirroja?
Dublinli ufak, 55 kiloluk kızıl saçlı, kendisi Mississippi'yi uzunlamasına geçen ilk bayan.
procedente de Dublin, que ha sido la primera mujer en recorrer a nado el rió Mississippi.
Kızıl saçlı, çirkin biriydi.
Es pelirrojo, tiene una cara muy fea, ya verás.
Orada kızıl saçlı bir biri vardı..... ağzı sarımsak kokan bir yahudiydi.
"Ella acabó en la calle por un chulo pelirrojo". "Él era un judío que olía a ajo".
Uzun boylu, kızıl saçlı güzel bir bayandı.
Una linda mujer. Alta, pelirroja.
Şuradaki kızıl saçlıyı al.
La pelirroja, por ejemplo.
Güzel ve büyüleyici bir görünüme sahip kızıl saçlı şiir tarafından uzun zamandır bekletmesinin nedeni bu.
Bien, esta razón ardiente que un poeta espera... cuando se le aparece, tiene el aspecto de un adorable rubor.
Yani, çok... -... çekici ve kızıl saçlı olsa?
Quiero decir, si tuviera una cabellera roja muy a tractiva?
- Kızıl saçlı biri.
- Uno pelirrojo.
Şu kızıl saçlı da kimdi?
¿ Quién es la pelirroja?
Ama kızıl saçlı ve beyaz gözlü bir kız hiç hatırlamıyorum.
Pero no... recuerdo a ninguna chica con pelo colorado y ojos blancos.
Güzel, genç, kızıl saçlı.
Una joven y hermosa pelirroja.
Bir de Havuç Fitch vardı, kızıl saçlı. Ama o da Fort Wayne'deydi.
Luego, un tal Carrot Fitch, pelirrojo, pero eso era en el fuerte Wayne.
- Kızıl saçlı olan, Shanahan, gemi katibi.
- El pelirrojo es Shanahan, lleva el diario.
Hey... hiç kızıl saçlı bir korkuluk gördün mü?
Eh... ¿ Ha visto al espantapájaros pelirrojo?
Annem en kızıl saçlı adama toprak verilmez diye bunu komik buluyor.
Mamá dice que es una broma, a no ser que cedan tierras a los pelirrojos.
- Kızıl saçlılardan hoşlanan birisi olarak.
Me gustan las pelirrojas.
- Kızıl saçlı.
- Pelirroja.
Hey kızıl saçlı!
¡ Por acá pasan los dedos del pie!
Kızıl saçlı, kendi saçı değil.
Lleva el pelo teñido de rojo y se llama Hugo.
- Kızıl saçlı olan mı?
- ¿ La pelirroja? - Si eso es rojo para ti.
Meğer kızıl saçlı değilmiş!
- Dámela.