Lâf traduction Espagnol
191 traduction parallèle
Sadece lâf olsun diye söylemiştim.
Sólo dije lo que se me ocurrió.
O biraz lâfın gelişiydi.
Sólo era una manera de hablar.
Paranın lâfı mı olur.
No digas eso.
Kimse de onun hakkında kötü bir lâf etmedi.
Y no es que nadie ha hablado mal de él!
Bak, Baba, lâfı geveleyip durmayalım.
Mira, Padre, no hay por qué disimular.
İşimi sorgulamandan, bir sürü lâf etmenden bıktım.
Estoy cansado de que fastidie mi trabajo, insultándome.
Neysen onu dedim ; lâf ebesi, yalancı ve sahtekâr.
Le llamo lo que es, un bocazas mentiroso y un farsante.
Döndüğümüzde, ağzından lâf alabilmek için nehirden getirdiğiniz suyu verin.
Cuando volvamos, por una gota de agua te dará... un río de palabras.
Eğer bu gece eve geldiğimde onu yine parka gitmiş bulursam söyleyecek bir çift lâfım olcak.
Esta noche tendré algo que decir, si llego a casa y me encuentro con que ella ha vuelto al parque otra vez.
Unut gitsin. Arkadaşlar arasında lâfı mı olur?
Olvídalo. ¿ Para qué están los amigos?
Bu kadar lâf yeter.
- Muy bien.
Bu lâfın arkasında ne olduğunu göremiyecek kadar sezgim yok mu?
No pensará que soy tan crédula como para creerme eso.
Lâfını bile etme!
No preguntes.
Lâf, bebeğim! Lâf.
Chorradas, nena.
Ve bir de limon sıkın... " Lâf.
Póngase cómodo.
Seninle bir kaç lâf... -... etmek istiyorum.
- Venga aquí, quiero hablar con usted.
" Üzüntü lâfının...
" Where seldom is heard
Acaba bana 10 dolarla ilgili bir lâf eder mi?
¿ Y si me pregunta sobre los $ 10?
Sen benim lâfıma inan.
Sólo toma mi palabra. Lo arreglarás.
Seni almayacaklarından korkuyorsun oraya ait olamadın diye lâf atıyorsun.
Tienes miedo de que te rechacen, así que no haces más que criticar.
O amaçla söylemedim. Lâfımı ağzıma tıkıyorsunuz.
Son ustedes que me atribuyen eso.
Arkadaşımı tanımıyorsun, hiçbir arkadaşımın yüzüne bakmıyorsun onlarla iki lâf etme nezaketini bile göstermiyorsun.
No Ios conoces y no te dignarías a hablarles.
Arkadaşlarımın lâfına göre hareket etmekten nefret ediyorum.
Odio tener que hacer todo Io que dicen mis amigas.
O zaman Pamela Wells neden benimle iki çift lâf etmiyor?
¿ Entonces por qué Pamela Wells no me dirige la palabra?
"Bana bir fıçı ver, ahbap" deyip, başka lâf etmiyorsun.
Entra allí y sólo di : "Dame un barril de cerveza, amigo."
Seninle iki lâf etti.
Te dirigió tres palabras.
Daha tumturaklı lâf bulamadın mı?
¿ Es lo mejor que se te ha ocurrido?
Özür dilerim. Lâfı dolandırmadan söylüyorum.
Quiero decirle las cosas como son.
Bana iki lâf edip beni gönderecekler.
Me leerán mis derechos y me dejarán marchar.
Daha ne kadar lâfı dolandırmayı sürdüreceğiz dersin?
¿ Cuánto tiempo vamos a seguir bailando en círculos?
Ve daha fazla lâfı uzatmadan, işte müzayede tellâlımız ve tüm bunların ardındaki adam belediye başkanımız, Herman Block.
Y ahora, sin más trámite, nuestro subastador y el hombre detrás de todo esto, nuestro alcalde, Herman Block.
- Elbette. Lâfını etmeye bile gerek yok.
Claro, Primer Ministro, no hace falta ni decirlo.
Biraz demode bir lâf olacak ama yasadışı değil mi?
Y ya sé que suena pasado de moda, pero... ¿ No es ilegal?
- Kraliçe lâfı duyunca...
- Cuando supe de las reinas...
Başkasıyla iş görme lâfı etmedik.
Nunca hablamos de otro tipo.
- Hindi vurmak lâfın gelişiydi.
- "Disparar al Pavo" es sólo un decir.
"Söylenebilecek hiçbir lâfım yok."
" No tengo nada que decir... que pueda decirse.
Hayır, yanlış kızı seçtiniz... lâfımı ciddiye alın.
No, se equivocaron de chica, créanme.
Lâf aramızda, haklıydı.
A propósito, él tenía razón.
Bana sorarsanız lâf kalabalığı.
Si te interesa, me pareció una prosa muy recargada.
Hiçbir şey "baba, benimle stad maskotu gibi konuş" lâfından şirin değildir.
Nada mejor que una salchicha para convivir con tu papá.
Ne biçim lâf o öyle.
¿ Qué dices?
Lâfı geveleyip durma.
Déjese de rodeos.
Ve kulübe lâfı gelince ne kadar da utandım.
- PSICOANALISTA ¿ Y se imagina cuánto me avergonzó que pronunciaran la palabra "cucha"?
Chris, bir balıkçının lâfının altında mı kalacaksın?
Chris, ¿ vas a tolerar que un pescador te insulte así?
Lâfın yarım kalmıştı.
Nunca terminaste lo que estabas diciendo.
Bilmem ki, lâfın gelişi işte.
Es una forma de decir.
- Lâfı nasıl getiriyorsun?
- ¿ Cómo puedes "decir una forma"?
"Boş lâf ediyor, ama."
¡ Fuera!
Lâf dinle Hansen...
Escuchad a Hansen.
Lâfını unutma.
Aguanta ahí.